Nekbe`nin (Büyük Felaket’in) 75. yıl dönümü
Filistin halkı tarafından Nekbe yani Büyük Felaket olarak isimlendirilen olayın bugün (14 Mayıs), 75. yıl dönümü. Bu olay sadece Filistin açısından değil tüm İslam âlemi açısından gerçekten büyük bir felaket olduğundan yıl dönümünde bu olaydan söz etmemiz ve siyonist işgale karşı sürdürülen mücadelenin yanında durmamız gerekiyor.
Büyük Felaket’in 75. yıl dönümü
Ahmet Varol / Yeni Akit
Filistin halkı tarafından Nekbe yani Büyük Felaket olarak isimlendirilen olayın bugün (14 Mayıs), 75. yıl dönümü. Bu olay sadece Filistin açısından değil tüm İslam âlemi açısından gerçekten büyük bir felaket olduğundan yıl dönümünde bu olaydan söz etmemiz ve siyonist işgale karşı sürdürülen mücadelenin yanında durmamız gerekiyor.
Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde Filistin toprakları İngiliz emperyalizmi tarafından işgal edildi. Bu işgalde Filistin halkı hiçbir şekilde Osmanlı’yı arkadan vurmamış bilakis İngiliz işgaline karşı Osmanlı hakimiyetine destek vermiştir. Ancak o zaman İngiliz işgal güçlerine karşı savunma mücadelesini sürdürmekle görevlendirilen Osmanlı ordusu, İngiliz işgalcilerin güçlü hava saldırı araçlarının olmasını gerekçe göstererek onlara karşı mücadele etme imkanlarının bulunmadığı iddiasıyla çekilmeyi tercih etmiştir.
Filistin halkı İngiliz işgalini asla kabul etmemiş ve ona karşı mücadele etmiştir. Bunların en çok öne çıkanları da 1935’te Şeyh İzzettin Kassam’ın, 1936’da Kudüs Müftüsü Emin El-Huseyni’nin ve 1947’de Abdülkadir El-Huseyni’nin verdiği mücadeledir. Filistin halkı bir yandan İngiliz işgalcilere bir yandan da onların dünyanın değişik ülkelerindeki yahudileri toplayıp bu topraklara yerleştirmek suretiyle uluslararası siyonist örgütlerin burada bir devlet kurmalarına zemin hazırlama çalışmalarına ve siyonistlerin kurduğu terör örgütlerine karşı savaşmıştır.
Ama küresel emperyalizm Filistin halkına büyük oyun oynamış, Birleşmiş Milletler teşkilatı Filistin topraklarını yahudilerle Araplar arasında paylaştıran karar çıkarmış, böylece bağımsızlık için mücadele eden halkın tüm kazanımları, siyonist örgütlere takdim edilmiştir. İşte bundan dolayı Filistin halkı bu olayı Büyük Felaket olarak nitelendirmektedir.
Çünkü sömürgecilik döneminde işgal edilen muhtelif topraklarda verilen bağımsızlık mücadeleleri sonrasında bu toprakların halkları kendi bağımsız devletlerini kurabilmişlerdi. Sonrasında bu ülkelerde kurulan yönetimlerin halklarına yaptığı ihanetleri, onların değerlerine tamamen aykırı bir şekilde kurdukları sistemleri ayrı bir çerçevede ele alırsak, söz konusu bağımsızlık savaşlarının birçoğunun işgalcileri kovarak halkların bağımsız devletler kurmalarına kapı açan zaferler kazandığını söylememiz mümkündür. Ama Filistin’de öyle olmamış, İngiliz işgalci o topraklardan çekilirken, BM teşkilatını ve siyonist terörü de arkasına alarak oraları bir devlet kurma ideali peşindeki siyonist örgütlere teslim etmiş ve onların devlet kurmalarına fırsat vermiştir.
Üstelik siyonist işgalci, İngiliz işgal yönetiminin ve BM’nin kendisine kirli birtakım oyunlarla temin ettiği imkanlarla işgal edilen topraklarda haksız bir egemenlik kurarak devlet ilan ettiği tarihi “bağımsızlık günü” olarak nitelendirmektedir. Bu da siyonistlerin kavramları çarpıtmasının ve anlamlarının dışına çekmelerinin bir başka örneği olsa gerek. Kur’an-ı Kerim, Nisa suresinin 46. ayetinde onların bu özelliklerine dikkat çeker.
Ne yazık ki, küresel emperyalizmin oynadığı kirli oyunlar sebebiyle Filistin topraklarından bir işgalcinin çekilmesinin ardından başka bir işgalci orada egemenlik kurmuştur. Ondan dolayı Filistin halkı bu oyunu ve siyonist işgali de kabullenmemiş, ikinci işgale de son vermek için bağımsızlık savaşını sürdürmüştür.
Siyonist işgalci ve onun arkasında duran küresel emperyalizm belli bir süreden sonra bu mücadenin son bulacağını ve siyonist işgal devletinin kazıklarını sağlamlaştıracağını umuyordu. Ama bu gerçekleşmedi.
Daha sonra sözde “barış” oyunlarıyla siyonist işgal rejiminin meşrulaştırılmasına ve Filistin halkının direnişten vazgeçmeye ikna edilmesine çalışıldı. Ama bu oyun da tutmadı.
Biz inanıyoruz ki işgal rejiminin vahşi saldırganlığına ve tüm azgınlığına rağmen Filistin halkının hak mücadelesi devam edecek, her ne kadar Arap dünyasındaki ihanet rejimleri onunla normalleşme sürecini tam gaz sürdürse de siyonist işgal asla meşrulaşmayacaktır.