08-11-2012 21:47

Malatya ekolünün Saidleri...

Said Çekmegil, Said Ertürk ve Said Özköse. Musa amcanın anlattıkları ışığında bu üç güzel insanın hayatına bakalım...

Malatya ekolünün Saidleri...

Asım Öz’ün yayına hazırladığı Saatçi Musa, “çalkantılar içinde geçen yakın tarih”i tanımak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Musa Çağıl ile çocukluk ve gençlik anılarını, Malatya ekolünü konuşan Asım Öz’e gerçekten teşekkür etmek gerekiyor verdiği emek hasebiyle. Bir dönemi tahlil etmek açısından ciddi bir eser bu çünkü. “Geçmişi anlamak” gibi bir tabir ne kadar geçerlidir, ne kadar inandırıcıdır bilinmez ama; o dönemi gözlemlemek oldukça önemli gibi görünüyor, ki bu da işte bu tür çabalarla mümkün.

Nedir Malatya ekolü?Said Çekmegil

Beyan Yayınları’nın Mayıs 2010’da okuyucuya sunduğu Saatçi Musa, Asım Öz ile Musa Çağıl’ın konuşmalarını içeriyor. Çocukluğundan başlayarak hayatını anlatan Musa Çağıl, detayları ve tahlilleriyle bir dönemi özveriyle anlatıyor bu eserde. Başlı başına her bölümünün detaylıca tahlil edilebileceği bu kitap ışığında Malatya Ekolü’ne bakalım istedik.

Musa Amca Malatya Ekolü için, birçok düşünür gibi özel bir önem atfediyor. Müslümanların kendi kafalarıyla düşünmeye özendirilmesinde, statükonun her açıdan sorgulanmasından Malatya Ekolü’nün iyi tahlil edilmesi gerektiğini belirtiyor ve bu bağlamda Saidler’i unutmuyor elbette: Said Çekmegil, Said Ertürk ve Said Özköse. Musa amcanın anlattıkları ışığında bu üç güzel insanın hayatına bakalım.

Said Özköse. Tamirci Said. Orijinal bir insan olduğunu söylüyor Musa Amca, Özköse’nin. Sonradan Müslüman olan Said Özköse, “Ben Müslüman olalı 5 sene oldu.” diyecek heyecanlı bir amcaymış, ve evet, Musa Amcanın ifadesiyle, hasbi imiş aynı zamanda. Diğer iki Said vesilesiyle Müslüman olan Özköse, şeker hastalığı sebebiyle genç yaşta vefat etmiş. 

Bir serüvenin toplamıydı Ertürk!

Said Ertürk. Musa amcanın ifadesiyle Elazığ’ın Palu ilçesinin bir köyünde başlayıp Urfa’ya,  oradan Doğu ve Güney Doğu’nun köy ve kasabalarına, tekrar Elazığ- Palu’ya ve oradan da Malatya’ya uzanan bir serüvenin toplamı. Küçüklüğünde geçirdiği çocuk felci nedeniyle bir bacağı topal olan Said amca, uğraştığı çuhacılık işini dut ağacından düştükten sonra devam ettiremez ve kendini Arapça ve ilim öğrenmeye adar. Urfa, Cizre, Midyat, Nusaybin dolaylarında çeşitli medreselerde dersler alır ve sonrasında Bingöl ve Muş’a gittikten sonra Malatya’ya göç eder imamlık yapmak üzere Keşolar köyünde.

Arapça’ya vakıf oluşu, mantık bilgisi ve diyalektikteki düzeyi onu öne çıkaran özelliklerinden imiş ve onun için Musa amca bütün meselelere Kur’an’la baktığını söylüyor. Said Ertürk’ün Malatya müftüsü İsmail Hatip Erzen ve Said Çekmegil’le arası oldukça iyiymiş. Musa Çağıl, Said Hoca’nın çağdaşı Türkiyeli hocalardan en büyük farkının sistemle olan sahici olan kavgası olduğunu söylüyor ve ilave ediyor: O, gemileri yıkıp cümle putları deviren cinstendi. En sevdiği dostları gençler olan Ertürk, Müslümanlaşma ve bilgilenme sürecini siyasal hassasiyetle sürdürmeyenlerden fazla ümitli değilmiş. O günün gençlerinden bazılarını sayıyor Çağıl: Metin Önal Mengüşoğlu, Murat Kapkıner, Ömer Şevki Hotar, Cumali Ünaldı, Hikmet Zeyveli.

Ekolün en büyük farkı doğallığı

Ertürk’ü anlatırken Malatya Ekolü’ne de temas ediyor Musa amca. Aslında Saidleri anlatmak ekolü anlamak açısından zaten başlı başına önemli bir mesele. Malatya ekolünün en büyük farklılıklarından birinin kendiliğindenmişçesine, doğallıkla kurulan birlikteliklerin arasında hususiyet olduğunu söylüyor. İlaveten, en küçük yaştaki üyenin en büyük üyeyi fikir planında kıyasıya eleştirebilme alışkanlığının da önemli olduğunu söylüyor.

Said Ertürk gençlerle Yılmaz Güney’in filmlerine gidermiş, tiyatroya da gidermiş zaman zaman. Güney’in filmlerinde, onun haksızlıklar karşısında şahlanan naralarını alkışlarmış. Lafını daldan budaktan esirgemezmiş. Bu özelliği de onun adının geçtiği birçok mecliste dillendirilir, Musa amca da söylüyor aynı şeyi.Saatçi Musa Asım Öz

Bir gün, bazı evliyaların Kıbrıs’ta Türk ordusu ile birlikte Rumlara karşı savaştığının görüldüğünü söylemişler Ertürk’e. “Ben öyle evliyanın…” diye başlamış lafa ve devam etmiş: “O nasıl evliyadır ki, Yahudi işgali altındaki Kudüs’ü kurtarmak için İsrail’e karşı savaşmaz da gidip Kıbrıs çıkarmasına katılır!”

1990 yılında vefat eden Said Ertürk için Taşra dergisinin Mayıs 1990 tarihli nüshasında Mustafa Kaylı tarafından bir de şiir yazılmış, kitapta alıntılanmış şekliyle okunabilir.

Musa Çağıl, Said Çekmegil’i anlatmaya başlamadan evvel Malatya Fikir Kulübü hakkında bilgi veriyor. “İslâmi meseleler”in akademik bir üslupla tartışıldığı, birçok insanın, gençlerin bulunduğu bu kulüpte saatin gece yarılarını geçtiği çok görülürmüş.

 

Çekmegil o tarihte yer almalı!

Said Çekmegil, onuruna düşkün biri olması hasebiyle ilkokuldan sonra resmi okullarda okumamış. Babası medrese hukukçusu olan Said Amca terzi. Terzi dükkânı ünlüdür, onu tanıyanlardan, akrabalarından mutlaka duyarsınız sohbet ettiğinizde. “İslâmcılık tarihi” gibi bir şeyden bahsedilecekse Çekmegil o tarihte mutlaka yer almalıdır kanaatimizce. Ruşen Çakır, Ayet ve Slogan adlı eserinde Türkiye’deki Müslüman kesimin oluşumlarına bakarken özgün ‘İslâmi’ yaklaşım sahibi aydınlar arasında Said Çekmegil’i de sayıyor. Onun, cümlesinin başına Kur’an ve Peygamber lafızlarını koyunca her söylediklerinin meşru olduğunu zanneden insanlara karşı mücadelesinden bahsediyor.

Çağıl, Çekmegil’in kitaplarını anlatıyor. Çok özgün olduğunu ve çokça dipnotla dolu olduğunu belirtiyor kitaplarının ve insanlara kütüphane çapında geniş bir ufuk açtığını belirtiyor. Yazdığı eserlerin bütün kaynağını verdiğini belirtip Said Çekmegil’in İktisat Anlayışımız kitabının baştan sona dipnotla dolu olduğunu hatırlatıyor. Aynı konuda yazılan Sezai Karakoç’un İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü kitabından farkının dipnotlar olduğunu söylüyor. İktisat Anlayışımız, Sezai Karakoç’un kitabından daha önce kaleme alınmış.

Musa Amca, Çekmegil’le alâkalı hatıralarını da anlatıyor Asım Öz’e. Kendisine yakışan bir sakalı olan Çekmegil’e birisi “sakalın mübarek olsun” dediği zaman keçide de, Karl Marks’ta da, Ebu Cehil’de de sakal olduğunu söyler, sakalın sünnet olduğunu belirtir ama yalnızca Peygamber’e has bir adet olmadığını ifade edermiş. Bunun üzerine çevresindekiler doğal olarak niçin sakal bıraktığını merak edip nedenini sorarlarmış. Cevabı şu olurmuş Çekmegil’in: “Şükredici bir kul olmayayım mı? Hiç olmazsa dış görünüşte Peygambere benzeme arzusu, her mü’minin hakkı değil midir? Her yaşın bir icabı vardır.”

Malatya ekolü hakkında ufak bir fikir olabilmesi adına üç güzel insanı anlattık kısaca. Çeşitli yazılarla devamı gelsin diye de umuyoruz, ekolü anlatabilmek ve tanıyabilmek adına. 

(Esad Eseoğlu / Dünya Bizim)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !