Lâ diyemeyince...
Talut ve İsrailoğulları sefere çıktıkları bir zaman diliminde, bir ırmaktan geçmeleri gerekiyordu. Ancak Allah azze ve celle, Talut ve askerlerine ırmağı geçerken bir avuç dışında, fazla su içmemeleri konusunda emir buyurdu. Çok susayan ordu için bu imtihan büyük bir imtihandı. Allah azze ve celle ordunun içerisinden, en ufak bir imtihanda bile orduyu yarı yolda bırakacak, “La bilincinden” uzak, iradesi zayıf halkaları temizlemek istiyordu.
Talut ve İsrailoğulları sefere çıktıkları bir zaman diliminde, bir ırmaktan geçmeleri gerekiyordu. Ancak Allah azze ve celle, Talut ve askerlerine ırmağı geçerken bir avuç dışında, fazla su içmemeleri konusunda emir buyurdu. Çok susayan ordu için bu imtihan büyük bir imtihandı. Allah azze ve celle ordunun içerisinden, en ufak bir imtihanda bile orduyu yarı yolda bırakacak, “La bilincinden” uzak, iradesi zayıf halkaları temizlemek istiyordu. Ve beklenen oldu. “Lâ bilincini” kavrayamamış zayıf halkalar sudan kana kana içti ve döküldüler.
Talut’un ordusu, Calut ve ordusuna karşı sayısal olarak zayıflamıştı. Ancak Allah katında, nicelikten ziyade nitelik daha önemliydi ve Talut’un ordusu bunun bilincindeydi. Davud (as) ve “lâ bilincini” kavramış nice az müminler, sayısal olarak az da olsa savaşta Allah’ın yardımıyla galip geldi. Davud (as), küfrün başı olan Calut’u öldürdü.