05-07-2011 11:06

Laçiner: BDP, Doğu’nun CHP’si

Laçiner: BDP, Doğu’nun CHP’si

"Tıpkı CHP’nin 1920’lerde Kurtuluş Savaşı’nı yapan parti olarak edindiği ve uzun süre kullandığı prestije benzer bir prestiji şimdi BDP kullanıyor. O da Kürt isyanını yönetmiş olmaktan doğan çok ciddi bir prestijden yararlanıyor. CHP ile BDP arasındaki fark şu. CHP düşüş, BDP ise yükseliş halinde."

"CHP’nin tarihinde hiç bu kadar tartışmalı bir iç kimya ve yönetim olmadı. Şu anda CHP’de dört ayrı eğilim var. Bu dört unsur çıkar gereği CHP’de biraradalar ama hiç kaynaşmış değiller"

"Ergenekon’un yüzde 16 oyu vardır. CHP’li seçmen, Ergenekonculara suçlu diye bakmıyor! “Haberal, Balbay ne yapmışlar? Şeriatçılara karşı ordunun yönetime el koyması için çalışmışlar. Bunda ne var?” diyorlar"

NEDEN ÖMER LAÇİNER Meclis açıldı ama açılamadı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa olan bir şey bu... CHP, kendi geçmişinde rastlanmamış öyle bir şey yapıyor ki, Meclis bir türlü doğru dürüst açılamıyor. Açılamadığı için de hâlâ çalışamıyor. Burada iki temel soru var. Bu kilitlenmeye neden girdik? Bu kilitlenmeden nasıl çıkacağız? Ortaya çıkan tablodan anlaşılıyor ki, CHP’nin kendisi de bu kilitlenmeden nasıl çıkılacağını bilmiyor. Ama CHP yönetimi Meclis’i hangi amaçla kilitlediğini pekâlâ biliyor. Zaten açığa çıkarılması gereken temel mesele de bu oluyor. Çünkü bu Meclis, acilen, Kürt sorununun çözümünün önünü açacak yeni bir anayasa yapacaktı. Seçim sonuçlarından da ortaya öyle mükemmel bir Meclis denklemi çıkmıştı ki, yüzde 87’ye yakın bir katılımla sandık başına giden halk, AKP, CHP, MHP ve BDP’yi Meclis’e sokmuş ve adeta anayasa yapımı için kurucu bir Meclis kurmuştu. Ama Kılıçdaroğlu’nun, CHP’li milletvekillerini de şaşırtan bir hamlesiyle bu Meclis açıldı ama açılamadı. CHP niye ve hangi amaçla Mehmet Haberal’ı serbest bıraktırabilmek için böylesine büyük bir mücadeleye girdi? CHP, BDP’nin benzeri bir eylem yaparak Hatip Dicle ile Ergenekon sanıklarını zihinlerde birleştirmeye mi uğraşıyor? CHP, Ergenekon‘u meşrulaştırma çabası içinde mi? Mustafa Balbay ve Haberal için CHP’nin Meclis’i boykot etmesi, CHP tabanı tarafından nasıl karşılanıyor sizce? Niye Haberal’ın serbest kalması CHP için böylesine hayati bir önem taşıyor? Haberal’la CHP’nin ilişkisi nereden kaynaklanıyor? Kılıçdaroğlu ile Demirel’in ilişkisi nasıl açıklanabilir? CHP, Meclis’te yemin etmezse ne olacak? BDP boykotu nasıl bir sonuç verecek? Çoğunluğa sahip olan AKP, sorunu nasıl çözmeli? AKP neden bir cümle söylediği için mahkûm olan Dicle meselsinde böyle katı duruyor? BDP’nin Meclis’e girmemesi Kürt sorununun çözümünü nasıl etkileyecek? Yeniden çatışmalar başlar mı? Yemin krizinden nasıl çıkılacak? Bütün bu başlıkları, Türkiye’nin önde gelen sol entelektüellerinden Ömer Laçiner’le konuştuk.

CHP niye Mehmet Haberal’ı serbest bıraktırabilmek için böylesine büyük bir mücadeleye girdi?

Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi, CHP içinde seçimden hemen sonra başlayan muhalefeti göğüslemekten çekindiler. “Bu yönetim, Haberal’a ve Balbay’ı terk ediyor, bu yönetim onlara sahip çıkmıyor” diye yapılacak bir propagandadan ürktüler. Biliyorsunuz... Seçim sonuçları belli olur olmaz, Deniz Baykal ve Önder Sav ekipleri birlikte bir parti içi muhalefet başlattılar ve Kılıçdaroğlu’nun etrafının temizlenmesine yönelik bir olağanüstü kurultay çağrısı yaptılar. Görünürde Kılıçdaroğlu’nun çevresini hedef aldılar ama...

Asıl hedef Kılıçdaroğlu muydu?

Evet. Aslında bir süre sonra Kılıçdaroğlu’nu da tasfiye edebilecekleri bir parti içi hareketti bu. Kılıçdaroğlu da işte bu boykot kararıyla, parti içi muhalefetin kurultay toplama ve yönetimi yıpratma atağını biraz dondurdu. Muhalefetin kurultay için imza toplama hamlesi yarıda kaldı ve olağanüstü kurultayı toplamaya yetecek delege sayısı şimdilik sağlanamadı. Eğer CHP yönetimi, boykot kararını hemen geri alıp Meclis’e dönseydi, parti içi muhalefete gaz vermiş olacaktı. Bu sefer de “Bunlar zaten arkadaşlarımızı yarım ağızla destekliyorlardı, onları yalnız bıraktılar” diyeceklerdi.

CHP’nin tarihinde benzer bir boykot var mı?

Benim hatırladığım yok. Bir de tabii Kılıçdaroğlu ve ekibi yargıdan ret kararı çıkacağını hiç ummadılar. Yargının daha önce Sebahat Tuncel örneğindeki gibi davranacağını, teamüle uyacağını ve tutuklu milletvekillerinin hepsini serbest bırakacağını düşündüler. Ama yargı tutuklu vekillerin hiçbirini serbest bırakmadı. Bu durumu önce BDP boykot etti ve milletvekili yemini etmedi. Sonra BDP’nin boykotunu bahane ederek CHP de boykota gitti. Bu sefer de, “biz boykot ederiz, üst mahkemeler itirazları kabul eder ve yargının kararları değişir” diye düşündüler ama umulan gene olmadı.

Niye Haberal’ın serbest kalması CHP için böylesine hayati bir önem taşıyor?

Bu boykot sadece Haberal için yapılmıyor. Balbay için de yapılıyor. Bakın, şu var... CHP, uzun vadeli stratejisini ve sosyo-politiğini seçimlerden çok önce oluşturdu. Ve stratejisini şunun üzerine kurdu. “Biz, merkez sol denen belli bir CHP omurgasına sahibiz. Merkez sol yüzde 18- 19 oy demektir. Biz AKP’ye karşı CHP’nin bildik laiklik tezleriyle bir yere varamayız. Biz bu oyu, AKP’nin başarısızlıklarıyla ancak yüzde 20’lere getirebiliriz. Merkez solun oyu yüzde 18-19’dan öteye gitmiyor. Peki, bu durumda biz oyumuzu nasıl artırabiliriz?” dediler.

Peki, bu soruya ne cevap verdiler?

İşte bu noktada, akla, geleneksel merkez sağın, AKP’ye hâlâ entegre olmamış olan kısmının CHP’ye aşılanması formülü geldi. Bu yüzden de Kemal Kılıçdaroğlu ile Süleyman Demirel arasında Hebaral’ın CHP’den adaylığı için yapıldığı söylenen görüşme sadece Demirel’in hatırının yerine getirilmesi falan değildir.

Bu görüşmenin peki aslı nedir?

Bu görüşmenin arkasında sosyopolitik bir temel var. Hatırlayın... Demirel’in de temsil ettiği eski merkez sağ gelenek çöktü. Yıllar boyunca Demokrat Parti-Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi’nde temsil edilen geleneksel merkez sağ, Mehmet Ağar’ın başkanlığında 2007 seçimlerinde ancak yüzde 6-7 civarında oy aldı. Bu taban, AKP’ye gitmekte direniyordu ve MHP ile CHP arasında tercih yapmaya çalışıyordu. İşte 2011 seçimleri yaklaşırken, CHP’nin Baykal liderliğindeki kurmayları, bu kesimle temasa geçtiler.

Ne yaptılar?

Kılıçdaroğlu daha ortada yokken, Süheyl Batum gibi isimler, merkez sağın CHP’ye aşılanması stratejisi uyarınca CHP’ye alay-ı vâlâ ile getirildiler. CHP’ye üye olmadıkları halde parti meclisi üyesi yapıldılar. Anlayacağınız Kılıçdaroğlu başkan olmasaydı da, Mehmet Haberal, Turhan Tayan...

Aygün, Aydın Ayaydın gibi isimler...

Bütün bu isimler CHP’den aday gösterileceklerdi. Çünkü bu, Baykal döneminde başlatılan ve Kılıçdaroğlu tarafından da sürdürülen bir projedir. Geleneksel merkez sağı, CHP’ye entegre etme projesidir. Zaten Kılıçdaroğlu’nun da Ergenekon sanıklarının aday gösterilmesine bir itirazı yoktu. Kılıçdaroğlu, kendinden önceki CHP kurmayları tarafından çizilen bu stratejiye sadece bir ek yaptı. Kürt muhalefetine ve sendikal muhalefete açıldı. Bunun için de DİSK Başkanı’nı aday gösterdi ve eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu’nu parti yönetimine aldı. Hatta Baykal iktidarda kalsaydı, daha çok sayıda tutuklu Ergenekon sanığı seçimlerde aday gösterilebilirdi.

Niye?

Çünkü CHP’nin geleneksel kesiminde, daha çok sayıda Ergenekoncu ismin aday gösterilmesi isteniyordu. Çetin Doğan’ın, Tuncay Özkan’ın hatta bu ittifakı genişletip Doğu Perinçek’in de CHP’den aday gösterilmesini savunanlar vardı.

Ama şimdi Baykal, boykotu eleştiriyor. Bunu nasıl açıklamalıyız?

Aslında Baykal, CHP liderliğinin kararsızlığını eleştiriyor. Haberal için verilen mücadeleyi eleştirmiyor.

Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal için CHP’nin Meclis’i boykot etmesi, CHP tabanı tarafından nasıl karşılanıyor sizce?

Tepki göstermiyorlardır. Balbay ve Haberal için yapılan boykota niye karşı çıksın ki taban? Balbay, AKP’yi işbaşından uzaklaştıracak bir askerî darbeye hayırhah bakan CHP tabanının kendisinden biri saydığı ve özellikle de sahiplenilmesini istediği bir isimdi. Ayrıca Haberal ile CHP’nin geleneksel kesimi arasında da zannedildiği kadar bir fark yok. Geleneksel kesimin itiraz etmediği bir isimdi Haberal. Zaten CHP’nin kimyası nedeniyle Ergenekon’a karşı bir duruş olamaz.

CHP’nin nasıl bir kimyası var?

CHP’nin çok önemli bir kesimi... Yani CHP’ye oy verenlerin yarıdan fazlası, Ergenekon sanıklarına suçlu diye bakmıyor ki! Bunu CHP yöneticileri de biliyor. Bu insanlar, AKP’nin askerî darbeyle iktidardan götürülmesini vaktiyle hayırhah buldular. Eğer birileri fırsatını bulup da darbe yapsaydı, bu CHP’liler, kesin memnun olacaklardı. Klasik CHP’li seçmen tabanı, sekiz sene boyunca, ordudan gelebilecek darbe haberini desteklemeye hazır durdu. Hatta onları teşvik edici bir biçimde davrandı.

Türkiye’de Ergenekon’un yüzde 18- 19’luk, bu kadar yüksek bir oyu mu var?

Yüzde 18 değilse bile yüzde 16’lık oyu vardır Ergenekon’un... Sizi niye bu kadar şaşırtıyor ki bu? Atatürkçü Düşünce Derneği’nin organize ettiği mitinglere giden adamlar kimlerdi? Bunlar, Ergenekon karşıtları mıydı? Baykal, “Ben Ergenekon’un avukatıyım” dediğinde, CHP’den birileri “Hop bir dakika, sen ne biçim konuşuyorsun” mu dedi? Yoksa alkışladılar mı?

Kılıçdaroğlu...

Evet, Kılıçdaroğlu da, “Bulun o örgütü, üye olacağım” dediğinde ne yaptılar peki? CHP’nin tabanı, Ergenekon’u, Ergenekoncuları yadırgayan bir taban değil. CHP’li seçmen, “Haberal ne yapmış? Balbay ne yapmış? Bunlar, memlekete şeriat getirip, laikliği yok edecek olan birilerinin iktidardan uzaklaştırılması için, ordunun yönetime el koyması için çalışmışlar. Bunda ne var?” diye düşünüyor. Haberal ve Ergenekon sanıklarını, mubah gördükleri bir işi yapmaya teşebbüs eden adamlar olarak görüyorlar.

Darbe ortamını hazırlamak için yapılan katliamlar, cinayetler, suikast planları mubah mı bulunuyor?

Silahlı darbe mubah. Şener Eruygur, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin başkanıydı ve onun çağrısı üzerine milyon kadar insan gitti İzmir’de miting yaptı. Eruygur’u bilmeyen insanlar mıydı bunlar? Balbay’ın darbe yazılarını okumuyorlar mıydı bunlar? Niye Balbay’ı seviyorlardı? Çünkü askerin darbesinin mubah olduğunu söylüyordu. Bu insanların darbeyle sorunu yok. Darbeyi alkışlayan insanlardı bunlar. Bu insanlar Ergenekon davasına da inanmıyorlar. Ergenekon sanıkları, iddiaların düzmece olduğunu söylüyor, onlar da bunlara inanıyorlar. Bakın... CHP’ye oy verenler birkaç kesimden oluşuyor.

Hangi kesimler bunlar?

Birinci kesim, Ergenekon sanıklarına suçlu diye bakmıyor. İkinci kesim, Ergenekon sanıklarının yaptıkları işleri pekâlâ biliyor ama gönülsüz de olsa AKP’ye karşı gene de onları savunuyor. Üçüncü ve çok küçük olan kesim ise sosyal demokrat çevrelerden oluşuyor. Bunlar, “Biz bu Ergenekonculardan veya eski CHP politikasından kendimizi tamamen sıyıralım” diyorlar ama bunlar delege bazında çok güçsüzler.

CHP, boykot hamlesini de dikkate alırsak, Ergenekon’u meşrulaştırma çabası içinde mi?

Ergenekon, bugünkü yönetime geçmişten kalan bir miras. CHP’ye oy veren milyonlarca seçmen, Silivri’de tutuklu olan bu adamların yaptıkları darbe teşebbüslerini, AKP’den kurtuluş imkânı olarak yıllarca desteklediler. Destekledikleri bu isimleri şimdi bir kenara atmıyorlar. Bu silkelenme zamanla olacak. Ergenekoncuların artık işlevsiz kaldığını biliyorlar ama, Balbay kalkıp, “Ben darbeyi destekleyen yazılar yazarken, beni İzmir’de alkışlayan sizler değil miydiniz” diye sorsa, “Hayır” diyemezler. Kısacası CHP tarafından Ergenekon’a bir vefa borcu ödeniyor. Yoksa CHP’liler, Ergenekon’la yol alınamayacağını artık gördüler.

Haberal’ı Demirel’in seçtirttiğini biliyoruz. Kılıçdaroğlu ile Demirel’in ilişkisi nasıl açıklanabilir?

Demirel, bugün oyu yüzde 6’ya düşmüş olan, vaktiyle kendisinin temsil ettiği siyasal mirası CHP’ye entegre etmeye çalıştı. Bunun karşılığı olarak da CHP’nin başkanına “Haberal’ı aday göster” dedi. Bu, bir rica değil. Bu bir pazarlık! Demirel, “Siz madem, geleneksel merkez sağı CHP’ye monte edip, onun oyunu da toplamak istiyorsunuz, o zaman bu işin karşılığı da şu, şu isimler olacak. Şunları aday göster” demiştir.

Yemin krizine dönersek... CHP, Meclis’te yemin etmezse ne olacak?

Şu anda bir şey olmaz. Çünkü Meclis tatile giriyor, CHP yemin boykotunu eylül, ekime kadar sürdürebilir. Bu arada yargı, milletvekillerinin tutukluluk kararlarını kaldırabilir ve sorun böylece çözülebilir. Ya da yargı direndiği takdirde, AKP bu işin önünü açmayı deneyebilir ve bir kanun değişikliğiyle tutukluluk hallerini düzenleyebilir. Çünkü AKP de, hazırlayacağı yeni anayasanın meşruiyetine gölge düşmesini istemez. Ayrıca AKP’ye oy verenler de dâhil insanların çoğunluğu, “Bir adam milletvekili seçilmişse, hapiste kalmamalı, yasa düzeltilsin” diye düşünüyor. Sokağa çıkıp sorsanız, yüzde 80 bunu söyleyecek, “Böyle bir kriz olmasın” diyecek.

CHP’lilerin milletvekillikleri, devamsızlıktan düşer mi?

Hayır düşmez...

Bir erken seçime gidebilir miyiz bu kriz sonucunda?

Hayır, o kadar uzun boylu değil. Bir ülkede genel seçimden üç beş ay ya da bir yıl sonra tekrar seçime gidilmesi için, o ülkenin bir iç savaşın eşiğinde olması lazım. AKP niye seçime gitsin ki? Meclis’in kilitlenmesi diye bir durum yok ortada. MHP, Meclis’e devam ediyor. 370 civarında milletvekili parlamentoya katılıyor şu anda. Meclis çoğunlukla açılır.

CHP parçalanır mı?

Bu, tamamen yönetimin başarısına bağlı... CHP’nin tarihinde hiç bu kadar tartışmalı bir iç kimya ve yönetim olmamıştı. Şu anda CHP’de dört ayrı eğilim var. Bir, merkez sağdan gelenler. İki, Ergenekon’a hayırhah bakan klasik CHP’liler. Üç, küçük bir klasik sosyal demokrat kesim. Dört, CHP’nin daha çağdaş, daha sosyal demokrat olmasını, Kürt sorununa eğilmesini ve sosyal muhalefet yapmasını isteyen kesim. Bu dört unsur CHP’de biraradalar ama kaynaşmış değiller.

Partiden ayrılırlar mı?

Şu anda şunu biliyorlar ki, ayrıldıklarında kendileri de erirler. Bu yüzden de çıkarları gereği birarada bulunmak zorundalar. Aslında CHP’nin ne olacağını, yönetimin bundan sonraki manevraları belirleyecek. Kılıçdaroğlu bugüne dek CHP’ye sadece başkanlık yaptı, liderlik yapmadı. Liderlik, fikirle, perspektifle olur. Boykot karanının perspektifle ilgisi yok. Ayrıca Ergenekoncuların CHP’yi ele geçirdiği falan da yok. Onlar, o partide zaten varlar.

BDP boykotu nasıl bir sonuç verecek?

Eğer BDP, Hatip Dicle’ye milletvekilliği verilmezse, biz Meclis’e girmeyiz derse, çözüm yok. Çünkü kesinleşmiş bir karar var ortada. Ama KCK tutukluları serbest bırakılırsa, BDP’nin “ben Meclis’e girmiyorum” ısrarı büyük ölçüde anlamını yitirir.

AKP neden bir cümle söylediği için mahkûm olan Dicle meselesinde böyle katı duruyor?

Katı duruyor çünkü AKP ve BDP bölgede belli güçleri temsil ediyorlar. Türkiye tarihinde ilk defa oluyor bu! Daha önce orada BDP gibi bir Kürt hareketi yoktu. 70’lerde, hatta 80’lerde ne olurdu? Türkiye’nin iki büyük partisi aşiretlerle pazarlık yapıp oy alırdı. 1980’lerden itibaren bütün Türkiye’de olduğu gibi bölgede de iktisadi bir dönüşüm oldu.

Bölge nasıl değişti?

Aşiret ilişkileri epeyce dağıldı ve uluslararası pazarlara açılarak servet sahibi olan yeni bir sanayici ve tüccar kesim doğdu. Ve AKP, bölgede, dinî aşiretlerin desteğine ek olarak, giderek güçlenen bu kesimlerin de üstüne oturdu. Şimdi bölgede AKP’li olan bir sosyal kesim var. Bunlar, AKP’ye bir seçimlik gelmiş değiller. Bunlar...

Evet...

Bunlar, Konya’daki AKP’li kadar AKP’liler. Bu kesim Kürt diliyle ilgili yasakların kaldırılmasını savunuyor ama entegrasyona da önem veriyor. Kısacası, BDP ile AKP arasındaki mesele sadece Kürt sorununun çözümüyle ilgili bir rekabet değildir. Bölgenin sosyo-politik önderliği üzerine yapılan bir çatışmadır bu. Onun için de daha serttir. AKP, bölgede böyle bir tabanı olduğu için Dicle konusunda katı davranıyor. Çünkü Dicle öbür tarafta... Öbür taraf ise daha laik, daha modernizme açık.

Doğu’nun CHP’si mi gibi mi BDP?

Aynen öyle. Zaten dikkat edin... CHP ile ilişki, onların çok daha istedikleri bir ilişkidir. BDP, bölgede, modernleşmeyle ortaya çıkan, doktor, avukat, mühendis gibi eğitimleriyle, meslekleriyle söz sahibi olabilen kesimleri temsil ediyor. Tıpkı CHP’nin 1920’lerde Kurtuluş Savaşı’nı yapan parti olarak edindiği ve uzun süre kullandığı prestije benzer bir prestiji şimdi BDP kullanıyor. O da Kürt isyanını yönetmiş olmaktan doğan çok ciddi bir prestijden yararlanıyor. CHP ile BDP arasındaki fark şu. CHP düşüş, BDP ise yükseliş halinde.

Bugüne dönersek... Neden aniden bir kriz atmosferine girdik?

Girilmeyebilirdi. Birileri bunu hazırladılar. Dicle hadisesinde, yargının Hatip Dicle’nin milletvekili adaylığını sorun çıkarmak için adeta takip eden işlemlerini gördük. Olayın hesaplandığı belli oluyor. İnsanı en fazla sinirlendiren de zaten bu oluyor.

Bu krizden nasıl çıkılacağını düşünüyorsunuz?

İki ihtimal var. Ya, yargının içinde çözüm bulunur. Yargıya, “Bu işi uzatmayın” derler ve yargı, tutuklu milletvekillerini serbest bırakır. Tahliyeyi reddeden hâkimler fikirlerini değiştirirlerse kimse sesini çıkarmaz. Ya da AKP BDP’ye ve CHP’ye, “Meclis açıldığında biz bu sorunu çözmek için yasa değişikliği yapacağız” sözünü verir. Böylece CHP’nin boykot yapma sebebi ortadan kalkar. BDP’nin de iki sebebinden biri biter ve KCK tutuklusu milletvekilleri serbest bırakılır. Ve, bu krizden böylece çıkılır.

(Röportaj: Neşe Düzel / Taraf)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !