Şükrü HÜSEYİNOĞLU

08 Kasım 2008

OBAMA KİMİ KURTARACAK?

Dünya "global köy" oldu ya! Artık efsaneler de global bir hüviyet kazandı. Hakim kültürün bu "köy"ün merkez mahallesi olarak kabul ettiği ABD'nin, siyasi, askeri ve ekonomik olarak çöküşün eşiğine geldiği bir dönemde siyaset sahnesine çıkan ve son ABD seçimlerinde Cumhuriyetçi rakibini saf dışı bırakıp ipi göğüsleyen Barack Obama bir anda global köyün kurtarıcısı ilan ediliverdi.

Son iki dönemdir neocon (yenimuhafazakar) ekibin kontrolündeki Cumhuriyetçiler tarafından yönetilen ve insanlığın heyecanla beklediği mukadder çöküşünün eşiğine geldiği izlenimi veren ABD'de değişim söylemiyle kitlelerin karşısına çıkan Obama'nın bir kurtarıcı olarak karşılanmasını anlayabiliriz. Değişim söylemi kadar kökeni ve rengi de bunda etkili oldu kuşkusuz. Lakin Obama'yı "kurtarıcı" olarak vehmetme düşüncesinin, denize düşmüş bulunan ve yılan da olsa tutunabilecekleri bir dala sarılmaya hazır olan ABD'lilerle sınırlı kalmayıp tam manasıyla küresel bir dalgaya dönüşmüş olması düşündürücü ve insanlık adına endişe vericidir.

Emperyalizmin, yağmacılığın, cinayetkarlığın son yüzyıldaki ağababası olan AmeriKAN imparatorluğu, tarihindeki belki en büyük buhranlardan birini yaşamakta son yıllarda bildiğiniz gibi. Gerek 11 Eylül hadisesi sonrası giriştiği Afganistan ve Irak işgallerindeki yenilgisi ve gerekse bu yenilgilerin de etkili olduğu ekonomik krizle tek sermayesi olan "süper güç" imajını önemli ölçüde kaybeden ABD'nin, neocon (yenimuhafazakar) ekip eliyle insanlığın beklediği mukadder yıkımına doğru hızla ilerlemekte olduğu bir döneme tanıklık ediyoruz. Böyle bir dönemde ABD'yi hızla yıkıma götürmekte olan Cumhuriyetçiler yerine değişim vaadiyle Amerikalıların ve dünyanın karşısına çıkan Demokrat Partili Barack Obama'nın seçilmesi bazı AmeriKAN hayranlarının propaganda ettiği ve bazı Amerikan muhaliflerinin de benimsediğinin aksine emperyalizmin gerilemesine değil; emperyalizm, yağmacılık ve cinayetkarlıkla özdeşleşmiş olan AmeriKANizmin kendini tazelemesine ve güçlenmesine yol açacak bir gelişmedir.

Barack Obama'nın seçim kampanyası sırasında dillendirdiği Kudüs'ün siyonist işgalcinin bölünmez başkenti olarak kalacağı şeklindeki beyanlarını, sağ kolu Joseph Biden`in geçtiğimiz yıl siyonist işgalcilerin Tv kanalı Shalom'un kendisiyle yaptığı röportajda söylediği "Ben bir siyonistim. Siyonist olmak için Yahudi olmanıza gerek yok" şeklindeki sözlerini ve yine Barrack'ın ABD'nin mevcut "savaş bakanı" Robert Gates'i yeniden "savaş bakanı" olarak atayacağı yolundaki son gelen haberleri ayrıca değerlendirmek gerekir tabii. Ayrıca Obama'nın kökeni ve rengine bakarak farklı beklentilere girenlere, AmeriKANizmin eski Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı Colin Powel ile son Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'yi hatırlamalarını tavsiye ederim. Fakat bu yazıda daha ziyade insanlığın temel yanılgılarından biri olan "kurtarıcı" mantalitesi üzerinde durmak ve "kurtarıcılar"ın neye hizmet ettiklerini sorgulamak istiyorum.  

Başka toplumları bilmem fakat bu coğrafyanın insanının, estirilen "Kurtarıcı Obama" rüzgarları karşısında daha temkinli, hatta temkinden de öte "uyanık" olması gerekmez miydi? Yaşadığımız coğrafyada az mı "Kurtarıcı" filmi gördük? Nice kurtarıcılar geldi geçti bu topraklardan. Kimi kurtardı o anlı şanlı kurtarıcılar? Seçim meydanlarında haykırdıkları gibi halkın sorunlarını çözüp sistemi mi dize getirdiler? Tabii ki hayır! Tek kurtardıkları her on yılda bir darboğaza giren, ayakta duramaz hale gelen sistem oldu.

Yukarıda "hayır" seçeneğini belirtirken yaptığımız "Tabii ki" vurgusu boşuna değil. Gerçekten de olacak olan gayet "tabii". Yani eşya ve hadisenin tabiatı gereği böyle. Zira hangi sistem veya bir başka deyişle statüko söz konusu olursa olsun o sistem veya statüko bünyesinde meydana çıkan "kurtarıcılar", neticede her türlü muhalif yaklaşımlarına veya muhalif olma iddialarına rağmen sistem içi bir duruşa sahip oldukları/sistem içi konumlandıkları, yani "içeriden" oldukları ve değişim adına ortaya koydukları ve “içeriden” olmaları/o şekilde konumlanmaları hasebiyle de "makul" bir düzeyde tutmaya mecbur oldukları açılımları mevcut statüko adına gerçekleştirdikleri içindir ki, yapıp-ettikleri neticede statükoya taze kan sağlamaktan ve onu yenileyip canlandırmaktan başka bir sonuç vermiyor.

Statükonun temel çarklarına çomak sokmak bir yana temas etmesi bile söz konusu olmayan, bazı huısusları “teklif dahi edemeyen” kurtarıcıların öncülük ettiği bazı değişim ve iyileştirmeler halka bazı kısa vadeli kazanımlar sağlamakla birlikte, uzun vadede statükoya hizmet eder. Kitlelerin mevcut işleyişten umudunu yitirip alternatif arayışlara yönelmesini önleme, muhaliflerin sistemin işleyişine dahil edilmesi, gerçekleştirilen açılımlarla statükonun darboğazlardan çıkarılması gibi neticeler, değişim vaadiyle kitlelerin desteğini alan kurtarıcıların gerçekleştirdikleri açılımların statükoya hediye ettiği hayati neticelerdir.

Kısaltılmış adıyla Ak Parti’nin rakiplerini ezerek kazandığı 3 Kasım 2002 seçimlerinden bir ay önce kaleme aldığım “Kurtarıcılar kimi kurtarıyor?” başlıklı yazının bir benzerini hafta başında gerçekleştirilen ABD seçimleri sonrasında kaleme almak benim için ilginç bir tecrübe. O yazıda kuruluşundan bu yana ortalama 10 yılda bir ölümcül bir krize düçar olan mevcut rejim için demokrasinin ve kurtarıcıların gördüğü hayati işlevi dile getirmeye çalışmıştım. Biri eşekle, diğeri de fille sembolize edilen Cumhuriyetçiler ve Demokratlar şeklindeki kurgusal niteliği ağır basan bir demokrasi tiyatrosunun süregittiği ABD’de de şimdilerde bir “kurtarıcı”nın zuhur etmiş olması ve “global köyün merkez mahallesi”nde ortaya çıkan bu kurtarıcının tüm köyde büyük bir heyecan dalgasına yol açması düşündürücü ve hatta dramatik bir hadisedir.

Bir Tv yorumcusu, Barack Obama’nın ABD Başkanı seçilmesinin ardından şu soruyu gündeme getiriyordu: Bakalım Barack Obama sönmeye yüz tutan Amerikan rüyasını yeniden canlandırmayı başarabilecek mi?

Sorunun cevabını bugünden vermek mümkün değil. Fakat Obama’nın yüklendiği misyonun tam da soruda ifade edildiği gibi sönmeye yüz tutan “Amerikan rüyası”nı canlandırmak olduğu açıktır.

“Amerikan rüyası”nın ne olduğunu ise en iyi biz Müslümanlar ve dünyanın diğer mazlumları bilir/biliyor olmalı…