15-05-2007 12:33

Naziler, paganlar ve ulusalcılar

İslâmî ilkelere, değerlere, hayat tarzına karşı Nazileri aratmayacak karalama, şeytanlaştırma, nefret tohumları ekme yöntemlerini ve söylemlerini kullanmakta hiç bir sakınca görmüyorlar!

Naziler, paganlar ve ulusalcılar

Naziler, paganlar ve ulusalcılar

Yusuf KAPLAN / Yeni Şafak

İnsanların demokratik yollarla bir takım taleplerde bulunmalarından daha doğal bir şey olamaz elbette. 14 Nisan'dan itibaren başlayan mitingler de, bu anlamda, toplumdaki bazı kesimlerin ülkenin gidişatıyla ilgili kaygılarını ve şikâyetlerini dile getiren ve seslendiren “eylemler” olarak görülebilir ve son derece doğal karşılanabilir.

Ancak bu mitinglerde ve mitinglerden sonra televizyonlarda konuşanlar, bu mitinglerin hiç de doğal ve demokratik olmadığını açıkça ele veren söylemler geliştiriyorlar:

Tıpkı Naziler gibi, tıpkı İslâm'la küresel savaş stratejisini başlatan neo-con'lar gibi, önce bir düşman icat ediyorlar. Nazilerin Yahudileri şeytanlaştırmaları ve hedef tahtası hâline getirerek, toplama kamplarında, gaz odalarında kitleler hâlinde işkencelere, katliamlara maruz bırakmaları gibi, Türkiye'deki mitingleri düzenleyenler de, İslâm'ı şeytanlaştırıyorlar: İslâmî değerleri, hayat tarzını, İslâmî olan her şeyi bu ülkenin temeline dinamit koyacak bir tehlike olarak konumlandırarak hedef tahtası hâline getiriyorlar.

Nietzsche, rasyonalite'yi ve rasyonelitenin bayraktarları Aydınlanmacıları eleştirirken, nedenlerle sonuçları birbirine karıştırmakla, sonuçları nedenler olarak sunmakla suçlar onları.

Türkiye'nin bu mitinglerde daha bir öne çıkan eleştirel kabiliyetleri sıfırlanmış, zihinleri boşalmış ve tam bir akıl tutulması yaşayan laikçi-ulusalcı, kısacası nasyonal sosyalistleri de, nedenlerle sonuçları birbirine karıştırıyorlar. Türkiye'nin İran'a dönüşmesinden, Türkiye'de herkesin başının zorla örtülmesinden, hatta bir gün İslâmcıların kendilerini “keseceklerinden” filan dem vuruyorlar ve böylelikle bir taraftan “bağımsız Türkiye!” sloganları atarken, diğer taraftan da, nasıl da Amerikalıların, İsraillilerin ve Avrupalıların “İslâm'la savaş” stratejilerine kelimenin tam anlamıyla “uşaklık ettiklerini” bile göremiyorlar ya da görmek istemiyorlar.

Bunun için, tıpkı Nazilerin yaptığı gibi, militer söylemleriyle, bir düşman icat ederek bir korku paranoyası üretiyorlar: Tıpkı Nazilerin yaptıkları gibi İslâmî söylemleri benimseyen, hatta yalnızca İslâmî sembolleri taşıyan herkesi üniversiteden, kamu kurumlarından, yüksek bürokrasiden uzaklaştırmak için türlü fişleme, sürgüne gönderme, kaldırıp sokağa atma yöntemlerine başvurmakta hiç bir sakınca görmüyorlar!

İslâm'a karşı, İslâm'ın insanlığa rahmet olarak gönderilen Kutlu Peygamberi'ne karşı, İslâmî ilkelere, değerlere, hayat tarzına karşı Nazileri aratmayacak karalama, şeytanlaştırma, nefret tohumları ekme yöntemlerini ve söylemlerini kullanmakta hiç bir sakınca görmüyorlar!

Naziler, Hıristiyanlığa karşı savaş açmışlardı. Pagan Tötonik kültürünü, kahramanlarını, ideallerini, sembollerini putlaştırmışlardı. Bizim nasyonal sosyalistlerimiz laikçilerimiz de aynı yöntemlere başvuruyorlar: İslâm'la ilgisi olmayan pagan Anadolu kültürlerini ve çağdaş neo-pagan kültürün para, cinsellik, güç ve savaş makinalarını kutsuyorlar.

Üstelik de, kendilerine esin kaynağı olabilecek bir Nietzsche'leri, bir Wagner'leri, bir Rosenberg'leri olmadan yapıyorlar bunları.

Türkiye'nin İslâm'dan uzaklaştırılması için, hiç bir esaslı fesefî, entellektüel, kültürel, sanatsal temeli ve eseri olmayan kör ve körleştirici bir laikçilik, sözümona bağımsızlık, sözümona ilkel ve pagan bir Alevîlik adına, İslâm'ı, İslâmî değerleri, İslâm'ın adalet, hakkaniyet, rahmet ve vicdan yüklü temel kurucu değerlerini, temsilcilerini şeytanlaştırmakta, aşağılamakta, yok etmekte hiç bir sakınca görmüyorlar.

Oysa bu içi boş, ruhsuz, felsefesiz, temelsiz, nevzuhur laikçilik, ulusalcılık söylemi, bu toplumun tarihten silinmesine yol açacak, bu toplumu büyük çatşmaların ve uçurumun eşiğine fırlatacak tehlikeli bir söylemdir. Üstelik de bu ülkeyi İslâmdan uzaklaştırarak emperyalistlerin içerden teslim almalarını kolaylaştıracak kadar kişiliksiz, yönsüz ve köle ruhlu bir söylemdir. Bu çıplak gerçekleri göremeyecek kadar kalpleri, ruhları ve akılları körleşmiş olanlara bunları nasıl göstermeli acaba?

Görmek gibi bir niyetleri ve kabiliyetleri var mı ki? Tek dertleri, “daha fazla hükmetmek ve daha fazla götürmek” olan bu insanlara bu yakıcı gerçekleri gösterebilmek mümkün mü gerçekten?

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !