Kurban neyi sembolize ediyor?
Allah için adama ve adanmanın sembolik bir gösterisi olan kurbanın anlamına dair Prof. Dr. Zeki Duman tarafından kaleme alınan `Kurban ve Kulluk Bilinci` başlıklı yazıyı istifadenizi sunuyoruz.
Kurban Bayramı'na sayılı günler kaldı. Sembolik değeri çok yüksek bir ibadet olan, Allah için adama ve adanmanın sembolik bir gösterisi olan kurbanın anlamına dair Prof. Dr. Zeki Duman tarafından kaleme alınan "Kurban ve Kulluk Bilinci" başlıklı yazıyı istifadenizi sunuyoruz:
KURBAN VE KULLUK BİLİNCİ
“Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah'a varır; sizden O'na varacak olan, sâdece takvanızdır...”
Prof. Dr. M. Zeki Duman
Sevgili kardeşlerim, biz Müslümanların iki dinî bayramı vardır: Biri, Ramazan Bayramı, diğeri, Kurban bayramidir. Birincisi, mü'mini kötülüklere karşı bir kalkan gibi koruyup maddî-manevî kirlerden arındıran bir aylık oruç ibâdetinin; ikincisi ise, Allah'ı ta'zîm /büyük sayg, şükür, fedâkarlık ve mânevî yakınlaşma anlamlarını taşıyan ' kurban'ın sevinci ve bayramıdır...
Kurban, târihî açıdan İslâm Dini'nin en koklu ibâdetlerindendir. Hz. Âdem'den itibaren, Hz. Musa ve Hz. İsa da dahil, Hz. Muhammed'e gelinceye kadar bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri Namaz, Oruc, Zekât ve İbrahim (as)'dan itibâren Hacc ile birlikte mü'minlere emredilen özel bir vecibedir. Eğer İslâm'dan sapmış olmasalardı bu gün Tevrat ve İncil ehli de bu ibâdetleri Müslümanlarla birlikte yapıyor olacaklardı...
Kurban, üzülerek söyleyelim ki, son yıllarda çogu kez ilim yonunden ehliyetsiz, ibâdet ve geleneklerimizin kıymetini bilmeyen... kimselerin TV ekranlarındaki kasıtlı tartışmalarıyla spekülatif yorumlara konu olmuştur. Halbuki İslâm'ın, bütün emir ve yasakları gibi özel ibâdetleri de insanî, ahlaki ve sosyal guzellikleri; insanlar arasinda sevgiyi, barisi ve kardeslik duygularini asilayip koklestirmeyi hedeflemektedir. Eger bir ibâdette kotu bir gorunum varsa o, ibâdetten degil yapan kimsenin, en iyimser ifâdesiyle ya cehaletinden ya da ibâdet adâbina riâyetsizligindendir. Cunku ibâdet, Allah'a sayginin ve itaatin zirve noktasidir; hicbir zaman dogasinda kotulukleri ve cirkinlikleri barindirmaz... Bizim ibâdetlerimiz, Rabbimiz Allah ile aramizdaki maddî ve manevî silanin ozel bir gorunumudur... ibâdetlerimizi ancak o esnada gonlunde ve zihninde ibâdet aski tasiyan, ibâdet nesvesi duyan, mânevî bir atmosferi soluklayabilen kimseler takdir edebilirler. Sirf desinler ya da âdet savma kabilinden mekânik hareketlerde bulunanlarla Allah'la butun baglarini koparmis olan kimselerin ibâdetin kadrini takdir etmeleri mumkun degildir...
Konu ile ilgili âyetler incelendiginde Kurban ibâdetinin, takva ile birlikte en az bes amacinin /hikmetinin oldugunu gormek mumkundur.
Biz bu hikmetleri maddeler halinde soyle aciklayabiliriz:
1. Allah'a şükür. Hz. Muhammed (sav), önce oğlu Kasım, daha sonra da Abdullah'ın ölümü sebebiyle çok üzgündür... O bu halde iken evinin onunden gecmekte olan Ebu Cehil, hakaret amaciyla ‘soyu kesIk, hayirsiz' anlaminda ‘ ebter!...' diyerek bir camur atar, gecer... Cehâletin butun niteliklerini sahsinda tasiyan bu zatin, bu insanlik disi davranisi uzerine Allah Teala sevgili Elcisini teselli etmek amaciyla Kevser sûresini indirir ve buyurur ki: “Biz sana ‘ kevser'i verdik; haydi kalk, Rabbine sukur icin namaz kil, bir de kurban kes!... Asil ebter , camur atip seni lekelemek isteyen kimsedir.” [1]
Kevser, cennetteki bir irmagin adidir; dunya hayatinda ise, sayilmayacak kadar cok hayir demektir. Âyette soylenmek istenen sudur, ‘veren de Allah, alan da Allah'tir; kiz ya da erkek, hic fark etmez. Biz sana dort kiz evladi verdik, insanlar icinden seni peygamber sectik, sana Kur'an'i indirdik, bilmediklerini ogrettik, ozel korumamiz altina aldik, mu'minlere ornek lider yaptik, en hayirli toplumu /mu'minleri sana ummet yaptik, adini saygi ile anilacak sekilde yucelttik, fetih ihsan ettik, gecmis ve gelecekteki butun gunahlarini bagisladik, makam-i mahmud'a aday yaptik...' O halde uzulmek niye!... Kalk, sana bahsettigimiz bunca nimetlere sukretmek icin iki rekât namaz kil, bir de deve kurban et! “ Asil hayirsiz, soysuz, , camur atip seni lekelemek isteyen kimsedir!....”
Iste Muslumanlar, Allah'in bu tavsiyesine Rasulunun de sunnetine uyarak sevincli her gunlerinde sevinclerini, iki rekât namaz kilmak sûretiyle once Rabbleriyle, sonra da imkânlari olcusunce bir hayvan kurban ederek fakirlerle, es ve dostlariyla paylasmayi guzel bir gelenek hâline getirmislerdir. Sozgelimi, muttaki bir mu'min, cocugu dunyaya gelir kurban keser, oglunu askere gonderir kurban keser, dugun yapar kurban keser, hatta kendisi, veya âile fertlerinden biri bir kaza gecirir, canlarini korudugu icin Allah'a kurban keser... Goruluyor ki, Allah'in sayilmayacak kadar lutfu ve ihsani karsisinda sukur kurbani kesmek, takva sahibi bir mu'minin terk edemeyecegi ahlakindandir...
2. Allah'i Ta'zîm. “Gercek su ki, bir mu'minin Allah icin kesilecek kurbanlara /se'air saygi gostermesi, hic kuskusuz onun kalbindeki takvasindandir. Onlarda sizin icin belli bir sureye kadar faydalar vardir; sonucta onlarin kurban olarak indirilecegi yer el-Beytu'l-Atîk'dir.” [2]
Kurbanlik hayvanlar da Kâbe, Mescitler ve Arafat gibi Allah'in ibâdet sembollerindendir; hem Allah'a mânen yaklasmanin vasitalari hem de O'na takdim edilen hediye [3] olduklari icin mubârektirler. [4] O nedenle onlara saygi, Allah'a en buyuk saygi /ta'zîm anlamini tasir. Iste bu yuzden Allah'a hediye edilecekler, hayvanlar icerisinden en sagliklisi, goze en guzel goruneni ve en degerlisi olmalidir. Nakledildigine gore Hz. Omer'e soylu, son derece gorkemli ve pahasi yuksek bir deve hediye edildi. Hz. Omer, âdeta bakmaya bile kiyamadigi bu deveyi satip, bedeliyle bir-kac tâne deve satin alarak Allah'a kurban etmek ve etlerini de fakirlere dagitmak istiyordu. O, daha fazla hayvani kurban edip daha cok insana ikram etme dusuncesini Rasulullah (sav)‘a soyleyince, ‘Hayir ya Omer, dedi, sen onu kurban et, fakirlere onun etini dagit,' buyurdu. Cunku Yuce Allah: “Allah yolunda en cok sevdiginiz seylerden harcamadiginiz surece gercek iyilige eremezsiniz!...” [5] demistir. O halde hediyeler de hediye edilene layik olmalidir; koy, bir tâne olsun, ama en iyisi olsun...
Kurbanliklara sevecen ve oldukca nazik davranilmasi; incitilmemeye, urkutulmemeye, sIkinti verilmemeye ozen gosterilmesi; severek, oksayarak yaklasilmasi da Allah'i ta'zîm duygusunun bir sonucudur...
Iste bu duygu ve dusuncelerin hepsi, kalpteki takvanin sonucudur. Kalbinde takva, yani Allah'a gonulden itaat ve kulluk bilinci tasimayan, Allah'a yaklasmaya vesile olan seylere saygi duymayan bir kimsenin kestigi kurban, zaten Allah katinda makbul degildir. Nitekim Allah Tealâ, Âdem (as)'in ogullarindan Habil'in Allah'a takdim ettigi kurbani kabul buyurmasini muttaki bir kul olmasina; Kabil'inkini reddetmesini de onun, yasaminda muttaki bir mu'min olmamasina baglamistir... [6]
3. Mal'dan Fedakârlik. “Biz, peygamber gonderdigimiz her ummete, rizik olarak verdigimiz otobur hayvanlari Allah'in adini anarak kurban etmeleri icin bir kurban gunu tayin ettik. Tanriniz tek tanridir; o halde siz de O'nun emirlerine uyun! Allah'in emirlerine saygi duyarak itaat edenleri mujdele! Onlar Allah anildiginda kalpleri urperir, baslarina gelen musîbete sabrederler, namazi vaktinde ve tam olarak kilar, kendilerine verdiklerimizden de muhtaclara verirler.” [7]
Kadîm Islâm tarihinde Islâm milletinin atasi Ibrahim'dır (as). Cok eski caglarda gelip gecmistir, fakat halâ icimizde yasamaktadir. Sâdece Muslumanlar degil, Yahudîler ve Hiristiyanlar dahi onunla gurur duyar; cocuklarina adini koymakla gonullerindeki en seckin tahta onu oturturlar. Hos, yalniz insanlarin sevdigi degil; Allah'in da sevdigi ve ‘candan dostum' dedigi Halilullah'tir o... Iste bu mubârek zat, bir gece ruyasinda biricik oglu Ismail'i Allah icin kurban ettigini gorur. Dehset icerisinde uyanir!... Kafasi cok karisIktir... Rabbi, keske kendisini yoluna kurban etmeyi isteseydi, seve seve canini feda edebilirdi; ama omrunun son caginda Rabbinin lutfettigi biricik oglunu eliyle bogazlamak!!!... Fakat ayni ruya uc gun ust uste tekrar edince, bunu Yuce Allah'in bir emri telâkki etti ve oglu Ismail'i kurban etmek uzere bicagin altina yatirdi... Yuceler Yucesi Mevlasi bir babaya oglunu kurban ettirir mi?!... Bu vesileyle Ibrahim (as) bir fedakârlik sinavindan gecirilmis ve sinavi basariyla kazanmistir... Rabbi de ona odul olarak bir koc gondermis, oglunu kendisine bagislamistir. [8]
Yuce Allah, insanlik tarihi boyunca hicbir insandan oglunu ya da kizini, baska bir ifâde ile, insani kurban etmesini istememistir. Ancak kulunun da lutfu ve keremi bol Rabbine karsi bir fedakârligi olmalidir; hic olmazsa her yil, sevdigi hayvanlarindan birini Allah icin kurban etmeli ve Rabbini her seyden cok sevdigini gostermelidir...
4. Allah'a Yaklastiricilik. “Iri govdeli hayvanlari /develeri kurban etmenizi de Allah'in size emrettigi ibâdet bicimlerinden yaptik. Onlarda sizin icin cok hayir vardir. Ayakta iken Allah'in adini anarak onlari kesin, yan ustu dusup olduklerinde ondan hem siz yiyin hem de isteyen ve istemeyen muhtaclara yedirin. Sukredersiniz diye bu hayvanlari da size boyle boyun egdirdik.” [9]
Kelime manasi itibariyle kurban, Allah'a mânen yaklasma, yaklasma vasitasi, yaklastiran sey demektir. [10] Allah'a mânen yaklastirsin diye her ummet icin bir Kurban ibâdeti, kurban kesme gunu ve kurban etme yeri belirleyen [11] Yuce Allah Hz. Muhammed ummetine de Hz. Ibrahim'in dâveti uzerine Hacc mevsiminde, Zilhicce'nin 10. gununu Kurban gunu, Mina'yi da kurban etme yeri [12] olarak tayin etmistir. [13] Bu yuzden hacilar, her yil Zilhicce ayinin 10. gunu Mina'da diger mu'minler ise, memleketlerinde Allah'a yaklasma vesilesi olarak kurbanlarini kesmektedirler...
5. Kalpteki Takva'nin Ispati. “Kurbanlarin ne etleri ne de kanlari Allah'a varir; sizden O'na varacak olan, sâdece takvanizdir! Iste boyle... onlari size boyun egdirdi ki, dogru yolu gosterdigi icin Allah'i tekbir getirerek zikredesiniz. Iyileri mujdele!...” [14]
Allah katinda mu'min, diger insanlarla kiyaslanamayacak kadar ustun ve degerlidir... Mu'minler icerisinde ise, takva yonunden en ustun olan Allah katinda en degerli insandir. Yuce Mevlamiz, muttaki mu'minleri zaman zaman sinava tâbi tutarak kalplerindeki takvanin pratige dokulup aciga cikmasini ister. [15] Iste kurban kesmek de kalpteki takvanin bir nevi ispatidir. Yoksa amaç ne kan akıtmaktır, ne de fakirleri doyurmak... Zira mulk Allah'indir; isterse yarattığı kullarını kendisi doyurur, hiç kimseye muhtac da etmez...
Kulların hiçbir ibâdeti Allah'a yarar sağlamaz; O'nun, haşâ!... ne bir ihtiyacini giderir ne de yüceliğini artırır... Zira O samettir; hiçbir seye ve hiçbir kimseye ihtiyacı yoktur... İbâdetlerin Allah'ı ilgilendiren yonu, kul-Allah ilişkisinin nicelik ve niteliğini tespittir. Bu da insanları takva yönünden değerlendirmesi, sevabını ona göre vermesi içindir. Allah için kurban edilen hayvanlardan da Allah'a hiçbir yarar söz konusu değildir. Zaten her şey O'nundur; mülkün sahibi de O'dur... Bütün hayvanları, hatta insanların dışında yaratılmış olan her şeyi insana lütfeden de O'dur. O halde bir mü'minin, hayvanlardan kiminin etinden, sütünden, yününden, derisinden, yavrusundan... kiminin de sırtından ve gücünden yararlanırken yılda en az bir defa da Allah için; O'na ibâdet, O'na saygi, O'nu ta'zîm, O'na şükür maksadıyla bir hayvanı kurban etmesi bir kulluk bilincidir. Allah'a gidecek olan, iste budur...
Bu demektir ki, diğer ibâdetlerde oldugu gibi kurban keserken de ibâdet heyecani duymayan, onlara ta'zîm hissi taşımayan, özen gösterip isini güzellikle tamamlamayan bir kisinin kalbinde takva bilinci yoktur. Kurban kesen kimsede takva amaci ve hissi yoksa, o kurbandan da Allah'a gidecek hiçbir şey yok demektir...
[1] Kevser, 108/1-3.
[2] Hacc, 22/32, 33.
[3] Bkz. Bakara, 2/196; Hacc, 22/
[4] Mubârek, kendisinde hayır olan ve insana pek çok yarar sağlayan, sevap kazandıran demektir.
[5] Âl-i İmran, 3/92.
[6] Bkz. Maide, 5/27-32.
[7] Hacc, 22/34, 35
[8] Bkz. Saffat, 37/100-109.
[9] Hacc, 22/36, 37.
[10] Bkz. Maide, 5/27)
[11] Hacc, 22/34.
[12] Bkz. Bakara, 2/196.
[13] Hacc, 22/27, 28, 29, 36.
[14] Hacc, 22/36, 37.
[15] Bkz. Hucurat, 49/3.
(Kaynak: Gençliği Sesi Dergisi)