Selim ÖZKABAKÇI

27 Mayıs 2008

KURTULMAK/KURTARILMAK

Kurtuluş, özgün bir proje ile sıkıntılı ve zor bir halden selamete çıkarak kurtulma halidir. Kurtarılmak ise, başkası veya başkalarının projesi ile kurtulma halidir. İnsan isteyerek kurtulabilir, İstemeden kurtarılabilir; isteyerek kurtulduğunu sanır, istemeden de kurtarıldığını sanabilir. Kurtuluş sonuçtur. Gerçekte selamete erme durumudur. Bizi ilgilendiren de kurtulmanın sonucunda bize ne getirdiğidir. Bu sonuç bizim hayatımızı ve sonrasını olumlu yönde etkileyecekse ancak bir kurtuluş olabilir. Aksi ise sadece bizi batağa sürükler. Aynı zamanda kurtarılma bizim tercihimiz olmalıdır. Elbette faturasını ödeyeceğimiz bir kurtuluşu bizim tercih etmemiz gerekir. Tercihlerimiz bizim en temel özelliğimizdir. Tercihlerimiz olmazsa birey olma özelliğimiz ortadan kalkar sürü ya da kalabalıklar ortaya çıkar.

Kurtarma eylemi daha çok kurtarılanın tercihine bırakılmadan gerçekleşmektedir. Hasta olan birisine kurtulmak isteyip istemediği sorulmayabilir, ya da rehine durumunda birisine tercihi sorulmayabilir ama hayatın içerisinde, insanın dünyasını ve dolayısıyla ahretini etkileyecek kurtarılma tercihleri kendisinin olmalıdır ki bu tercihleri sonucunda bir hayatı, ölümü ve sonrası olsun. 

Kurtuluş kişilere göre farklı anlaşılan bir kavram olarak önümüze çıkmaktadır. Kimilerine göre dünyasını kurtarmak başarı kabul edilirken, kimilerine göre de dünya ve ahret dengesini iyi kurup, sonsuza kadar sürecek olan bir hayatı kurtarmak başarı olarak kabul edilmektedir. Ölümle son bulacak bir kurtuluşu gerçek bir kurtuluş olarak kabul etmek kendini kandırmaktan başka bir şey olmasa gerek. Kurtarılma projesi seküler olduğu müddetçe örtülü sömürü aracı olmanın ötesine geçmemektedir. Kurtuluşun ilahi olandan bağlantısız gerçekleşmesi söz konusu olamaz. Gerçek kurtuluş sonsuza kadar sürecek olan kurtuluştur.

Beşeri kurtarıcılar önce yapay düşmanlar üretmekte, daha sonra da o yapay düşmana karşı bir kurtarma eylemi başlatmaktalar. Bu kurtarmalar dünya hayatıyla sınırlı olmasına rağmen gerçekte insanın dünyasını da kurtaramamaktadır. Birileri bir talebiniz olmamasına rağmen adına kurtuluş dediği beşeri bir projeyle kendi çıkarları doğrultusunda sizi kurtardığını iddia ediyor ve peşinden faturasını da ödetiyor. İşin garibi bu faturaya itiraz ederseniz sizi bu kurtarıcının elinden başka kurtaracak kimsede yok. Peki, bu gerçekten bir kurtuluş mudur yoksa sizin çaresizliğiniz midir?

Arabanızı kaldırım kenarına park ediyorsunuz... O sırada eli değnekli, kaba saba, ağzı alkol kokan bir adam yanınıza yaklaşıyor ve sizden arabanızı park için para talep ediyor... Siz soruyorsunuz: “Burası evimin önü, otopark değil ki, neden para vereceğim?”. Adam cevaben: “Arabanızı koruyacağım” diyor. Siz soruyorsunuz: “Arabamı neden koruyacaksınız?”. Adam biraz tebessümle cevap veriyor: “Kardeş, ben arabanızı kendimden koruyacağım!”.
Arabanızı oraya park edecekseniz, sizden istenen bedeli ödeyeceksiniz. Yoksa arabanız yanabilir, camları kırılabilir, lastikleri kesilebilir. Kaldırımın yanındaki binada oturmanıza rağmen, arabanızı nereye bırakacaksınız? Arabaya binmekten vazgeçemezsiniz, çünkü taksicisiniz. Araba rızkınızın vesilesi, ama adamın umurunda değil.

Beşeri projelerle kurtarılmanın genel mantığı da bu şekilde işlemektedir. Kurtarıcılar kurtardığını iddia ettiklerini, aslında kendi şerlerinden kurtarmaktadırlar. Önce evinizi gizlice yakıyorlar, sonra da ateşi söndürüp bedelini zorla alıyorlar. Kurtaranlar, kurtardığını iddia edenler, bu sektörden çıkar devşirenlerden başkası değildir.

Kurtulmak geçici olana talip olup onunla bir zamana kadar mutlu olma hali olmamalıdır. Mutluluğumuzu etkileyecek bir ölüm ve hesap günü olduğu halde nasıl bir kurtuluştan söz edebiliriz, nasıl mutlu olabiliriz? Kurtuluş ancak ölümden sonra da sonsuza kadar devam edecek bir hayatı kazanmakla mümkündür. Bu da ancak, dünyayı ve ahreti birbirinden ayrı düşünen laik anlayışla değil, bunları en iyi şekilde dengeleyen ilahi projeyle gerçekleşebilir.
Kurtuluş, hayatı yaratıcının koyduğu haklı sınırlar içerisinde yaşayıp, bu hal üzere tamamlamak ve sonsuza kadar devam edecek ahiret hayatını kazanmakla mümkündür. Kurtarıcılar bu sonsuz hayatı kazanmayı bizlere sağlayacaklarsa gerçek kurtarıcılardır. Yoksa insanlığı ateşe sürükleyecek hiçbir seküler proje kurtuluş olamaz. Bu olsa olsa kurtarıcı kalpazanlığı olur. İşin aslı bu kalpazanların ahirette de bir kurtarıcılarının olmayacağıdır. Kendisi kurtarılmaya muhtaç olanlar insanlığı asla kurtaramazlar. Evrenin sahibine rağmen bir kurtuluşun olmasını düşünmek kendini kandırmak ve geçici dünya hayatında aptalca rol yaparak yaşamaktan başka bir şey değildir.

Allah’ın kanunlarını yok sayarak kurtulamayız, onun kanunlarını yok sayanlar da bizi kurtaramazlar…

E-Posta: [email protected]