Hızır YILDIRIM

06 Mart 2022

ONLAR BİR ÜMMETTİ GELDİ GEÇTİ

“Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz.” (Bakara 134)

Gelin bu ayet üzerinden derin bir tefekküre dalalım. Öyle dalalım ki! Birçok dersler çıkaralım ve geçmişe değil günümüze bakalım. Önceki ümmetler birçok doğru ve yanlışlar yapmışlardır. Biz ise, çokça hataya düşmeden, İslâm adına üretelim. Tüm ümmet için hala yeni şeyler üretmenin zamanı gelmedi mi?

Kur’an’ın aslını bozmadan, güncel okumalar yaparak günümüzde neler yapabiliriz diye kafa yormamız lazım. Geçmişi dikkate alalım lakin fazla takılmadan Resül (sav) güzel rol model ve örnek şahsiyet alarak yola koyulalım.

Yolumuz uzun olacak, (kavlen sakilen), yani yükümüz ağır olacak, ümmet olarak hareket edeceğiz, Tevhid çatısı altında bir olacağız, her ne olursa kardeşliği kolay terk etmeyeceğiz, her birimizde hangi cehver varsa paylaşacağız. Öfkemizi kardeşimize değil, zalimin zülmüne bileyeceğiz.

Batıl fitnede bir araya geliyor, biz ise merhametle insanlığın refahını yükseltmek için, cennete gitmeleri için çalışacağız. Batıl insanları öldürüyor ise, biz dirilteceğiz, yani ölü ruhlara vahiyle yeniden hayat vereceğiz. Ölüm bizleri kuşatıncaya kadar mücadele edeceğiz. Başarılı olur veya olmayız her daim Allah’ın safında yer alacağız.

“Bu saydıklarım zor değil mi dostlar?” Biz zor olana talip olursak, Allah ise bize kolayı kolaylaştıracak. Gücümüz neye yeterse yeter ki bizler Allah taraftarı olalım.

Geçmişe küfrederek değil, geçmişten ders alarak güzel olanı günümüze harmanlamalıyız. Geçmiş ümmetleri kötüleyerek değil, onlardaki iyi ve güzel olanı alıp, yolumuza devam edeceğiz. Geçmişe takılıp kalmayacağız ama, geçmişten de dersler çıkaracağız.

Amerikalı ile Kızılderili yolda yürüyorlar, Amerikalı hızlı gidiyormuş, Kızılderili ağacın gölgesinde oturmuş. Amerikalı sormuş “niye durdun” diye? Kızılderili “ruhumu bekliyorum çünkü ruhum geride kaldı” demiş.

Bizde yürürken aşırı hırsla değil (vasat), yani dengeli bir şekilde yürüyeceğiz. Koşmamız gereken yerde koşacağız, durmanız gereken yerde de duracağız. Ne dünyayı boşlayacağız nede ahireti, her daim bir dengemiz olacak. Hidayet isteyene ve yardım isteyene koşacağız. Dünyalık işlerimizi ise yavaş, acele etmeden halledeceğiz.

“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl’ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık…” (Bakara 143)

İslâm ümmeti, şu an sıkıntıda ayrık otları gibiyiz. Hurafe bataklığında, ilmihal meselesini bir türlü çözemedik, ta’dili erkan nasıl olacak, tesettür, haremlik ve selamlık gibi hususlar her cemaatte farklı seyir izliyor. Bu alanlarda debelendik durduk. Batıl sistemler sürekli üretti, biz tükettik, onlar fitne üretti, biz sadece bakakaldık, onlar öldürdü, biz yardım ettik, onlar işgal etti, biz seyrettik ve tükettik te tükendik, sonrası ise acınasıca durum.

Niye böyle oldu? Önceki ümmetleri karaladık, Resülün güzel ahlakını terk ettik, Kur’an’ı mehcur bıraktık, atalar dininin yanlışlarını terk etmedik, aracılar ihdas ettik.

Müslüman gibi inandık ama batılılar gibi de ahlaksız yaşadık.

Savrulduk da savrulduk, neticede gücümüz gitti. Şimdi batıl sistemler bizlere hakim durumunda.

Demokrasi ve laikliği İslam’a buladık İslâm ise görünmez oldu.

İslam’ın yeryüzüne hakim olacağına inanmadık, kısaca Allah’a güvenmedik, bilime, mevcut sistemlere, çoğunluğun inanışını, teknolojiye inandık ve İslam’ı arka plana attık. Mütahit olduk, zengin olduk, sonunda dünyevileştik. Resül (sav) yolu, nebevi metod bize ağır geldi. Sonuçta savrulduk ve gücümüz gitti. Batılın oyuncağı olduk, haramları mübahlaştırdık, ölüm gerçeği ile tanışınca “Eyvah” dedik.

Böylemi olacaktık? Hani Rabbimize söz, yani ahit vermiştik, unuttuk. Çevremizde sahte dostlar oluştu. Sabır ve takva bizden çoktan uzaklaşmıştı. Huzurumuz kalmadı ve egomuza yenik düştük. Bu kadar çok çözülme bizi ayrık otları haline getirdi.

Sözlerimiz ve sloganlarız, Tekbir yerine tedbir oldu, düşmana karşı tedbirde almadık. Aldatıcı dünya hayatı ins ve cins şeytanlara teslim edildi.

Mücadelemiz menfaat eksenli oldu.

Allah rızası ise unutuldu. Mazlumlar bizlere çok umut bağlamıştı, onları ayağa kaldıracaktık; biz oturduğumuz yerden kalkamadık. Sanalda gezinip durduk.

Geçmişten ders almak yerine, önümüze geleni acımasızca eleştirdik. Nasıl ki bizde hata ve günah mevcutsa; önceki ümmetlerde de vardı.

Eleştiri kültürü maalesef biz Müslümanlar Hucurat süresi üzerinden değerlendiremediğimiz için zanla hareket ettik ve karşı taraf bizden uzak kaldı.

Hani cemaate değil, Allah’a davet edecektik; uygun bir dille. Yapmadık, yapamadık, merhametle yaklaşamadık. Okuduk, okuduk okuduğumuzda kaldık. Bir türlü hayata aksettiremedik.

Oysa KUR’AN, merhametli Allah’ın adıyla başlıyordu. Bizde hayata ve çevremize merhametli Allah’ın adıyla başlasaydık, bu ümmet böyle olur muydu hiç? Besmele’de anlam kaybı yaşadı.

Neyi tartıştık falanca alimdi veya değildi. Şunu söyledi, bunu söyledi. Falancanın adamıydı veya değildi. Zalimdi, değildi? Şöyle yaptı, böyle yaptı! Sizce hangisi?

Bir insanı değerlendirmek için o insanı iyi bilmeli ve değerlendirirken de adil olmalı.

Allah bizlerden zina için dört şahit ister. Severken Allah için sevmeli, buğz ederken de Allah için buğz etmeli.

Resulü gerçek manada örnek alan kişi kardeşine zülmetmez, yakınlarını gözetir, ölü kalpleri diriltir. Kısaca İslam’a adam kazandırır. Cehenneme kütük göndermez.

Hele ki şu sosyal medya; al alabildiğine, vur vurabildiğine,  salla kime denk gelirse. Üslup yok, terbiye yok, utanmak yok yokoğlu yok!

Halbuki yaptıklarımıza birçok insanı şahit kılıyoruz. Ahirtte bir bakmışsın hiç beklemediğin veya hiç umursamadığın günahlar önüne gelmiş

“Arkasında durmayacağın sözü söyleme!..”

Dünya nüfusu yaklaşık 8 milyar olduğunu düşünürsek, bu kadar insan yalan-yanlış, birçok söze inanmakta, birçok farklı farklı cisimlere ve nesnelere tapmakta. Birçoğu akletmekten uzak, Allah’ın göndermiş olduğu kitaptan uzak bir yaşantı içerisindeler. Merhamet vicdanında kodlandığı halde merhametsizlik sürekli ön plana çıkar.

Dünya haritası masaya koyup bütüncül bakmak lazım. Birçokları hidayete muhtaç.

“Biz ne yapıyoruz? Geçmişe takılıp şu alimdi, şu sapıktı, şu doğruydu, şu yanlış vs.” Geçmişle bu kadar uğraşmazsak önümüze baksak belki birçok insanın hidayetine vesile olacağız. Zalimler hep ileriye dönük proje yapıp hayata geçirdikleri batıl davaları kazanıp yol almakta.

Kişinin çalıştığının karşılığı vardır ya hak, ya batıl. Oturup birbirleriyle uğraşanlar, geçmişe takılanlara ise ancak uğraştıkları boş dava vardır.

Geçmişte yaşayanları yalan yanlış eleştirmek ahirette ancak günah sayfamızı kabartır. Bir bakmışsın hiç tanımadığın kişi yakana yapışmış hakkını istiyor.

Muhammed (a.s.)’nın ahlâkı bize aydınlatıcı, yol gösterici ışık olmalı. Yaşadığımız hayata at gözlüğüyle bakamayız.

Müslüman ferasetlidir, duyarlıdır, ileri görüşlüdür, bütüncül bakar, Allah’ın emirlerine duyarsız değildir ve akıl nimetini sağlam kullanır. Bütüncül bakmak için insanı erdemden nasibini alması lazım. Parçacı bakan küçük davanın insanı olur. Büyük resme bakmalı ve büyük düşünmeli. Elbette ki inancı sağlam olmalı insanın ki davası nakıs bulsun.

Hani meşhur söz varya: Küçük insanlar insanları, büyük insanlar ise fikirleri tartışır.

Ne zaman fikirleri tartışacağız, zamanı gelmedi mi?

Başımıza gelen birçok musibetler kendi ellerimizin yapmış olduğu günah yüzündendir.

Toparla Allah’ım bizi, biz kullarını bağışla. Şüphesiz ki en merhametli olan sensin. Kafir, müşrik, münafık zalim kişilerin aldatıcı söz ve davranışına karşı güçlü iman nasip eyle. Müslüman olarak yaşat bizleri, Müslümanlar olarak canımızı al ve bizi salihler arasına kat.