Org. Başbuğ`un Star Tv`deki konuşması üzerine...
Yazarımız Sait Alioğlu, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ`un Star Tv`de Uğur Dündar`a verdiği mülakatı değerlendirdi.
Sait Alioğlu
İslam ve HayatTürkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un Star TV’de 5 Temmuz 2010 Pazartesi günü akşam kuşağında Uğur Dündar’ın gündeme ilişkin sorularına verdiği cevaplar önemine binaen kamuoyunda, siyasi çevrelerde ve medyada büyük yankı buldu! Sorulara verilen cevapların mihenk taşının ise Irak’ın kuzeyinin PKK için güvenli saha olduğu, İrtica İle Mücadele Eylem Planı ve hem bu planla ilgili olarak yargılanan Albay Dursun Çiçek ve doksanlı yıllarda Güneydoğu’da komutanlık yaptığı dönemde işlenen faili meçhul cinayetlere adı karıştığı iddiasıyla yargılanan Albay Cemal Temizöz’e sahip çıkma olayını belirtmiş olalım…
Başbuğ’un kendisiyle yapılan söyleşide ‘İrtica İle Mücadele Eylem Planı’nı ortaya çıkaran Taraf gazetesini hedef gösterip, o gazeteyi ‘malum gazete’ olarak anması kayda değer bir haber olarak önümüzde durmaktadır.
Bu söyleşi Star TV dışında ‘Genelkurmay Başkanı Başbuğ’dan Çarpıcı Mesajlar’ spot cümlesiyle Milliyet gazetesinin 6 Temmuz 2010 tarihli nüshasının ‘Politika’ sayfasında ‘SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ…’ iç manşetiyle haber merkezi imzalı olarak yayımlandı.
‘Türk kanı’ muhabbeti…
Bu söyleşide bazı medya kuruluşlarına, BDP’ye ve bir dönem ordudan topluca ayrıldığı belirtilen bir grup rütbeli askerlere yönelik zehir zemberek açıklamaları hakikaten de ‘sözün bittiği yeri’ işaret etmektedir. Düşünün ki bir Genelkurmay Başkanı laiklik temelleri üzerine ulusalcılık kaygısıyla kurulmuş bir devletin dinden, siyasete kadar her alanda o devletin çizgisini sürdürmeye yönelik çabaları karşısında vazgeçil(e) olarak düşündükleri düşünce ve inanç özgürlükleri açısından karşı durmaya çalışan yapılara yönelik olarak kendi hakkı ve haddi olmadığı halde söz yetiştirmesi o devletin kuruluş felsefesine rağmen dünyanın geldiği noktayı görememesi, birde salt ırk esasına ve kana dayalı milli birliktelikleri ayakta tutmaya yönelik militer çabaları artık bir açıdan işin sonunun geldiğini bizlere göstermektedir!
Ki, sadece ve sadece biyolojik bir hadise olmaktan öte hiçbir anlamı olmayan kan vurgusu üzerinden ‘Türk kanı taşımıyorlar’ söylemi miadını doldurmuş bayat bir söylem olarak tarihteki yerini alacağa benziyor… Yirmili, otuzlu yılların sözde bilimsel ortamlarında oluş(turul)an türedi bir Türklük, Türk vurgusu ve yukarıda da belirttiğimiz kan olgusu bu toprakların kavimler, kültürler ve medeniyetler gerçeğini bir türlü yok sayamadı, ortadan kaldıramadı! Ki, bundan dolayı da Ak Parti iktidarı döneminde ardı ardına toplum bazlı açılımlar –Demokratik, Kürt, Alevi ve Roman Açılımı- hep söz konusu oldu…
Söyleşiden bazı başlıklar…
Sırayla gidersek; “Beş defa bitirdik, PKK şanslı bir örgüt, Sözün Bittiği Yerdeyiz, PKK’da Çekişme Var, Güçlü Ordu Güçlü Türkiye, Türk Kanı taşımıyorlar vs. başlıkları ön plana çıkıyordu. Birde bu söyleşide Başbuğ, Ergenekon davası içerisinde yargılanan bazı kişilere de ‘hasseten’ üzüldüğünü belirtiyordu. Bunlar; Başta Albay Temizöz olmak üzere Albay Dursun Çiçek ve Mehmet Haberal gibi şahıslardan oluşuyordu… Ona göre belki de Ergenekon sürecinde tutuklanan muvazzaf askerlerin ve sivil görevlilerin hiçbirisinin yargılanmayı gerektirecek suçları söz konusu değildi! Hasseten de onlar için üzüldüğünü üzerine basa, basa beirtiyordu. Ve kendince bazı başlıkları öne çıkarmaya çalışıyordu. Ör. Güçlü Ordu; Güçlü Türkiye vs…
Medyada O Söyleşi İle İlgili Olarak Yayımlanan bazı Yazılar…
Malum söyleşi ile ilgili olarak medyada oluşan yankı muvacehesinde birkaç kalemin yazısı çeşitli gazetelerde olayın akabinde yayımlanmaya başladı. Bu yazılar; Sabah gazetesinden Nazlı Ilıcak’a ait ‘Ve İlker Başbuğ Konuştu; Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu’nun ‘Genelkurmay Başkanı’nın Bayat Görüşleri; Zaman’dan Bülent Korucu’nun ‘Başbuğ’un Söylemedikleri; Star’dan Şamil Tayyar’ın ‘Başbuğ bize bunları da anlatsın; Taraf’tan Metin Altıok’un ‘Org. Başbuğ’dan Giderayak Muhtıra ve yine aynı gazeteden Ahmet Altan’ın ‘Konuşuyor’ adlı makaleleri ön plana çıkan makaleler arasında belirmekte idi…
Ayrıca AA, Cihan Haber Ajansı ve Zaman gazetesinden Haksozhaber.net tarafından derlenen ve başta hukukçular olmak üzere siyasilere kadar bir yığın kişi ve çevrenin haber ağırlıklı tepkisi de söz konusuydu. Müşteki avukatlarından Tahir Elçi, Diyarbakır Baro Başkanı Av.Emin Aktar, Yozgat Baro Başkanı Av.Yusuf Başer o konuşmaya tepki gösteren hukukçulardan sadece bir kaçıydı. Birde Ak Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’la birlikte BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Bağbuğ’a o konuşmasından ötürü tepkilerini ortaya koyan kişiler olarak öne çıkıyorlardı…
Malum gazeteden doğru sorular…
Bu konuşmaya yönelik olarak Başbuğ tarafından ‘Malum gazete’ sıfatıyla değerlendirilen Taraf gazetesince Başbuğ’un cevaplaması isteğiyle muhatap kişiye beş soru yöneltmişti; 1) “İrticayla Mücadele Planı’nı polis sızdırdı.” Dedi. Kanıtı var mı yoksa dikkati başka yere çekmek için mi uyduruyor?” Bu soruya Bağbuğ nasıl cevap verir bilinmez ama bizce o bu ifadeleriyle iki kuş birden vurmak istemektedir; a)Dikkati başka yere çekmek, b)Orduya rakip olarak gördüğü polis teşkilatını ‘Bakın Cumhuriyet’i korumuyorlar!’ vurgusuyla rejim karşıtlığı sandalyesine oturtmak ve rejimin bel kemiğinin illa da ordu olduğunu üzerine basa, basa belirtmek!
2)BDP’li vekillere “Ya milletvekilliğinden ayrıl, ya da dağa git” diye talimat verdi. Hangi yetkiyle konuşuyor? Aslında kuvvetler ayrılığı ilkesi ve demokratik parlamenter sistem yürürlükte ise eğer Başbuğ’un bu ifadesi tek kelime ile totaliter zihniyetin tekrardan ve eskisinden de güçlü olacak şekilde yeniden bu topraklarda tesis edilmesine yönelik ifadeler bağlamında değerlendirmeyi gerektirmektedir…
3)Cizre’de 20 cinayetin emrini vermekte yargılanan Albay Cemal Temizöz’e üzüldüğünü söyledi, hukuka müdahale ettiğini bilmiyor mu? Bilmez olması mümkün mü? Ama gel gör ki askeri vesayet içre hareket etmek eğer hukukun katledilmesi değil se ya nedir? Birde yargılanan rütbeli askerlerin gerek mahkemece ve gerekse de o dönem öldürülen maktüllerin ilk elden yakınlarının tanıklıları zevat açısından bir anlam ifade etmemektedir ki, mahkeme istediği kadar yargılama yapsın!!!
4)Beğenmediği bir haber için “Bunlar Türk kanı taşımıyorlar!’ dedi. Bunun ırkçılık olduğunun farkında mı? Eğer insaf içre düşünseler bal gibi ırkçılık olduğunu görecekler, ama yukarıda da belirttiğimiz gibi salt ırk ve kan esasına dayalı Hitler tipi yekpare(!)bir toplum algısı onlara gayet bilimsel ve hakikatin ta kendisi olarak geliyorsa diyecek bir şey kalmayacaktır, elbette!
5)Profesyonel orduya karşı çıktı. Buna karar verme yetkisi olmadığını ne zaman öğrenecek? Bizce ya emekli olup boğaz’a nazır bir ortamda emekliğinin keyfini çıkarırken, ya da acemi eğitimini yeni tamamlayarak yalçın dağlar arasında mermilere, havan toplarına hedef olacak olan vatan evlatlarından yüzlerce, binlerce ve belki de on binlerce kişinin hayatının o zeminlerde yitip gitmesinden, ocakların tümden sönmesinden sonra…
Sonuç..
Hani bir söz vardır ya ‘Bir konuştu, pir konuştu!’ Ama gelinen süreçte ülkenin ve toplum açısından var olan sorunların çözümü için harcanan emeklere, emeklere katkı sunan insanlara, dökülen alın terlerine bakıldığında artık kahramanlık dönemlerine ait olduğunu bildiğimiz yukarıdaki mantaliteyi içeren cümlelere sonuçta ihtiyaç kalmayacaktır!
Kaldı ki bir olayı, olguyu ortaya koyması icap eden kurumlar adına yetkili kılınanların ve özel alanda yer işgal eden şahısların konuşması karşı taraflara göz dağı vermek, meydan okumak suretinde değil de bilgi vermek söz konusu ise anlamlı olacaktır.
Ama bugüne kadar bu ülkede yerine göre şahıslar ve kurumların yetkilendirdiği görevliler ya işi savsaklamak adına demagoji yaptı, yapmaya devam etti, ya da apoletin ağırlığı altında zehir zemberek ifadelerle vasat, olumlu ortamları tarumar edip ezdi geçti! Gerçi bu tür bayat dayatmaların artık sonunun geldiği aka gelen iç ve dış şartlar muvacehesinde kendi mecrasına doğru yol alacaktır!
İşte Başbuğ’da mutedil davranacağı, gelinen süreci anlaması gerektiği yeni bir ortamda eskiyi taklit etmekte ve eski alışkanlıkları yaşatmaya can atmaktadır… Bu çaba sorunların çözümünden ziyade olayı daha da katmerleştirmektedir…
Herkes konuşsun ama maslahat ve geleceğimiz açısından mutedil davranış sergilesin ve yerine göre de dinlemeyi bilsin. Yerine göre de sükut etme erdemini de gösterebilsin…
Selam ile…