30-01-2010 17:25

Muin Naim, Türkiyeli Müslümanlar için yazdı

Gazze halkı halen direniş ve sebat savaşında direnmeye devam ediyor. İnsanlar işsiz, çünkü fabrikaların çoğu yok edildi. Ancak bütün bunlara rağmen Gazze halkı Allah’ın izniyle hiçbir şekilde teslim olmayacaktır. Çünkü Allah’ın yeryüzünde düşmanlarını cezalandırdığı kamçıları olduğuna inanıyorlar.

Muin Naim, Türkiyeli Müslümanlar için yazdı

Furkan Savaşı ve sonrası

M. Muin Naim / Gazze - Filistin

(İtidal Yayınları için çeviren: Mehmed Sirac Direk)

Furkan Savaşı’ndan bahsederken kelimeler boğazımda düğümleniyor. Acısıyla, sabrıyla ve zaferiyle yaşadığımız bir savaş. Aramızda eğlenen, oynayan, gülen ve tebessüm eden ancak siyonist devlet denen çağımızın tağutu ve firavunu tarafından kaybedilen sevdiğimiz birçok kişinin ayrılık acısı. Dünyanın en etkili şer güçlerinden biri tarafından sadece havadan yaklaşık bir milyon kg ağırlığında füze ve bir o kadar da karadan ve denizden bombalanan daracık bir sahil şeridinde yer alan Gazze halkıyla birlikte halkımıza ve bize acı veren bu çetin felakete karşı sabrettik.

23 gün devam eden bu savaş günlerinde bombalanan ve öldürülen kişilerin haberini bekledik, acaba bir sonraki haberin konusu biz mi olacağız diye sabrettik. Su, elektrik, yeterli gıda olmadan günlerce direndik. Bu dava için ümmet bir tek adamın kalbinde birleşerek bu savaşın zaferini yaşadık. Savaş ümmeti birleştirdi. Silahsız Gazze halkının savaş uçaklarına, tanklara ve bombalara karşı Allah’a dua silahıyla karşı koyduklarına şahit olduk.

Tüm anlamlarıyla furkan olan savaş

Bedir gibi furkandı, zira küçük bir topluluk gerçekten büyük bir topluluğa karşı galip geldi. Siyonist devletin itiraflarına göre savaşa katılan siyonist asker sayısı 30.000’in üzerindeydi. Bu askerlerin geneli de sözüm ona hiç yenilmeyen ordunun en seçkin bölümünden oluşuyordu. Buna mukabil mütevazı silahları ve basit teknolojik imkânlarıyla dinleri, toprakları ve namusları için savaşan rahmanın askerlerinin sayısı ise 500’ü geçmiyordu. Allah’ın yardımıyla zafer onların oldu.

Bedir gibi furkandı. Zira Bedir’de muvahhid mücahitlerin yardımına melekler gelmişti. Aynı durum Furkan Savaşı’nda da oldu. Güvenilir birçok mücahit ve ihlâslı âlim bu duruma şahit olmuştu. Bütün Gazze halkı da bunu hissetmiş, bunu yaşamıştı. Savaşın ilk dakikalarında savaş meydanını kaplayan sis, mücahitlere yeniden mevzilenme ve pusu kurma imkânı vermişti.

Direnen Gazze şeridinde Allah’ın mübarek günlerinden günler yaşadık. Bu insanların birbirlerine tavsiye ettikleri, âlimlerin, insanları sebata azmetmek için çokça okudukları ve tefsir ettikleri Ahzab suresinden ayetlerde tecelli ediyordu.

“Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.” (Ahzab 10) Evet siyonist devlet havadan, karadan ve denizden tüm gücüyle üstümüze geldi. Gerçekten de savaşın şiddetinden ve korkunçluğundan gözlerimiz kaymış, yürekler hançereye dayanmıştı. Yine “İşte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.” (Ahzab 11)

Gerçekten de diğerleri gibi Filistin’den kaçıp halklarını terk etmeyi reddeden, Allah’a verdiği sözü yerine getiren ihlâslı mücahit birçok önder vardı. Savaş meydanlarında kendi halkının ve kardeşlerinin yanında saf tutanlardan biri de evine isabet eden bombalarla şehit düşen değerli âlim, hadis üstadı Şeyh Nizar Reyyan ve ailesi ile gizlenmeyi ya da ülkesini korumasız ve himayesiz bırakmayı reddeden, işini gizlilik içerisinde yapmaya devam eden, provakatörlere karşı vatandaşlarının can ve mal güvenliği için çalışan, diğer ülkelerde olduğu gibi daha ilk kurşunda savaş meydanını terk edip kaçan emniyet güçlerinin aksine Filistin’in bu pirupak toprak parçasını savunmak için mücahitlerle birlikte tek saf olmaları yönünde onları emniyet güçlerini organize eden öğretmen, bakan ve tebliğci Şeyh Said Siyam geliyordu.

Aynı şekilde düşman tankları cesetlerimizi çiğnemeden buradan geçemez diye yemin eden birçok mücahit genç de sözünü yerine getirdi. Bu gençler savaşa girerken iki güzel şeyden birisine nail olacaklarını bilerek savaşa giriyorlardı: ya zafer ya şehadet.

Bu çirkin savaşta düşmanın hedefinden bir şey kaçmadı

Düşman Furkan Savaşı’nda her şeyi hedef seçti. İnsanı hedef seçti, 1500‘den fazla Filistinli şehit oldu. Bunların çoğu kadın, çocuk ve sivillerden oluşuyordu. 5 binden fazla insan ise yaralandı, yaralılardan yüzlercesi kalıcı yaralarla yaralandı.

Düşman toprağı ve hayvanları hedef aldı. Savaş makineleri hasadı yaklaşmış yüzlerce dönümlük ekili araziyi ezdi geçti. Bilerek ve taammüden binlerce hayvan öldürüldü, tavuk çiftlikleri imha edildi. Fabrika, atölye ve üretim tesisi tahrip edildi. Böylece binlerce Filistinli geçim kaynağını ve ekmek teknesini kaybetti.

Hatta Allah’ın evi olan camiler bile sağlam kalmadı. İnkârcı düşmanın gazap ve ölüm kusan savaş uçakları tarafından İslam’a, Müslümanlara ve Allah’a karşı açılan bir savaş eseri olarak ellinin üzerinde cami tamamen tahrip edilirken onlarca caminin minare ve kubbesi bombalandı. Bunu askerlerin geride bıraktıkları dini broşürlerde de görüyoruz. Bu broşürlerde askerlere Rab adına Rabbin düşmanlarını korkusuzca ve çekinmeden öldürülmeleri tavsiye ediliyordu: “Kavmi (Yahudi olmayan insanları) öldürün. Zira onları öldürmek ibadettir.”

Allah’ın lütfu ve yardımı sayesinde düşman yenilgiye uğrayıp geri çekildikten sonra geride tank paletleri ve asker cesetlerinin yanı sıra hezimet ve zillet manzaraları bıraktı. Gazze, zamanın Hülagusu ve Hitlerinin neler yaptığını gördü.

Gazze halkı halen direniş ve sebat savaşında direnmeye devam ediyor. İnsanlar işsiz, çünkü fabrikaların çoğu yok edildi. Geri kalan fabrikalarsa ambargo dolayısıyla yaşanan hammadde sıkıntısı nedeniyle çalışamıyor. On binlerce yetim çocuk, bu hususta çalışan bazı dernekler olsa da kendilerine sahip çıkacak kimseler arıyor. Üniversiteler düşmanın yıktığını onarmaya ihtiyaç duyuyor. Cadde ve sokaklar şiddetli bombardıman nedeniyle kullanılamaz durumda. Ambargo nedeniyle tamiri de mümkün değil. Hastalar ise, ambargo nedeniyle dışarıya gidip tedavi olmaya da dışarıdan gerekli ilaç girişine de izin verilmediğinden ölüyorlar.

Ancak bütün bunlara rağmen Gazze halkı Allah’ın izniyle hiçbir şekilde teslim olmayacaktır. Çünkü Allah’ın yeryüzünde düşmanlarını cezalandırdığı kamçıları olduğuna inanıyorlar.

Bu ümmet, malıyla ve yardımlarıyla bu direnişçi halkın yanında yer alacak mı? Hastalarına ilaç bulacak, yetimlerine sahip çıkacak, çocuklarını eğitecek mi? Böylece savaş meydanındaki mücahitler gibi zaferden nasibini alacak mı?

Rabbim bizi rızasına nail olanlardan eylesin.  

(Not: Bu yazı İtidal Yayınalrı tarafından yayına hazırlanan "İzzetin Sembolü Gazze" kitabı için kaleme alınmış ve geçtiğimiz hafta Özgün Duruş gazetesinde yayınlanmıştır.)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !