Modern hayat tarzının temel özellikleri
Modern hayat tarzına genel manada baktığımızda bu hayat tarzında ve bu hayat tarzını benimsemiş insanlarda öne çıkan özellikler olarak şunları görüyoruz...
Modern: İçinde bulunulan zamana, çağa, güne uygun, asri, çağdaş, yeni, çağı dikkate alan, çağa uygun anlamlarına geliyor.
Bu manada elbette İslam modern olanı kabul eder-ediyor. İslam zamana müdahele eden, içinde bulunulan şartları dikkate alan bir Din’dir. İslam zamana, çağa kayıtsız duyarsız kalmaz. Onun için aktiftir-aktüeldir. İslam her türlü yeni gelişmeye, eğer tüm insanlığın maslahatını-faydasını esas alan bir gelişme ise, onay verir kabul eder.
Burada asıl olan modernin-gelişmenin, insanlığın faydasına olması bozguna-fesada, ahlaksızlığa, bozulmaya, kirlenmeye yol açmamasıdır.
Ancak bugün yaşadığımız dünyada modern denilince ilk akla gelen, girişte izah etmeye çalıştığımız anlamlardan oldukça farklıdır ve ilginç olanda modern kavramına, hiç de kelimenin asli yapısına uygun düşmeyen bir anlamın yüklenmiş olmasıdır.
Modern hayat tarzına genel manada baktığımızda bu hayat tarzında ve bu hayat tarzını benimsemiş insanlarda öne çıkan özellikler olarak şunları görüyoruz:
Günah tanımıyor
Günah sevap gibi kavramlara bünyesinde yer vermiyor, sınır tanımazlığı kişilik haline getiriyor. Bir yanlışı işlemesine engel olacak (ahlak,maneviyat gibi) otokontrol mekanizmasına sahip değil. “Yaşadığım hayat bana ait dilediğim gibi hareket ederim, özgürlüğümü kimse kısıtlayamaz” diye düşünüyor. Kendisini bağlayacak tüm bağlardan kurtulmanın mücadelesini veriyor.
Kutsalı yok
Seküler-cismaniyetçi, insanı sadece biyolojik bir varlık olarak görüyor, insana ait ruhani-manevi dinamikleri hiç görmüyor ya da hesaba katmıyor. Kutsal tanımıyor. Nerden geldiği ve nereye gideceği noktasında kafası çok karışık. Bu oluşun sahibi kim? Hayat niçin var? Ben kimim? Ne olacağım? Birileri peygamberlerden bahsediyor acaba peygamber ne anlama geliyor? Yeryüzü bu kadar peygamber tanıdı bu kadar peygamber neden görevlendirildi? Gibi sorular onu ilgilendirmiyor. Yaratıcısına karşı, yaratıcısını tanıma noktasında çok yabancı duruyor. Kutsala bağlanırsa yaşayacağı alanın daralacağı endişesine kapılıyor.
Kurgusal
Vitrine oynuyor, daima görünen üzerinde yoğunlaşıyor, içeriyi, içe ait olanı ihmal ediyor. Hep imaja yaıtırım yapıyor. Dışı süslemeyi, albenili olmayı, dikkat çekmeyi, cazip olmayı, süslü, estetik olmayı amaç ediniyor. Maketler üzerinden satış yapıyor. Ya kendisi kurguluyor, ya da başkalarının kurguladığı bir formu sorgulamadan hemen alarak müşteri oluyor. Ambalaj güzel oldumu her şey tamam sanıyor. Yeni mod’lara giriyor, mod değişince yeni mod asıl kabul ediliyor ve bu yeni mod eksene oturtularak her şey ona göre yeniden kurgulanıyor.
“Yeni moda” olarak sunulan her şey, onun için çok müşteri bulabiliyor.
Anlamsızdır
Varolan hiç bir şey onun için anlam ihtiva etmiyor. Peşin olanı elde etmenin mücadelesini veriyor. Anlama yer vermediği için ağlamayı da bilmiyor. Elindekini vermez paylaşmaz, düşünmez, fikretmez, fikir üretmez, hemcinslerine-insanlığa karşılıksız faydalı olmak ve değer kazanmak için anlamlı işlerin peşine düşmez. Haz veren keyf veren peşin lezzetler uğruna yaşar ve aslında kendini de yaşadığı dünyayı da harab eder. Derin düşünmek, var edilen her şeyin anlamı üzerinde yoğunlaşmak gibi bir çabası yoktur.
Geleceksizdir
Gelecek, öte alem, ölüm sonrası hayat, yeniden dirilme, cennet ya da hesap, cezalandırılma, cehennem, dünyada yapılanların hesabını verme gibi istikbale dair hiç bir şeyi düşünmez. Ona yakın olan dünyadır, dünya da peşindir. Her şey bir “hiç” ten ibarettir. Onun için nihilist’tir. Onun geleceğe yönelik umudu yoktur, ona göre her şey saçmadır bu yüzden depresyon, stres, melankoli, ansiyete gibi psikolojik hastalıklara kolay yakalanır. Elinde olan veya kaybettikleri hep bu içinde yaşadığı dünyanın bir realitesi olarak bir zaman var olmuş sonra da kaybedilmiş son bulmuştur.
İnsansızdır
Yalnızdır, içine kapalıdır, sosyal yönü yok ya da çok zayıftır. Aile olmayı düşünmez, hayatında ölene dek ikinci bir kişiye (eş) yer yoktur. Ama kısa zamanlı gönül eğlendirmeleri oldukça keyf verici olarak görülür. Hele çocuğa tahammül edemez, yükünü taşıyamaz, kaldıramaz. Modern kadın çocuk sahibi olunca estetik açıdan bozulacağını düşünür ve çocuk istemez. Çocuk yoksa gelecek nasıl olacak? Bu da ayrı bir soru-sorun olarak öylece durur. İnsansız olduğu için yaratılışta mevcut olan bu boşluk onu sanal dünyaların yalnız insanı yapar. Bu boşluk başka mekanik enstrümanlarla doldurulur. Tv, internet, gazete, roman v.s. Evler, ev içi dekor, eşyalar, binaların yapımı, imarı, şekli tümüyle yalnız yaşamaya uyarlanmıştır.
Laubalidir
İlkesizdir. Prensibi, inandığı tartışılmaz sabit bir değer yoktur. Bastığı sağlam bir yere de sahip değildir. Onun için her tavra-tarza şöyle yaklaşır-bakar : “sende haklısın, sende haklısın, o da haklı”. Savunacağı bir modeli yoktur.
Tüketicidir
Sloganı şudur :“daha fazlasını iste, daima tüket, ne kadar tüketirsen o kadar mutlu olursun” bu hayat tarzında bir şeyin ihtiyaç olup olmaması önemli değildir. Asıl olan tüketmektir. Tüketim toplumu olmaya lazım olan yan destek unsurları da hazırdır. Kredi kartı, taksitle ödeme kolaylığı, leesing, kredi v.s
Tüm amaç tüketmektir, tüketmek gerektiğine inandırılan insanlar üzerinden moda sürdürülmekte ve kitleler yönlendirilmektedir.
Bencil ve çıkarcıdır
Sadece kendisini düşünen, bir şey faydalı ise onu elde etmek için her yolu legal gören (makyavelist) bir zihniyete sahiptir. “Benim kesem-kasam dolsun da milletin ne hali varsa görsün” kolaycılığına kaptırmıştır kendisini. İnduvidualisttir. Kendisini her şeyin merkezinde görür. Kibirlidir. Ben yaptım, ben ettim, ben kazandım havasındadır. Hava atmaya, caka satmaya, tafra yapmaya bayılır. Sahip olduğu imkanları göstere göstere hava ata ata sunar, gözler önünde teşhir eder.
Modern hayat tarzının bizi getirdiği nokta özetle şu: BM verilerine göre dünya nüfusunun yıllık kayıtlı geliri 30 trilyon dolar. Bu 30 trilyon doların 24 trilyonunu dünya nüfusunun % 16 sı, kalan 6 trilyonu ise geriye kalan %84 lük kesim paylaşıyor. Bu fark her geçen günde büyüyor.
İsviçrede, yıllık kişi başına düşen gelir 40 bin dolar, iken Mozambikte yıllık ancak 90 dolar ediyor.
Teorik hesaplara göre, dünyadaki yeraltı ve yerüstü zenginlikler yaşayan 7 milyar nufusa çok rahat yetebilecekken her yıl milyonlarca insan açlıktan can veriyor. Toklar, açların ölümünü tabii bir nufus planlaması gibi izliyorlar.
Güneyin tamamı, neredeyse kuzeyin hesabına çalışıyor. Ülkelerin içine düştüğü borç sarmalı yüzünden, dünyada her gün 19 bin bebek ölüyor. Silahlanmaya ayrılan fonların % 1 i ile dünyadaki tüm çocuk ölümlerini önlemek mümkün iken bu, bir türlü hayata geçirilemiyor. En zengin 358 ailenin geliri, dünya nüfusunun üçte birinin gelirine eşittir.
Her yıl su kirliliği ve suya bağlı nedenlerden ölen çocuk sayısı 3 milyon. Avrupa’ da ev hayvanlarının mama satışlarının yıllık cirosu 17 milyar dolardır. Susuzluğu önlemek için dünya genelinde tüm projelere ayrılan pay ise 8 milyar dolar. Avrupalının köpek maması için harcadığı para, su yatırımına dönüştürülse, suya bağlı nedenlerle hayatını kaybeden 3 milyon çocuğun hayatı kurtarılabilecektir.
Doğal çevre ve insan sağlığı, teknolojik ve nükleer atıklarla tüm insanlığın hayatını tehdid eder bir hal almıştır. Hormonlu gıdalar insan sağlığını ciddi boyutlarda tehdid etmekte, dün bilinmeyen hastalıklar, bugün kitlesel ölümlerin nedeni olmaktadır.
Sonuç olarak modern hayatın ortaya koyduğu model, insanı parçaladığı için yaşadığımız dünyanın menfaatine olmamıştır.
Çünkü insanı parçalamıştır. İnsan: ruh ve cisim, madde ve mana, iç ve dış, fizik metafizik gibi iki kutuplu bir varlık iken onu sadece maddeye, cisime, fizike, dış’a indirgemiş ve ruh’u, manayı, metafizik boyutu, iç’i yoketmiş-yoksaymıştır.
Yapılacak olan da ayan beyan ortadadır.
Allah, insanı yeryüzünü imar etsin, düzenlesin, dizayn etsin için en şerefli kılmış ve görevi insana vermiştir.
Bize düşen insanı yaratıcısının tanımladığı-tanıttığı gibi tanımak, insan bütününü parçalamadan onu yeniden asli hüviyetine kavuşturmak.
Hayatı Allah’ın öğretisine uyarlayarak yeni bir dünya kurmaktır.
(M. İslamoğlu'nun "Hayatın Yeniden İnşası" eserinden faydalararak hazırlayan: Yasin Aydoğan)
-
Oktay KORKMAZ 09-05-2010 23:19
Bu güzel yazısından dolayı Yasin Kardeşimi tebrik ederim. Şunu eklemek istiyorum.Laik olsun müslüman olsun,herkes laik bir eğitimden geçiriliyor. Günlük hayatta olsun,ticari hayatta olsun adli yargılamada olsun seküler hayat tarzı günümüz insanını çepeçevre kuşattığı için bu tarzdan kurtulmasına imkan yok yada çok zor.İşin sebebi bence bu.Medya ve internet sayesinde hakim seküler kültür İran ve Suudi Arabistan bile etkisi altında tutuyor. Bence Yarım gün eğitimin verildiği ,eğitimin 3 yaşında başladığı,5 yıl ilkokul,3 yıl ortaokul,3 yıl lise,okursa 2 veya 4 yılda üniversite eğitimi olmak üzere 16 veya 18 yaşında EVLENİP hayata atılmadıkça,enaz 250 m2 müstakil tek katlı evlerde oturmadıkça bu insanlık düzelmez... Bu çok öneli bir konu .Yasin Kardeşimden tekrar Allah cc razı olsun.
-
Olcay KÜÇÜKTÜLEK 06-05-2010 11:20
Yazı; önemli bir algılama hatasına değinmesi açısından güzel bir çalışma olmuş. "Modern" insan çok iyi tasvir edilmiş. Allah razı olsun. Biz de moderniteden ne kadar uzak olduğumuzu bir kez daha anlamış olduk! Yazıdaki "İnsansızdır" başlığı altına şunları da ekleyebiliriz belki: ...ya da haddinden fazla insanla muhatap olarak, ortalığı gürültüye boğarak, kendi kendilerine kalmaktan ve düşünmekten kaçmaktadır insanlar. Ayrıca günümüzde İstanbul'un(ya da Türkiye'nin de) genç ve "modern" iş kadınları(kule insanları) tam tersine bebek sahibi olma yarışı içindeler. Magazin basınında yer alan yabancı ve Türkiyeli sanatçılarda böyle bir "trend" var çünkü. Örneğin Angelina Jolie'nin çevresinde 4-5 çocukla verdiği pozlar oldukça etkili oldu. Türkiye'den de pekçok gözönünde tip çocuk sahibi oldular son dönemde birer birer. 30'lu yaşlarına yaklaşan hatta 30'lu yaşlarını süren birçok çalışan kadın kendilerine uygun eş sıkıntısı çekmekteler bu arada. Hayallerini iyi kazanan, giyinen, gezen eşler ve bebekler süslemekte. Hayatın tek amacı buymuş gibi yaşamaktadırlar. Muhabbet konuları; gezilen yerler, kıyafetler, "in mekanlar", bebekler... Tabi ki İslamî anlayıştan ve amaçtan çok uzak bir şekilde. Bebeklerle ilgili pek çok site var internette ayrıca birçok kadın kişisel web siteleri kurarak doğacak çocuklarına mektuplar filan yazmaktalar. Onları yeni ilahları edinmekteler. Tüketim kültürünün yeni ve önemli bir öğesi artık bebekler.