13-12-2011 14:29

Mehmed Durmuş`tan anayasa çalışmalarına dair tesbitler

Mehmed Durmuş: Biz Müslümanlar, bize ait olmayan kurtuluş reçetelerine göz dikmemeliyiz. Kendine himmeti olmayan sistemlerden medet ummaktan vazgeçmeliyiz. Biz Müslümanlar sadece ve sadece, katıksız İslam’a talip olabiliriz, başka alternatifimiz yoktur. Bazı Müslümanların 12 Eylül referandumunda düştükleri hatayı bu yeni anayasa döneminde tekrarlamamalarını temenni ediyorum.

Mehmed Durmuş`tan anayasa çalışmalarına dair tesbitler

Yeni anayasa çalışmlarıyla ilgili olarak islami Yorum dergisi, İktibas dergisi yazarlarından Mehmed Durmuş'a görüşlerini sordu. sorulan sorulara Mehmed Durmuş'un verdiği önemli yanıtları:

Soru1: Anayasa, son zamanlarda üzerinde en çok konuşulan konulardan biridir. Toplumu oluşturan her kesim, bu konuda olaya dahil olmaya, etki etmeye ve mümkünse yönlendirmeye çalışıyor. Kimileri görüş beyan ediyor, kimileri taslak sunuyor. Ancak İslam’ı bir hayat tarzı olarak kabul eden Müslümanların, bu sürece temkinli/mesafeli yaklaştıkları gözleniyor. Müslümanların duruşunu nasıl değerlendiriyor, konuya dahil oluşlarını yeterli buluyor musunuz?

“İslam’ı bir hayat tarzı olarak kabul eden Müslümanlar”ın homojen bir yapı arz ettiğini söylemek maalesef zor. Kendilerini “İslam’ı bir hayat tarzı olarak kabul eden” şeklinde tanımlamakla birlikte birçok İslamî grup, mevcut anayasanın revize edilmesi anlamına gelen 12 Eylül 2010 tarihli referandumda ‘evet’ oyu kullandığı gibi, bu şekilde hareket edilmesi uğrunda da ciddi bir tavır koydular. Söz konusu grupların 12 Eylül’de yaptıklarını, yeni anayasa yapım sürecinde yapacaklarının garantisi olarak görebiliriz. Bu insanların ‘duruşunu’ (daha doğrusu ‘duramayışlarını’) tabi ki arızalı buluyorum; açık söylemek gerekirse, İslamî bulmuyorum.

Bunun yanında, İslam’ı bir hayat tarzı olarak kabul eden diğer bir kısım Müslümanların da, 12 Eylül referandumunda ortaya koydukları tutum ve davranışlar, yeni anayasaya karşı gösterecekleri tutum ve davranışın garantisi olarak görülmelidir. Müslümanlar ‘temkinli’ ve ‘mesafeli’ olmanın ötesinde, daha açık ve net tavır almalıdırlar. Sorunuzun son cümlesi, Müslümanların konuya dâhil oluşlarının yetersizliğine dair bir ima içermektedir. Oysa yeni anayasa hiçbir şekilde Müslümanların dâhil olacakları bir konu değildir.

İslam’ı hayat tarzı olarak benimseyen bir Müslüman’ın, yeni bir anayasa için temkinli ve mesafeli durmanın ötesinde bir tavrı olmalıdır. O tavır şöyle özetlenebilir. İslam, evet bir hayat tarzıdır, bir yaşam biçimidir. İslam, akidesi, fıkhı, ahlakı, günlük ibadetleri ve siyaseti ile bir bütündür, hiçbir şekilde bölünemez, parçalara ayrılamaz. İslam tamamen, Rabbimiz Allah’ın belirlediği, sınırlarını tayin ettiği bir Din’dir. Din bir yaşam biçimidir. Bu Din’in özünü, esasını tevhid akidesi oluşturur. Tevhid akidesi kuru sözlerden ibaret değildir. Allah’ın otoritesine, ilahlığına ve Rab oluşuna hiç kimseyi ortak etmemeyi gerektirir.

Bu temel ölçüler göz önünde bulundurulunca bir Müslüman’ın, Allah’ın mutlak hâkimiyetini tasdik etmeyen, Allah’ın mutlak hâkimiyetine teslim olmak gibi bir amaç gütmeyen, böyle bir arayışı olmayan herhangi bir anayasaya bir şekilde dâhil olmak, İslam akidesi ile bağdaşmaz. İslam’ı bir hayat tarzı olarak benimsemiş Müslümanların, temel niteliği seküler olan hiçbir anayasaya ılımlı yaklaşması düşünülemez. Bu gibi anayasalara kesin tavır koymak İslamî bir gerekliliktir. Bu açıdan, hem İslam’ı bir yaşam biçimi olarak kabul etmek, hem de anayasaya şu veya bu şekilde destek verici bir ‘duruş’ sergilemek sorunlu, arızalı bir tavırdır. Müslümanlar bu duruşlarını ivedilikle gözden geçirmelidirler.

Soru 2: Mevcut TC. Anayasası ideolojik bir anayasadır. Sorunların birçoğu da onun bu özelliğine bağlanmaktadır. İdeolojisiz bir anayasa mümkün müdür? Liberaller liberal, Kemalistler Kemalist, laikler laik bir anayasa talep ederken; İslam’ı bir hayat nizamı olarak kabul eden Müslümanlar da anayasanın kendi renklerini taşımasını talep ediyorlar. Bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir?

“İslam’ı bir hayat nizamı olarak kabul eden Müslümanlar”ın, anayasanın kendi renklerini taşıması gibi bir taleplerinin bulunduğunu sanmıyorum. Böyle bir talep çok çelişik olur. Mevcut anayasanın ideolojik bir anayasa olduğu doğrudur. Esasen ideolojisiz bir anayasa, kanaatimce mümkün değildir. Zaten sizin de ifade ettiğiniz gibi laikler, Kemalistler, liberaller v.b. gruplar kendi ideolojilerinin anayasada belli bir şekilde yer almasını istediklerine göre, yeni anayasanın da bir ideolojisinin olacağına şimdiden kesin gözüyle bakabiliriz! Bu anlamda ‘ideolojisiz anayasa’ tasavvuru, -meşhur teşbihle- yumurtasız omlet gibi çelişik ve anlamsızdır. Yeryüzünde ideolojisiz bir çadır bile bulmak mümkün değilken, ideolojisiz bir devlet, ideolojisiz bir anayasa nasıl mümkün olabilir? ‘İdeolojisiz bir anayasa’ özlemi, ideolojik bir yorgunluğun (ya da körelmenin) ifadesi olsa gerektir. Müslümanların bu söylemlerden etkilenmeleri iç açıcı değildir.

Sorunların birçoğunun anayasanın ideolojik oluşundan kaynaklandığı doğru olmakla birlikte bu, ideolojisiz bir anayasa arayışını haklı çıkartmaz. Bununla beraber, yeri gelmişken belirtmek gerekirse, sunuş yazısında ifade ettiğiniz gibi, içinde bulunduğumuz toplumda yaşanan sorunların tamamı anayasadan kaynaklanıyor değildir. Çünkü anayasa, toplumun akidevî, siyasî, ahlakî kabullerinin bir hâsılası, bir tür ‘sonuç’tur. Toplumun din ve dünya algısının vitrinidir. Tabi ki yeryüzü hiçbir zaman sorunlardan tamamen arınmış olmayacaktır, bu dünyada cennet kurma hayali peşinde değiliz fakat belirtmeliyim ki, mevcut sorunların tamamına yakını, içinde yaşadığımız ülkeye hükmeden siyasal sistemle bir şekilde alakalıdır. Bu sorunları bu sistem üretti ve üretmeye de devam etmektedir. Çünkü bu, fıtrata yabancı bir sistemdir.

Yeni anayasanın “İslamî renkler taşıması” sözünden, dindar kesime zeytin dalı uzatan, resmi söylemlerde Müslüman olduğu sık sık vurgulanan % 99’luk kesimi memnun edici bazı İslamî tınıların bulunacağını anlıyorum. Esasında hiçbir anayasa, açıkça ve doğrudan İslam’ı inkâr ettiğini beyan etmemekte, sırf İslam’a karşıtlık olsun, Allah tamamen yok sayılsın diye anayasa yapılmamaktadır. Dolayısıyla her anayasada “İslami renkler”in az veya çok yer alması mümkündür. Hatta hiçbir anayasayı bir bütün halinde İslam dışı saymayanlar da bulunabilir.

Bugüne kadar yapılmış anayasalar, ihtiva ettikleri “İslamî renkler”le nasıl ki bir Müslüman anayasası olmadıysa, yeni anayasada bulunacak renkler de aynı şekilde onu Müslüman anayasası yapmayacaktır. Bir bütün halinde tamamen İslam’a dayanmadığı, yasama yetkisini kökler, temel ilkeler, kıbleyi tayin anlamında tamamen Allah’a tahsis etmedikçe, referansı sadece İslam olmadıkça, hiçbir anayasa İslamî anayasa olmayacaktır.

Eşyanın da tabiatı gereği, İslami muhalefet sesini ne kadar kalınlaştırırsa, mevcut sistem de o oranda ‘açılımlar’ geliştirecektir. Fakat unutulan bir şey var burada. Müslümanların meselesi, muhalefet olmak değildir; onların meselesi bir bütün halinde her yönüyle Allah’ın buyruklarına dayalı, Allah’ı razı etmeyi hedefleyen bir hayatın inşasıdır. Dolayısıyla, anayasada İslamî renklere yer verilmesi, renklerin çeşidinin artırılması, tonlarının daha da ağırlaştırılması ya da açık hale getirilmesi, bütün bunlar Müslümanlardan ziyade, mevcut sistemin sorunu olmalıdır. Çünkü bu sistemin, varlığını sürdürüp sürdürememe sorunu vardır. Müslümanlar kimseden ulufe istemiyorlar, kimseden bir hak da dilenmiyorlar. Müslümanların akidelerinin (ideolojilerinin) meşruiyetinin kaynağı Allah’tır. Müslümanlar yeryüzünde sığıntı olmadıkları gibi, fitne-fesat sebebi de değildirler. Yeryüzünün imar ve ıslahı gerçek anlamda sadece İslam ahkâmıyla olabilir. Dolayısıyla hiçbir Müslüman, bir anayasa içinde şu veya bu tonda İslamî bir renk(!) bulunacak diye fit olmaz, bundan sevinç duyamaz. Bir anayasa bir bütün halinde, “Rabbim Allah’tır” amentüsünü yansıtmalıdır. Bu yapıda olmayan bir anayasa, hangi ideolojiye yaslanırsa yaslansın, sonuçta “Rabbim beşerdir” amentüsünü yansıtacaktır.

Yeni anayasada bilhassa, sistemin bilinçli olarak ‘türban’laştırdığı kadının örtüsüne ilişkin ‘özgürlükçü’ bazı hükümlerin olacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Fakat düşünüyorum da, laik-demokratik veya liberal bir anayasanın kendilerine lütfedeceği ‘türban özgürlüğü’ ile Müslümanlıklarını kanıtlayacak olan insanlar, ideolojik açıdan tükenmiş olmaktan başka neyi kanıtlamış olacaklardır?

Soru 3: Anayasa, bir toplumun en üst ve temel metnidir. İslam ise yeryüzünde iddiaları olan bir dindir. İslam’ın iddiaları ile anayasa arasında nasıl bir ilişki kurulabilir, nasıl bir anayasa İslam’ın iddialarını gerçekleştirebilir?

Günümüzde İslam ile Müslümanlara hükmeden gayri İslamî siyasal ve toplumsal yapılar, İslam’a karşı anayasayı öne çıkartıyorlar dense yeridir. Laik-demokratik bir anayasa kaçınılmaz bir şeydir de, İslam’la da bazı önemsiz mevzularda bir şekilde ters düşülmektedir gibi bir kanı oluşturulmaktadır. Laik-demokratik bir anayasa var kaçınılmaz olarak; İslam ise Müslümanların dinidir ama kimsenin olmadığı gibi, Müslümanların da dinlerini yaşamalarına engel olunmamaktadır! Zaten vicdanlara baskı yapılamayacağı anayasa metinlerinde de geçmektedir. İsteyen istediği şekilde dinî inanca sahip olabilir ve inancının gereklerini yerine getirebilir! Şu var ki, kamu otoritesinin koyduğu kurallara Müslümanlar da, -dini inançlarına ters düşme pahasına- uymakla mükelleftirler! Kısacası, anayasalı seküler toplumsal vasatlarla Müslümanların ilişkisi böyle özetlenebilir.

Oysa İslam -yukarıda cevapladığımız gibi- başlı başına bir hayat tarzıdır, bir inanç sistemi ve dünya nizamıdır. İslam ferdi ile ailesi ile akraba ve aşireti ile bütün bir toplumu Allah’ın belirlediği ölçülere göre düzenlemek ister. Haramların önlenmesini, fahşâ ve münkerin engellenmesini ister. Buna göre, İslam’ın herhangi bir seküler, demokratik anayasaya tamamen karşıt olacağı açıktır. Diğer türlüsü, İslam’ın kendini inkârı olur.

Nasıl bir anayasa İslam’ın iddialarını gerçekleştirebilir? Doğruyu söylemek gerekirse bu sorunun cevabı biraz zordur. Nedenine gelince, ‘İslam’ın iddiaları’nı gerçekleştirmek öncelikle anayasaya bağlı değildir. İslam’ın temel hedefi yeryüzünden fitneyi ve şirki yok etmek, kulları kullara kulluktan kurtarmak, sadece bir olan Allah’a kulluk etmeye yöneltmektir. Bu ise anayasa ile değil, mü’minlerin iman ve cehdleri ile gerçekleştirilebilecek bir ibadî eylemdir. Bunun toplumsal yasasını Kur’an tayin etmiştir: Bir toplum kendi nefislerinde olan kötü eğilimleri, hayır yönünde değiştirmediği müddetçe hiçbir anayasa o toplumu iyiye doğru değiştiremez. Mekke’de mü’minler Kur’an sureleri dışında bir anayasaları olmadığı halde dünyanın en ideal İslam cemaatini oluşturmuşlardı. Anayasa ve diğer alt hukuki düzenlemeler olsa olsa ancak, kötüleri cezalandırıcı, salih insanların elini güçlendirici bir etki doğururlar. Anayasa ve ona istinat eden ceza yasaları ile rüşvet engellenebilir ama bir toplumun haram yemesinin önüne anayasa ile geçilemez. Hiçbir anayasa, “ben Müslüman’ım” diyen insanlara namaz kıldırtamaz. Çevre kirliliği, insanlara saygı, diğerkâmlık gibi ahlakî hasletleri anayasa ile temin etmek imkânsıza yakındır.

Kısacası, İslam bir bütün halinde ve hiçbir ilkesini göz ardı etmemek koşuluyla fertlerin ve toplumun üzerinde davranış haline dönüşmedikten sonra, herhangi bir anayasanın İslam’ın hedeflerini gerçekleştirmesi mümkün değildir.

Soru 4: Bu konuyla ilgili dikkat çekmek/vurgulamak istediğiniz, değerlendirmelerimizi kolaylaştıracak başka bir nokta ya da noktalar var mıdır?

Biz Müslümanlar, bize ait olmayan kurtuluş reçetelerine göz dikmemeliyiz. Kendine himmeti olmayan sistemlerden medet ummaktan vazgeçmeliyiz. Biz Müslümanlar sadece ve sadece, katıksız İslam’a talip olabiliriz, başka alternatifimiz yoktur. Bazı Müslümanların 12 Eylül referandumunda düştükleri hatayı bu yeni anayasa döneminde tekrarlamamalarını temenni ediyorum.

Kendilerine ılımlı bir yolu uygun görmüş bulunan kimseler, yukarıda özetlediğimiz, nebevî yönteme uygun düştüğüne inandığımız bu sistem karşıtı duruştan dolayı itham edici dilden, bunun vebalini düşünerek kaçınmalıdırlar. Biz Müslümanların, Din’i Allah’a has kılmanın ötesinde hiçbir angajmanımız bulunmamaktadır.

(Kaynak: İktibas)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !