Şükrü HÜSEYİNOĞLU
MÜNKERLE BARIŞIK MÜSLÜMANLIK!
Birkaç ay önce medyada bir haber yer almıştı. Habere göre, İngiltere futbol ligi takımlarından Newcastle United’ın dört oyuncusu, takım formasına bir tefecilik şirketinin reklamı alınınca, İslam’da faizin haram olduğunu, dolayısıyla Müslüman olarak artık bu formayı giyemeyeceklerini açıklamışlardı. Aynı haberde, daha önce benzeri bir hadisenin West Ham United takımında da yaşandığı, bir bahis (kumar) sitesinin reklamı bu takımın formasına alınınca, bir oyuncunun, bahis oyunlarının İslam’a göre haram olduğunu belirterek bu formayı giymeyi reddettiği, bunun üzerine o futbolcuya reklamsız forma verilerek çözüm bulunduğu ifade ediliyordu.
Profesyonel futbol gibi gerçek anlamda bir sömürü ve kitle kontrol aracı olan (kitlelerin afyonu), bir spor dalının çok ötesinde kitlesel bir tapınma biçimi niteliği taşıyan, her türlü bahis – kumar oyunlarının döndüğü bir sektör içinde yer alıp da, sadece formaya alınan bir reklama itiraz etmek tabii ki problemli bir tutum. Ancak söz konusu futbolcuların en azından fark edebildikleri kadarıyla münkere karşı tavır almaları önemli.
Faiz reklamı alındığı için forma giymeyi reddeden, takımlarını boykot eden futbolcuların haberini okuduğumda, bugün bulundukları ortamlarda münkerle yan yana, iç içe olmaktan bulunmaktan rahatsızlık duymuyor görüntüsü veren, haramın kol gezdiği ortamlarda bu haramlar yokmuş gibi davranan, harama dilsiz, münkere elsiz bir tavırsızlık sergileyen kimi Müslümanların durumunu düşündüm.
İlk aklıma gelen de, faiz kurumları bankaların boy boy reklamlarının yayınlandığı gazetelerde yazıp da, bu duruma itiraz etmeyen, İngiltere’deki söz konusu futbolcular kadar olsun bir tavır göstermeyen, “Allah ve Rasulüne savaş açmak demek olan faiz varsa biz yokuz” deme hassasiyetini göstermeyen bazı isimler oldu.
Yeni Şafak, Zaman gibi gazetelerde yazı yazan en azından birkaç isimden bu konuda bir tavır beklenirdi diye düşünüyorum. Yeni Şafak’ın ikinci sayfasında yazıları çıkan bir büyüğümüz, yazılarının hemen altında kaç defa yayınlanan yarım sayfadan büyük faiz reklamlarından hiç mi rahatsızlık duymadı mesela? Duymuşsa bunu niçin açık etmedi, niçin bir tavır içinde olmadı?
Kur’an’da “Allah ve Rasulü ile savaşmak” olarak nitelenen bir münker burnunun dibinde reklam edilirken, bir Müslümanın buna sessiz kalması ve kendisine ayrılan sütunlarda İslam’ın farklı meselelere bakışından söz etmesi kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu tıpkı, gözleri önünde cinayet işlenen bir kimsenin, o cinayetle ilgilenmeyip, ona müdahalede bulunmayıp yanındaki insanlara namazdan, güzel ahlaktan bahsetmesine benzer.
Haramlarla, münkerle barışık olmak yahut barışık olunmasa bile onlara karşı tavırsız olmak, onlara karşı mücâdeleyi terk etmek, tam da bugünün yüksel(til)en moda ideolojisi “ılımlı İslam” algısına uygun bir tutumdur. Zira “ılımlı İslam” adı verilen ve Pentagon’un da Kremlin’in de ve mutlaka başka ifsad odaklarının da üzerine ciddi yatırımlar yaptığı anlayış, “lâ”sız bir din algısıdır. “Kıl beşini, yap işini” tavırsızlığının bugün rafine edilmiş, modern ve postmodern kavram ve algılarla techiz edilmiş biçimidir. Bu algının ilk biçimi olan Emevi anlayışı da, "marufu emr, münkerden neyh" yükümlülüğüne "İslam'ın şartları" arasında yer vermemişti bilindiği gibi.
Bu anlayışın en belirgin özelliği; haramlarla, münkerle kısacası bâtılla ve bâtılın türlü biçimleriyle bir arada barış içinde yaşamayı içselleştirmek, münkere yan gözle bakmamayı öğrenmek, kendi ibadetini-taatını yerine getirmeye odaklanıp, kimsenin haramına, münkerine, ifsadına karışmamak, çok kültürlülüğe uygun hareket etmek, “hakikat”ten söz edip insanları tek hakikate çağırmak gibi bir “yanlış”a yönelip de başka inanç mensuplarını üzmemek gibi postmodern akideye uygun tutumlardır.
İşte İngiltere’de birkaç futbolcunun, İslam’ın haram kıldığı faizin reklamı yapıldığı için forma giymeyi reddederek, algılayabildikleri ve anlayabildikleri kadarıyla tavır koydukları bu postmodern akidenin, bugün Tükiye’de çoğu Müslüman kesimde genel geçer tutum halini almaya başlaması düşündürücü değil midir?
Bâtıla sataşmadan, münkerle kavga etmeden İslam’a hizmet etmek! Bugünün yaygın anlayışı budur ne yazık ki. Daha akidesinin ilk kelimesiyle bâtıla savaş açan, kabul ile değil redle, kavgayla başlayan bir dine hizmetin, bâtılla barışıklık üzerine kurulması ne büyük bir aldanıştır oysa. Boy boy faiz reklamları yayınlayan veya başka haramlara sayfalarını açan gazetelerde bu duruma tavır almadan yazı yazarak İslam’a hizmet ettiği zannında olanlar da bu aldanışın kurbanları arasındadır.