Mescid-i Aksa hatibinden tarihi uyarı
Mescid-i Aksa hatibi İkrime Sabri, siyonistlerin Mescid-i Aksa`yı Yahudileştirme çabasına hız kazandırdığını söyledi.
Siyonist kuşatma altında bulunan Filistinlilere yardım etmenin İslam dünyasında gerek yönetenler gerekse yöneticiler açısından İslami bir görev olduğunu belirten Mescid-i Aksa hatibi İkrime Sabri, İslam dünyasının Mescid-i Aksa'nın Yahudileştirilmesi çabalarına karşı tek saf halinde karşı durması gerektiğini ifade etti. Sabri ayrıca, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın Müslümanların kalbinde diri ve canlı tutulabilmesi için İslam dünyasında bulunan okulların müfredatına konmasını istedi.
Mısır'ın başkenti Kahire'de Ezher Mezunları Derneği'nin düzenlendiği 'Ezher ve Batı….Diyalog ve iletişim' başlıklı toplantının ardından Şark'ul Evsat gazetesine yaptığı açıklamada Şeyh Sabri, Arap ve İslam dünyasının sadece Gazze ile ilgilenmesinin riskine dikkat çekerek İsrail yönetiminin Mescid-i Aksa'da Yahudileştirme işlemlerini hızlandırdığına işaret etti.
Sabri, "İsrail yönetimi, bu vahşi saldırılarıyla siyasi bir kazanç elde ettiğini düşünebilir ancak, bu katliamıyla İsrail, gerek Filistinlilerin gerekse dünyadaki tüm özgürlük yanlılarının kalbinde kendine karşı bir nefretin oluşmasına neden olmuştur" dedi.
El-Fatih'le Hamas arasındaki çatışma ve çelişkiye de değinen Sabri, bunun Filistin'e felaketler getirdiğini ve getirmeye de devam edeceğini belirterek, bütün Filistinlilerin hedeflerinin bir olmasından hareketle kriz dönemlerinde felaketlerin birleştirici rolüne işaret etti.
Siyonistlerin Kudüs kentinin Yahudileştirilmesi ve Mescid-i Aksa'nın yok edilmesi konusundaki hedeflerinin halen sürdüğünü belirten İkrime Sabri, İslam dünyasının Gazze'de saldırılar sürerken ve insanların dikkatleri katliamlara yoğunlaşmışken İsrail'in Mescid-i Aksa'da yaptıklarından bihaber olduğunu kaydetti.
İsrail yönetiminin Kudüs'ün Yahudileştirilmesi konusunda kimi açık kimi gizli bir takım uygulamalarda bulunduğunu belirten İkrime Sabri'ye göre, bunların en bariz olanları, Arapların ev yapmalarına ruhsat verilmemesi, evlerinin yıkılması, ruhsat almak için başvuruda bulunanlardan yüksek miktarlarda ruhsat parası istenmesi, bir süre Kudüs dışında ikamet eden Kudüslü Arapların Kudüslü kimliklerinin iptal edilmesi, Kudüs'ün etrafına ayrımcı duvarın örülmesi.
İslam dünyasının İsrail'in yaptığı aldatıcı açıklamalar ya da yanıltıcı uygulamalarına kanmaması gerektiğini belirten Mescid-i Aksa Hatibi, Kudüs'teki Filistinlilerin bir gün uyandıklarında ortada Mescid-i Aksa namına bir şey görememekten korktuklarını dile getirdi.
(Kaynak: Dünya Bülteni)
-
HUSEYIN SASMAZ 25-01-2009 21:43
Böyle seslenmişti Lut (as.) asırlar önce kavmine: "... ‘İçinizde aklı başında bir adam yokmu!' dedi." (Hud 78) Ardından Allah (cc.) Lut (as.)'ın kavmini helak etti. Ve diğer kavimlere peygamberler göndermeye devam etti. Aradan bir hayli zaman geçti ve tarih tekerrür etti. İnsanoğlu yine vahiyden uzaklaşmış, hayvandan aşağı seviyeye düşmüş ve garipler yine: ‘İçinizde aklı başında bir adam yokmu!' diye haykırmaya başlamışlardı. Ardından Allah (cc.) yine bir Rasul gönderdi; son peygamber Muhammed Mustafa (sav.). Bizlere o yüce Zatı rehber kıldı. Peygamber Efendimiz (sav.) ise dünyada ve ahirette şerefi, onuru ve saadeti sağlayacak yoldan, vahiy ışığında, bizzatihi yürüdü ve bizlerede bu yolu gösterdi. Allahu Teala Ali imran suresi 103. ayette şöyle buyurmaktadır: "Hep birlikte Allah'ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişileridiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız." Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: "Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız: Allah'ın kitabı ve Rasulün sünneti." Müslümanların bu hadislere uymadıkları takdirde başlarına gelecek olaylarıda haber etti Rasul (sav.). İlk etapta Allahu Teala'nın dinine göre yaşamaya dört elle sarılan Ümmet, zaman geçtikce, kendilerine şerefi ve otoriteyi getiren İslam ideolojisinden uzaklaştılar. Evet, insanoğlu yine heva ve hevesine yenilmişti... Önce Ümmetin kalkanı kırıldı, Hilafet ilga edilip halife sürgüne gönderildi. Ümmetin zihni bulanmıştı. Müslümanların zihinlerinde İslam ideolojisi artık vahyedildiği ilk zamanlardaki gibi berrak değildi. Ümmet batıl fikirlere sarılmıştı. Millet, vatan, bayrak, vs. naraları atmaya başladı. Hatta Müslümanlar bu şeytani fikirlerin koruyucuları kesildiler. Ardından Rasul'un (sav.) verdiği haberler bir bir gerçekleşti. Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'in verdiği haberlerden biri şöyledir: "Yiyicilerin (oburların) tabakları üzerine üşüşmeleri gibi Ümmetlerin (diğer milletlerin) her taraftan sizin üzerinize üşüşmeleri yakındır." Dedik ki: "Yâ Rasul Allah! Bu, bizim o zaman (sayıca) çok az olmamızdan dolayı mıdır?" Dedi ki: "Siz o zaman çok olursunuz, velâkin selin köpüğü gibi köpükler (ağırlığında) olursunuz ki düşmanlarınızın kalplerinden sizin heybetiniz çıkar ve sizin kalplerinize de Vehn girer." Dedik ki: "Vehn de nedir?" Dedi ki: "Hayatı sevmek ve ölümü kerih görmektir." [Ahmed İbnu Hanbel rivâyet etti] ...Yani tarih yine tekerrür etti! Ümmet kurtlar sofrasının tam ortasına düştü. Kalkansız, korumasız... Her yönden saldırıya uğramakta. En son saldırıya ise, geçtiğimiz günlerde, 27 aralık 2008'de, Filistin'de şahit olduk. İsrail hain saldırılarından birini daha gerçekleştirdi, bir katliama daha imza attı. Gazze'ye saldırdı. Ambargolardan dolayı zaten açlıkla boğuşan Gazze, şimdi can çekişiyor. Bir yandan hastanelerde ameliyatlar cep telefonu ışığında yapılıyor, diğer taraftan cep telefonlarına: "Hastaneleri boşaltın, bombalayacağız," mesajları geliyor. İsrail: "Bu bir savaşın başlangıcıdır" dedi. Karşısında gerçek bir devlet olmadığı halde... Karşısında bir ordu olmadığı halde... Yani, peygamberler katili yahudiler yine kendilerine yakışanı yaptılar. Yahudilerin neden lanetlenmiş bir kavim olduklarını bir kez daha gördük. Neden Allah (cc)'nun en şiddetli azabına düccar olacaklarını bir kez daha gördük. Hiç şaşırmadık çünkü onlar vasıflarının gereğini yaptılar. "Onlar (yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır." (Ali imran 112) Müslümanların sözde liderlerinin tavırlarınada hiç şaşırmadık. Onlar korkak veya hain veya satılmış veya kafirlerin ajanları olduklarını bir kez daha kanıtladılar. İlk hainliği Mısır devletinin yöneticileri yaptı ve İsrail'e Gazze'de operasyon yapama husunda yeşil ışık yaktılar. Sınır kapılarını kapattılar. Yahudileri dost edindiler. Allah (cc)'nun uyarısına kulak vermediler... "Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez." (Maide 51) İslam topraklarındaki diğer yöneticiler ise bayrağı devr aldılar ve Mısır yöneticilerinin hainliklerine destek oldular. Hiç biri yerinden kalkıpta, İsrail'e öldürücü darbeyi indirmedi. Ordularını ayaklandırmadı. İran'dan cihad sesleri yükseldi. Fakat ortada ne bir İslam devleti, ne bir ordu, ne bir orduyu yönetecek Halife nede bir komutan var. Yani yine aynı mekan, yine aynı senaryo ve yine aynı oyuncular. Son sahne ise hep aynı: canı yanan, kanı akan hep Müslümanlar. Asıl üzücü ve şaşırtıcı olan şey, defalarca saldırılara uğramış, katliamlara maruz kalmış olmasına rağmen Ümmet'in halen tek vücut olarak birleşmemiş olmasıdır. Aynı yerden defalarca darbe almış olmasına ve Resulullah Efendimizin:"Mümin aynı delikten iki kere ısırılmaz," buyurmuş olmasına rağmen, halen gaflet uykusunda olmasıdır. Müslümanlar Gazze'de olan bitenlere çok üzüldüler. Ayaklandılar, öfkenlendiler, Lailaheilallah diye haykırdılar, yine yürüyüşler ve protestolar yaptılar, halen yapmaktalarda... Görüldüğü gibi Müslümanların duyguları halen bir. Bir Müslümanın canı yanınca tüm Müslümanların canı yanıyor. Fakat kabaran bu öfke seli, saldırılara ara verilip zihinlerde canlılığını yitirince, duruluyor. Kabaran duygular, fikirlerle/düşüncelerle paralel gitmediği için bir zaman sonra mutlaka sönüyor. Sadece duygularımızı değil aynı zamanda zihniyetimizi yani düşüncelerimizin tamamını İslam belirlemeli. Çünkü kurtuluş ancak İslam'dadır. "Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları izniyle zulûmattan, karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir." (Maide 15-16) Ömer (ra) şöyle söylemiştir: "Biz ne zaman izzeti İslam'ın dışında aradıysak zelil olduk (aşağılandık). Ne zaman izzeti İslam'da aradıysak izzetlendik (şereflendik)." (Hakim-Müstedrek, Beyhaki) Ve maalesef yine tarih tekerrür etti... İslam topraklarındaki güç sahiplerine sesleniyoruz: "...‘İçinizde aklı başında bir adam yokmu!' dedi." (Hud 78) Ve Ümmete sesleniyoruz; daha nereye kadar, artık yetmedimi?! Dinimizi, canımızı, malımızı, namusumuzu koruyacak bir kalkan yani bir Halife nasb etmenin zamanı gelmedimi?! Müslümanlara el uzatanların önünde duracak Raşidi Hilafet'in kurulması için birleşip, canla başla çalışmanın vakti gelmedimi?! Allah'ın dinin yeryüzünde hakim kılmak için çalışmaktan bizleri engelleyen nedir? Tek Ümmet olduğumuzu hatırlayıp birleşmemiz önündeki engel nedir? Tüm sınırları ortadan kaldırıp, Lailaheilallah bayrağı altında birleşmenin vakti gelmedimi?!