Müslümanların parayla ilişkisi nasıl olmalı?
Haramla dolan bir midenin hayır işler yapacağını düşünmenin saflık olduğunu anlatıyor bize Kitabımız ve Sevgili Önderimiz. O yüzden helalin peşinden koşmalı, onu buluncaya kadar da bu koşuyu sürdürmeliyiz.
Paranın güç demek olduğu günümüzde, biz Müslümanların parayla, parayı elde etmeyle ve parayı yönetmekle ilgili ciddi sıkıntıları olduğunu belki dünya âlem biliyor da bir biz bilmiyor gibiyiz. O kadar rahatız bu konuda ve mevcut sisteme o kadar teslim etmişiz kendimizi. Bu konuda düşünmeyi bile ihmal edip inancımıza uygun bir ekonomik sistem kurma çabalarını da durmadan erteliyoruz sanki.
Oysa biliyoruz ki, rızkımızın helal kazanılması ve helal kazanılanın da helal bir şekilde tüketilmesi gerek. Bunu yapmayan bir insanın, Rahman olan Allah’ın rızasını kazanmayı umması ham hayalden öte geçebilir mi hiç?
Haramla dolan mide hayır işleyemez
Haramla dolan bir midenin hayır işler yapacağını düşünmenin saflık olduğunu anlatıyor bize Kitabımız ve Sevgili Önderimiz.
O yüzden helalin peşinden koşmalı, bu helali buluncaya kadar da bu koşuyu sürdürmeliyiz. Bu işin şakası yok, biz bunu yapmakla mükellefiz. Bilinmeli ki bunu biz yapmazsak bizim yerimize Londra yapar, New York yapar, Moskova yapar. Onlar yapar ama malumdur ki yaptıkları şeyler kendi iyiliklerine ve fakat bizim kötülüğümüze sonuçlar doğurur. Zaten onların kurduğu bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünyanın ne halde olduğunu da görüyoruz.
Para, güç demektir
Parayı ve gücü elde etme konusu, Müslümanların ciddi olarak kafa yorması gereken bir konu. Batılının bizi yıllarca “Dünya senin neyine, sen ahiretine bak!” kandırmacasına kanmamalıyız artık. Unutmamalıyız ki Müslümanın dünyayı cennete çevirmek gibi bir mükellefiyeti var. Bu mükellefiyetin gereğini yapmak gerek ve bu da güçle olan bir şey.
Yine de iyimser olmamızı gerektirecek bazı şeyler var. Parayı meşru yollardan elde etme konusuna kafa yoranların varlığı, iyimser olmamıza yeter en azından. Avni Günaydın, bu konuya kafa yoranlardan biri.
İslami Finansman Yöntemleri ve Sukuk Avni Günaydın’ın yüksek lisans tezi. Almanya merkezli LAMBERT Yayınlarından çıkan bu kitabı değerli kılan husus, Avni Günaydın’ın tezini yılların hayat tecrübesini ve yılların mesleki birikimini kullanarak yazmış olması. Bir katılım bankasında yöneticilikten emekli olan Avni Günaydın’ın, emeklilikten hemen önceki yıllarda başladığı yüksek lisans tezinin hasılası bu kitap.
Sakin ve sağlam bir kafanın, yılların verdiği gözlem ve deneyimin ürünü olduğu için ayrıca önemli.
İslam, helal ve meşru çözümler sunmuştur
Kitap baştan sona okunduğunda, İslam’ın her türlü ekonomik soruna meşru çözümler önerdiğini müşahede ediyoruz toplamda. Sermaye temin etmekten tutun da ortaklık çeşitlerine, mülk edinmeden değerli kâğıtların ihracına kadar her ekonomik faaliyeti, kafada soru işareti kalmamacasına düzenlemiş dinimiz.
Bu alanda dünyanın her yerinde yapılan faaliyetlerden örneklerle desteklenen bu kitap, üç ana bölümden oluşuyor: 1. İslam’da Finansman ve Finansman Araçları, 2. Menkul Kıymet, 3. Menkul Kıymet Olarak Sukuk.
Kitabın “Önsöz”ünde yer alan bir cümleyi özellikle buraya almak isterim. Bu cümle, içinde bulunduğumuz hali güzel özetliyor çünkü: “Son birkaç asırdır zulmedenlerin sesi o kadar baskın çıkıyor ki mazlumlar maruz kaldıkları zulme ilaveten bir de suçlu konumunda olmanın ezikliğini de yaşıyor.” (age. s. XI)
Finansman yöntemlerine baktığımızda, İslam’ın gülümseyen yüzünü hemen görüyoruz. Kitabın “İslam’da Finansman Yöntemleri” başlıklı bölümünde, İslam’da finansman yöntemlerinin ikiye ayrıldığına dikkat çekildikten sonra ilk finansman yöntemi “Maddi Menfaat Beklemeksizin Uygulanan Finansman Yöntemleri” adını taşıyor. Bu, bizim ihtiyacımız olan duruş. Bu, çıkar beklemeden de bir şeyler yapılması gerektiğini ve Allah’ın rızasının en çok burada aranması gerektiğini bildiren bir duruş aynı zamanda.
Ekonomisine bakarak İslam’a teslim olunur
Günümüzde bu yöntemi uygulayan var mı, yok mu bilmiyoruz belki ama inancımızın bunu vazettiğini görmek bile başlı başına önemli, başlı başına umut verici ve bu dine teslim olmak için de çok önemli bir karine.
Kitabın sayfalarında ilerledikçe, İslam’ın insanın ekonomik hayatını rahatlatmak, onun helal kazanmasını sağlamak için nasıl imkânlar sağladığını görmek insanı hem şaşırtıyor hem de rahatlatıyor. Şunu desem hata etmem sanırım: Girişimci ruhu olanların ufkunu açacak kadar, onların farklı, bakir ve meşru biçimde kazanmalarını sağlayacak kadar çok ve çeşitli ekonomik modeller ve yöntemler var İslam’ın ekonomi dünyasında. “Ağaç Dikip Yetiştirme Ortaklığı”, “Bağ-Bahçe Ortaklığı”, “İtibar Şirketi”… bunlardan bazıları.
Diğer şirketlerin içerikleri adlarından yola çıkılarak az çok anlaşılsa da İtibar Şirketi’nin ne olduğuna dair biraz bilgi vermek gerek sanırım. Avni Günaydın kitapta bu şirketi “Bu şirkette ortakların nakit sermayesi olmayıp ortakların ticari itibarlarıyla, vadeli olarak satın aldıkları varlıklarla şirket sermayesi oluşturulmuştur. Her bir ortağın sorumluluğu, yüklenilen borçla orantılı olup kâr paylaşımı şirketin kuruluş aşamasında farklı nispetlerde belirlenebilir. Fakat zarar edilmesi durumunda her bir ortak sermayesi oranında zarara katlanmak zorundadır.” cümleleriyle anlatıyor (age. s10).
Müslüman girişimciler harekete geçmeli artık
Kitapta okuduğumuz her bir sayfanın ufuk açıcı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kitabı okuyup konu hakkında bilgi sahibi oldukça İslam’ın insanları sömürmeyi değil de rahatlatmayı amaçlayan bir sistem kurduğunu satır satır idrak ediyor insan.
Kapitalist sistemin bizi nasıl kuşattığını, kendisini nasıl vazgeçilmez kıldığını bu kitabı okuyup bitirdikten sonra daha iyi anlıyoruz. İşin aslı, inancımız bir sistem kurmuş. Dünyanın çeşitli bölgelerindeki âlimler de ekonomik konulara kafa yorup çağa uygun çözümler üretmiş. Yani yol belli, yolda gidilecek araç da hazır; iş, yolcunun o yolu talep etmesinde. İnançlı girişimcimiz o yolu talep etmediği sürece, Avni Günaydın’ın da dediği üzere “…de suçlu konumunda olmanın ezikliğini” yaşamaya mahkûmuz.
Ahmet Serin