Şükrü HÜSEYİNOĞLU

17 Kasım 2013

KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -I-

"Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü'minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir." (Hûd, 11/120)

"Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur'an uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve imn eden bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir." (Yûsuf, 12/111)

"İbrahim'de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine, "Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir" demişlerdi. Yalnız İbrahim'in, babasına, "Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez" sözü başka. Onlar şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır." (Mümtehine, 60/4)

"Andolsun, Allah'ın Rasülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır." (Ahzab, 33/21)

Öncelikle konumuzun eksenini teşkil eden "Mücadele fıkhı" mefhumuna değinmek istiyorum. Bugün Müslümanlar olarak yaşadığımız sorunların temelinde fıkıhsızlık probleminin bulunduğu kanaatindeyim. Bilindiği gibi fıkıh, geleneksel anlayışlarda daha çok dar anlamda ibadet ve muamelat konularıyla sınırlı bir algıyla değerlendirilegelmiştir. Bunda, Nebevi siyaseti ortadan kaldırarak, yerine Kureyş asabiyesine dayalı saltanat idaresini inşa eden Emevi ve Abbasi sultalarının ve onların güdümündeki "saray uleması"nın payı büyük olmuştur.

Oysa Rabbani hayat ölçüleriyle hayat arasında doğru bağı kurma ameliyesini ifade eden fıkıh mefhumu, hayatın her alanını, insan ve dolayısıyla toplum iş ve ilişkilerinin bütününü çerçevesi içine alan kuşatıcı bir kavramdır. Dar anlamda ibadet ve muamelatlar gibi, toplumsallığın miğferini oluşturan siyaset ve ekonominin de bir fıkhı vardır/olmalıdır. Her şeyin olduğu gibi paranın da, güç ve iktidarın da dini-imanı vardır ve bu din-imanın bugün bu alanlarda ne söylediğini ortaya koymak fıkhetme ameliyesinin alanına girmektedir.

Bilindiği gibi siyasetin iki temel boyutu vardır: 1- Muhalefet, 2- İktidar. İslam'ı toplumsal hayata hâkim kılma gaye ve çabasını ifade eden İslami mücadele de, bu her iki toplumsal/siyasal süreci ilgi alanında görür. İşte bu ilginin ve bu alanlarda Rabbani ölçü ve ilkelerle hareket etme cehdinin karşılığı fıkhetmektir, fıkıhtır. "İslami mücadele fıkhı", "Muhalefet fıkhı", "İktidar fıkhı" mefhumları bunu ifade eder.

Fıkıh; tezekkür, tedebbür ve tefekkür şeklinde ifadesini bulan anlama ve kavramaya yönelik zihni/kalbi süreçler yoluyla Rabbani ölçüleri anlama ve onlarla hayat arasında doğru bağları kurma çabası olarak tanımlanabilir. İşte "Mücadele fıkhı" derken bizim kastımız da, İslami mücadele mefhumu ve onun usulüne dair Kur'ani-Nebevi ölçülerle bugünümüz arasında doğru bağları kurabilmektir. Tabii ki bunu yaparken Seyyid Kutub'un "sahife fıkhı" olarak ifade ettiği, tarihin belli bir döneminde dondurulmuş statik anlayışla değil, Kur'ani-Nebevi ilkelerle bugünümüz arasındaki bağları doğru kurmayı esas alan bugüne dair bir çaba ile hareket etmek gerektiğinin farkındayız.

Biz konuyla ilgili yazılarımız boyunca, Rabbani ilkelerin Nebevi örnekliklerle müşahhaslaştığı belli başlı Kur'an kıssalarını anlamaya ve "Mücadele fıkhı" bağlamında bu kıssaların bugün için ne söylediklerini anlamaya ve anlatmaya çalışacağız inşaallah.

Bu çerçevede, ilk olarak kıssa mefhumu ve Kur'an kıssalarının mahiyeti ve bizlere yönelik temel mesajları üzerinde durup, ardından da sırasıyla; 1- Adem (a.s.) kıssası ve iki oğlunun kıssası, 2- Nuh (a.s.) kıssası, 3- Hud (a.s.) ve Salih (a.s.) kıssası, 4- İbrahim (a.s.) kıssası, 5- Lut (a.s.) ve Şuayb (a.s.) kıssaları, 6- Yusuf (a.s.) kıssası, 7- Musa (a.s.) kıssası, 8- Davud (a.s.) ve Süleyman (a.s.) kıssaları, 9- Ashab-ı Kehf (Kehf, 18/9-22) ve Firavunun sarayında imanını gizleyen mü'min (Mü'min, 40/28-45) kıssalarını ele alıp, bu kıssaların "Mücadele fıkhı" bağlamında bize söylediklerini fıkhetmeye ve sizlerle paylaşmaya, en son olarak da, Nebilerin sonuncusu Muhammed (a.s.)'ın mücadele süreci ve sünnetini genel hatları ve ilkeleriyle hatırlayıp toplu bir değerlendirmeyle konuyu izaha çalışacağız inşaallah.

Bugün mücadele usulü konusunun, giderek yaygınlaşan bir ölçüsüzlükle genellikle ihmal edilmesi, bu alanda yaygın bir fıkıhsızlık problemine yol açmakta, oluşan boşluğu reel politiğe endeksli yaklaşımlar, pragmatizm ve hatta makyavelizm doldurmaktadır. İlkelere dayalı hareket anlayışından giderek "Hareket olsun da nasıl olursa olsun" şeklindeki bir ölçüsüzlüğe savrulma yaşanmaktadır. Bugün tanıklık ettiğimiz "istikamet krizleri"nin temelinde mücadele fıkhını gözetmeyen mücadele anlayışı bulunmaktadır.

Bu yazılarımız, Müslümanların "Mücadele fıkhı" mefhumunu yeniden hatırlamaları konusunda bir katkı yaparsa amacına ulaşmış olacaktır.