29-10-2009 11:58

Mahyalı istismara devam 

5 Ekim tarihinde İstanbul`un selatin camilerine `Ne Mutlu Türküm Diyene`, `Ordumuza Şükran Borçluyuz` gibi ırkçı ve ideolojik sloganlar içeren mahyalar asılmasından sonra bu defa cumhuriyet mesajları camilere asıldı.

Mahyalı istismara devam 

Cumhuriyet'in 86. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Eminönü'ndeki Yeni Cami'ye 'Cumhuriyet Fazilettir' yazılı mahya asıldı. Diğer tarihi camilere mahya asılmazken, cami duvarları Türk bayrakları ile donatıldı.

İstanbul'un kurtuluşunun 86. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde de Süleymaniye Camii'ne 'Ne Mutlu Türküm Diyene', Eyüp Sultan Camii'ne 'Önce Vatan', Sultanahmet Camii'ne 'Ordumuza Şükran Borçluyuz', Yeni Cami'ye 'Milli Birlik Esastır' yazılı mahyalar asılmış ve protestolar üzerine indirilmişti.

(Kaynak: Haksöz Haber)

YORUMLAR
  • HUSEYİN SASMAZ   30-10-2009 12:07

    DÜNYAYI SÖMÜREN MİKROPLARDAN (!) MİKROP AŞISI! İnsanlık, bir mikrop salgınından kurtulmadan kısa bir süre içerisinde başka bir mikropla mücadele etmek zorunda bırakılmaktadır. Bu durum dünyanın veya insanlığın doğal yapısından mı kaynaklanıyor yoksa dünyayı ve insanlığı fesada uğratmak isteyen zümrenin eliyle mi oluyor? Bu yazımızda buna cevap aramaya çalışacağız. AIDS, deli dana, kuş gribi ve arkasından domuz gribi... İnsanlık sabah gözünü açıp kalktığında, kapısını araladığında mutlaka bir virüsle karşılaşmaktadır. Arkasından virüs temizlikçilerinin medyadaki yoğun propaganda baskısına boyun bükmektedir. Şu bir gerçektir ki bu virüsleri çıkartanlar da, virüs için aşı veya temizlik maddesini üretenlerde aynı ellerdir. Global kapitalistlerin yeni buluşu olan domuz gribi de bunlardan bir tanesidir. Global sömürgecilerin doymak bilmeyen hırsları insanlığı heder eden virüsleri üretmekle servetleri üzerine servet katmayı hedeflemektedir. Onların insanlığı koruma veya insanlığın zararına olan bir şeyden uzak durma gibi bir lüksleri yoktur. Global kapitalistler insanlığı ancak kazançları için deney tahtası ve bir araç olarak görmektedir. Uluslararası bir çok teşkilat ve örgüt global kapitalist dediğimiz kişilerin güdümündedir. Öyle ki; sömürgeci globalistler uluslararası antlaşmalarla istediklerini yaptırabilmektedirler. BM örgütüne bağlı olan Dünya Sağlık Örgütü de bu örgütlerden bir tanesidir. BM'de antlaşması bulunan her ülke Dünya Sağlık Örgütü'nün isteklerini yerine getirmek zorundadır. (Bunun için Dünya Sağlık Örgütü Uluslar arası Sağlık Tüzüğü 2005'e bakabilirsiniz.) Bu tüzükten aşağıdaki iki maddeye bakmak yeterlidir. 1-Aşılar, Ek 7 de belirtilen veya bu Tüzük kapsamında tavsiye edilen diğer hastalıktan korunma yöntemleri(proflaksi) uygun nitelikte olacaktır; DSÖ'nün belirlediği bu aşılama ve hastalıktan korunma yöntemleri, DSÖ'nün onayına tabidir. Talep edildiğinde, taraf devletler bu tüzük kapsamında ülkesinde yürüttüğü aşılama ve hastalıktan korunma yöntemlerinin (profilaksi) uygun olduğuna dair kanıtları DSÖ'ne sağlayacaktır. 2-Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak, kendi sağlık politikaları doğrultusunda yasa koyma ve bu yasaları uygulama egemenliğine sahiptirler. Bunu yaparken, UST'nün amaçlarını göz önünde bulundurmalıdırlar." www.hssgm.gov.tr/mevzuat/uluslararasi.../Uluslarasisagliktuzugu.doc DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ ULUSLARARASI SAĞLIK TÜZÜĞÜ (2005) Bundan yaklaşık iki ayı aşkın bir süre önce (ABD tarafından mı piyasaya sürüldü tartışması devam ederken) ilk defa Meksika'da ortaya çıkan A tipi H1N1 virüsü olarak da adlandırılan domuz gribi (dünyada binlerce kişinin ölümüne neden olan, domuz gribi olarak bilinen ‘2009 H1N1′ virüsüne karşı geliştirilen aşının içinde ‘domuz gribi virüsüne ait genetik materyal bulunmaktadır) kısa süre içerisinde bütün dünyayı tehdit etmeye başladı. 74 ülkede çok hızlı bir şekilde yayılan bu virüs için Dünya Sağlık Örgütü hastalıkla ilgili alarm seviyesini 5'ten 6'ya çıkardı. Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Margaret Chan ( Çin asıllı olup Dünya Sağlık Örgütü`nde, 2005 yılında kuş gribinin insanları etkileyecek bir grip formu kazanmasına karşı yapılan hazırlıkları yürüttü.) örgütün griple mücadelede yeni öneriler ortaya koyacağını belirterek, ülkelerin gerekli düzenlemeleri buna göre yapmasını üye olan ve BM'lerde anlaşmaları bulunan ülkelerden istedi. Dünya Sağlık Örgütü domuz gribinin kısa zamanda bir çok ülkeye yayılan bir salgın haline gelebileceğini belirterek, tüm ülkelerden salgına hazırlık planlarını yürürlüğe koymalarını istedi. tumgazeteler.com Chan açıklamasında, domuz gribi virüsünün şu an için durdurulamadığını kaydetti." http://www.dw-world.de/dw/article/0,,4321500,00.html Hastalığın kısa sürede yayılması ve tehlikesi basın organlarınca da abartılı bir şekilde verilmeye başladı. Çözümü için gösterilen adres; domuz gribi aşısı. Tabi ki ilaç firmaları daha önceden haberdar oldukları için çalışmalarını sürdürmektedirler. Dünya genelinde paniğe sebep olan domuz gribinden faydayı, sağlığı mikroplarla tehlikeye atılan insanlık değil tabii ki ilaç şirketleri alacaktır. İnsanlığı mikroba boğan mikroplar (global kapitalistler) bu olay öncesi kendilerine bağlı olan ilaç firmalarına ön hazırlık olmak üzere devasa yatırımlar yapmışlardır. Global sermayenin elinde olan İsviçreli ilaç firması Novartis, A tipi H1N1 virüsüne karşı kullanılacak aşının ilk üretiminin gerçekleştirildiğini bildirerek bu pazardan pay almak için harekete geçti. Aşının ilk serisinin ön klinik deneyler ve değerlendirmeler için kullanılacağını açıklayan şirket yetkilileri, aşı üretiminin Almanya'nın Marburg kentindeki tesislerinde üretmeye başladı. Sanofi Pasteur şirketi, grip aşısı üretimini Swiftwater, Pennsylvania ve Fransa Val de Reuil'daki tesislerinde gerçekleştiriyor. Dünyanın önde gelen en büyük ilaç üreticileri Glaxo Smith Kline, Novartis ve Sanofi Pasteur isimli ilaç firmaları domuz aşısını üretiyor. Dünyada bir çok devletin bütçesinden daha fazla sermayeye sahip olan İsviçre ilaç şirketleri Ciba-Geigy ve Sandoz birleşmesinden 100 milyar dolarlık bir dev olan "Novartis" doğdu. Glaxs ve SmithKline birleşerek yüzde 7,5'lik pazar payıyla, kendi endüstrilerinin en büyük üçüncü firması oldular. 600 milyon doz aşı üreten dünya ilaç şirketlerinin domuz gribinden 48 milyar dolar kazanması bekleniyor. Dünyayı saran domuz gribi nedeniyle birçok ülke ilaç stoklamaya ve milyonlarca dozluk aşı kampanyaları yapmaya başladı. Bu durum domuz gribine karşı ilaç ve aşı üreten ilaç şirketlerine de büyük bir pazar yarattı. Dünya Sağlık Örgütünün baskısı sunucu bir çok ülke aşı almak zorunda kaldığı için ilaç şirketleri milyonlarca doz aşı siparişi almaktadır. Sipariş eden ülkelerin arasında Türkiye'de yer almaktadır. Türkiye Glaxo Smith Kline'dan 25 milyon doz, Novartis'ten 15 milyon doz, Sanofi Pasteur'den 3 milyon doz aşı siparişi verdi. Glaxo Smith Kline, Novartis ve Sanofi Pasteur isimli ilaç firmaları üretiyor. Türkiye Glaxo Smith Kline'dan 25 milyon doz, Novartis'ten 15 milyon doz, Sanofi Pasteur'den 3 milyon doz aşı siparişi verdi. Bu durumda salgının toplam maliyetinin 640 milyon TL olacağı da belirtildi. Mikroplar dünyaya mikrop saçıyor. Sermayenin ellerinde devletleştiği global kapitalistler çeşitli desiselerle hazırladıkları planlarla hem insanlığı zehirliyor hem de insanlığı sömürüyorlar. Daha önce aynı yöntemle bir çok virüs piyasaya sürmüşler ve tedavi amaçlı (!) ürettikleri ilaçlardan milyarlarca dolar kar elde etmişlerdi. Domuz gribi de kuş gribi gibi onların bir senaryosudur. Dünya petrol şirketlerinden sonra en büyük kapitale sahip olan ilaç üretici şirketler insanları yıllardır bu şekilde zehirlemektedir. Laboratuarlarında ürettikleri mikroplarla insanın doğasını bozmuşlardır. Allahu Teala onlar hakkında şöyle buyuruyor: وَإِذَا تَوَلَّى سَعَى فِي الأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيِهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ الفَسَادَ "İş başına geçince yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışan kimseler vardır. Allah bozgunculuğu sevmez." (Bakara 205) Günümüz sağlık sektörü sadece sömürge amaçlı kullanılmaktadır. Sağlık sektöründe iyi kişilerin olması bu sektörün doğru yolda olduğunu göstermez. Yönetimde olduğu gibi sağlık sektörünün de kan emici sömürgeci kapitalistlerin elinden kurtarılması gerekir. İnsan sağlığı ile oynamanın önüne geçilmesi sağlık sektöründe köklü bir değişime gidilmesi ile mümkündür. Bu konuda ilmi değişikliğe gidilmesi kadar insanlığı sağlıklı kalkındırmaya sevk edecek fikirle değişiklikte gerçekleştirilmelidir. Bu noktada ilk yapılacak iş; Dünya Sağlık Örgütü ile yapılan bütün antlaşmalar fes edilmelidir. Müslümanlar kendi sağlık sektörünü oluşturarak bu kuruma bağımlılıktan kurtulmalıdır. Sağlık sektörü mikrop üreten değil mikroplarla mücadele eder hale getirilmelidir. Sermaye yarışı yerine insanın daha sağlıklı yaşama kavuşması amaçlanmalıdır. İnsan sağlığı üzerinden kazanç elde etme fikri yok edilmelidir. Bütün bunları yapacak iradeyi oluşturmak için Müslümanlar hemen harekete geçmeli insanları daha nice virüslerin pençesine düşmekten kurtaracak İslam Devleti Hilafeti yeniden ikame etmelidirler.