Şükrü HÜSEYİNOĞLU

27 Ekim 2015

“NAZAR” VAR MI?

 “Nazar” inancı Türkiye’de genel kabul görmüş, adeta üzerinde toplumsal bir icma/konsensus oluşmuş yaygın inançlardan biridir.
Öyle ki, bu inançla bağlantılı olarak “nazar boncuğu”, “ölmüş sığır kafası” gibi nesnelerin “nazardan koruyucu” etkisine inananları haklı olarak şirk akidesine sahip olmakla eleştiren çoğu muvahhidin dahi iş “nazarın varlığı” konusuna gelince söz konusu icmaya/konsensusa dahil olduklarını görmekteyiz.

Şamanist totemci inançlara dayalı şirk akidesine sahip olanlar ile muvahhid olmakla birlikte “nazarın varlığı” konusunda onlarla hemfikir olanlar arasındaki fark, “nazardan korunma” konusunda ortaya çıkmaktadır.

Peki gerçekten de “nazar” diye bir şey var mıdır?

Soruya “nazar”ın kelime karşılığı açısından cevap verdiğimizde söylenecek yegane söz “Tabii ki var” olacaktır. Çünkü Arapça olan bu kelimenin anlamı “bakmak”tır ve hepimiz gözümüz açık olduğunda bir şeylere nazar etmekteyiz/bakmaktayız.

Lakin, toplumumuzda ve ne yazık ki İslami kesimlerde de mevcut olan ve dolayısıyla makalemizin de konusu olan “nazar” inancı, kelimenin sözlük karşılığı kadar masum değildir.

Bir inanç olarak “nazar”, herhangi bir kimsenin, bakışlarıyla başka bir insan veya nesneye etki ettiği ve onun zarar görmesine yol açtığı anlayışını ifade etmektedir.

Bir kimsenin bakışının, başka bir kimseye etki etmesi, fizikî düzlemde bilinen bir husustur. Bir kişi başka bir kişiye düşmanca baktığında, muhatabı bu bakıştan doğal olarak etkilenir.

Nitekim, “nazar ayeti” diye birçok ev ve işyerinin duvarında asılan ayet-i kerime, bu kelime anlamıyla “nazar”dan söz etmektedir:


“O inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. Hâlâ da (kin ve hasetlerinden:) ‘Hiç şüphe yok ki o bir mecnundur’ derler.” (Kalem, 68/51)

Görüldüğü üzere ayet-i kerimede Rabbimizin söz ettiği “nazar”ın, günümüzde inanıldığı gibi bir kimsenin bakışıyla başka bir kimseye veya nesneye fizik ötesi bir etkide bulunması gibi bir kabulle yakından uzaktan ilgisi yoktur.

Ayet-i kerimede söz konusu edilen “nazar”, bildiğimiz beşerî bakışla muhataba karşı hissedilen sevgi, düşmanlık gibi duyguların (ayette sözü edilen duygu düşmanlıktır) dışa vurulmasıdır.

Bunun ötesinde bir “nazar” inancı, doğrudan doğruya şirktir. Zira, bu inançta herhangi bir beşere, beşeri şartlar ötesi bir etki etme selahiyeti atfetme durumu söz konusudur. Oysa böylesi bir selahiyet, ancak Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a aittir.

Bir insan, başka bir insana karşılıklı bakışlarıyla etki edebilir. Dostça baktığında onda dostça duygular husule getireceği gibi, düşmanca baktığında da endişe ve korkuya yol açabilir.

Fakat bir kişi beşikte uykusunda olan bir bebeğe baktığında, bir arabaya, eve, güzel bir eşyaya baktığında ona etki edip zarar görmesine yol açabileceği gibi bir inanış, kesinlikle şirktir.

Dolayısıyla, çeşitli radyo, TV ve yazılı yayın organlarında konuyu değerlendiren muvahhid insanların, “nazardan korunma” adına totemist nesnelere sığınılması şirkine karşı çıkmakla kalmayıp, temelde “nazar inancı”nın kendisini de sorgulamaları şarttır.

Bu arada, büyü/sihir ve “cinlerle etkileşim” gibi konulardaki mevcut yaygın kabul ve inançların da tıpkı “nazar inancı” gibi Kur’ani-tevhidi çerçeveyle bağdaştırılamayacak nitelikte ve şirk temelli olduğunu belirtmekte fayda görmekteyiz.

İnşaallah bu konuları da bir başka makalede ele alalım.

(Not: Bu makale, ilk olarak 11 Ekim 2015 tarihinde Venhar Haber sitesinde yayınlanmıştır.)