Şükrü HÜSEYİNOĞLU

10 Aralık 2009

O ZATEN KEFENİNİ GİYMİŞTİ

Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.

 

Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz. 

(Bakara 155-156)

 

Yeryüzünden bir şahit daha geçti. Hayatını iman ettiği değerlere şahit kılan şahitler/şehitler kervanından bir halka daha koptu. Muhammed Enes kardeşimiz, dünya imtihanını tamamlayıp kendisinden başka ilah tanımadığı Rabbine yürüdü. Rabbim şahitliğini makbul, mekânını cennet eylesin.

 

Muhammed kardeşi tam da 28 Şubat’ın sert rüzgârlarının estiği dönemde tanımıştım. Birçok Müslümanın dahi sindiği, İslami değerlere yönelik baskı ve hakaretlere sessiz kaldığı o dönemde susmak bir yana, zulme karşı mücadelenin ön saflarında bulunmuştu.

 

Başörtüsü yasağına karşı İstanbul Şirinevler’deki Ulu Camii önünde gerçekleştirdiğimiz protesto gösterisinde basın açıklamasını Muhammed kardeş okumuştu. Zaten o da basın açıklaması metnini akıl etmeseydi, açıklamasız bir protesto gösterisi olacaktı! Kendi insiyatifiyle hazırladığı basın açıklamasını cebinden çıkarıp okumaya başlamış ve zulme karşı tepkisini gür bir sesle ortaya koymuştu.

 

28 Şubat süreci tüm olumsuzluklarına rağmen, zulme karşı duran Müslümanların bir araya gelmeleri konusunda bir olumluluğu da beraberinde getirmişti. Sürecin etkisini kaybetmeye başlamasıyla birlikte, daha çok bu tür etkinlikler vesilesiyle görüştüğümüz Muhammed kardeşle irtibatımız da sekteye uğradı. Gerçi ortak tanıdığımız bir kardeşimiz vesilesiyle zaman zaman birbirimizden haberdar oluyorduk, fakat uzun süre birebir görüşme imkânımız olmadı.

 

Birkaç yıl önce Muhammed kardeşin kanser hastalığına yakalandığını öğrendikten sonra telefonla görüşmelerimiz oldu. Teselli vermeye çalışıyorduk fakat bunun bir anlamı yoktu. Zira o hayatın da ölümün de ne anlama geldiğini zaten biliyordu. Adanmış bir Mü’min olarak, gülümsemesinden, tatlı dilinden hiçbir şey kaybetmemişti.

 

Muhammed kardeşle yeniden sıkça görüştüğümüz dönemse, Siyonist işgal rejiminin geçtiğimiz yılın sonunda Gazze’ye yönelik  başlattığı saldırılar sonucu yaşanan Furkan Savaşı sırasında oldu.

 

Muhammed kardeşimiz, hastalığının çok şiddetlendiği birkaç gün hariç, savaş süresince İstanbul’da Siyonist işgal konsolosluğuna yönelik sürdürülen kuşatma eyleminde sorumluluk bilincine sahip bir muvahhid olarak yer aldı. Hastalığına rağmen meydanı terk etmedi, soğukta saatlerce ayakta kalmaktan imtina etmedi. Sloganlara heyecanla iştirak eden küçücük oğluyla birlikte kardeşlerini yalnız bırakmamayı bir görev bildi.

 

Gazze’deki savaş şiddetlenince, buna paralel olarak kuşatma eyleminde kararlılık gösterisi olarak kefen giyilerek eyleme gelinmesi duyurusu yapıldıktan sonraki günlerde Muhammed kardeşimiz hep kefeniyle ordaydı. O ölmeden kefenini giymişti zaten. Filistinli kardeşleri için, ümmetin izzeti için kefenini üzerinde taşıyordu.

 

28 Şubat zalimliğine karşı olduğu gibi, Siyonist işgal ve saldırganlığa karşı da susmayıp sesini yükseltenlerden oldu.

 

Bizler, Muhammed Enes kardeşimizin, imanının şahidi olarak yaşadığına ve bu şahitlik üzere dünya imtihanını tamamladığına şehadet ediyoruz.

 

Rabbim şahitliğini makbul, mekânını cennet eylesin.