Oruçla savaş
1956’da Tunus’un Fransızlardan bağımsızlığını kazanması sürecine öncülük eden Habib Burgiba, sonrasında ülkenin ilk devlet başkanı seçilmişti. Tunus’taki bir Fransız lisesinde okuduktan sonra Paris’te hukuk tahsili yapan Burgiba, ülkesine dönüşte jakoben laikliğin yılmaz savunucularından biri haline gelmişti. Bağımsızlığın ilânının ardından, Tunus’u “seküler bir devlet”e kavuşturmak için kolları sıvayan Burgiba’nın hedef seçtiği ilk İslâmi sembollerden biri ramazan orucu oldu.
New York Times gazetesi, 9 Şubat 1964 günü, Tunus’la ilgili ilginç bir habere yer vermiş. Başlık şöyle: “Tunus, ramazan orucunu engellemeyi başaramadı.” Haberin ilk paragrafı, bu merak uyandırıcı başlığı biraz daha açıklıyor: “Başkan Habib Burgiba, Tunus’u modern bir ülkeye dönüştürme yolunda, yabancı gözlemcilerin ‘nadir bir yenilgi’ olarak adlandırdığı bir durumla karşı karşıya. Tunusluların, ramazan orucunu tutmakta, bu yıl hiç olmadıkları kadar titiz ve sıkı davrandığı kaydediliyor.” Metnin devamında, ülkede o yıllarda yaşanan aktüel bir gerilimin ayrıntılarına yer veriliyor.
Birkaç yıl boyunca Tunus gündemini meşgul eden meselenin öncesi şöyle:
1956’da Tunus’un Fransızlardan bağımsızlığını kazanması sürecine öncülük eden Habib Burgiba, sonrasında ülkenin ilk devlet başkanı seçilmişti. Tunus’taki bir Fransız lisesinde okuduktan sonra Paris’te hukuk tahsili yapan Burgiba, ülkesine dönüşte jakoben laikliğin yılmaz savunucularından biri haline gelmişti. Bağımsızlığın ilânının ardından, Tunus’u “seküler bir devlet”e kavuşturmak için kolları sıvayan Burgiba’nın hedef seçtiği ilk İslâmi sembollerden biri ramazan orucu oldu.
İlk önce orucun çalışma temposunu düşürdüğünden ve sosyal hayatta verimi azalttığından dem vuran Burgiba, bu konuda resmi demeçler vermekle kalmadı, 1960’ın ramazanında “oruç karşıtı” bir yürüyüş organize ettirdi. Gündüz vakti başkent Tunus’ta toplanan binlerce kişilik destekçi grubunun karşısında bir şişe portakal suyunu kafaya diken Burgiba, “ülkenin ekonomik kalkınması için çalışmanın cihat olduğunu” kaydetti. Burgiba’ya göre, “düşmana karşı güçlü olmak için oruç yemek caiz, hatta şarttı”.
Arka arkaya dört hafta boyunca çalışma randımanının düşmesini “israf” olarak tanımlayan Burgiba, ulema sınıfını da oruç tutmamak gerektiğine dair fetva vermeleri için baskı altına aldı. Tunuslu âlimler, devlet başkanının bu gayri İslâmi tavrına direniş gösterdiler, halk da oruç konusunda geri atmadı. Ancak oruç tutmama yönündeki telkin ve yönlendirmeler, devlet dairelerinde çalışan memurlar üzerinde etkili oldu.
Habib Burgiba’nın, Tunus toplumunun geleneksel yapısını değiştirmek ve kültürel kodlarıyla oynamak için yaptığı tek şey ramazan orucuna savaş açmak değildi. Devlet başkanlığı koltuğuna oturduktan bir süre sonra kürtajı serbest bıraktı, Müslüman kadınların gayrimüslim erkeklerle evlenebilmelerinin önünü açtı, çok eşliliği yasakladı, kadınların mirasla ilgili haklarını modern hukuka göre düzenletti.
Disiplin altına almak istediği kabinesindeki bazı bakanları topluluk huzurunda tokatlayacak kadar nev-i şahsına münhasır bir tarza sahip olan Burgiba, rakiplerine karşı son derece acımasızdı. Bir zamanlar kendisine hizmet etmiş olan yakın adamlarından Salah bin Yusuf’un 1961’de Frankfurt’ta öldürülmesi olayı, sonradan açıkça ortaya çıkacağı üzere, Burgiba’nın düzenlettiği bir suikasttı.
Burgiba döneminde Tunus, İslâmi işlerden sorumlu devlet bakanlığına sahip olmayan tek ülkeydi. İsrail’le normal ilişkiler kurmayı savunan dış politika çizgisiyle de dikkat çeken Burgiba, Arap Birliği’yle ilişkilerini uzun süre mesafeli bir şekilde tuttu. Tunus bu reflekslerinden, sonraki cumhurbaşkanı Zeynelabidin bin Ali zamanında tümüyle vazgeçecekti.
Tunus’un dört bir yanını kendisinin ve yakınlarının isimleriyle donatan Burgiba, ölümünden önce, doğum yeri olan Munastir kentine beyaz mermerden bir mozole yaptırdı, içini de altın varaklarla süsletti. Fransız asıllı ilk karısı Mathilde Lorrain’den boşandıktan sonra, iktidarı sırasındaki birçok kararın ardındaki gerçek isim olarak gösterilen ikinci eşi Vesîle Ben Ammar’la evlendi. First lady, kabine toplantılarına baskın yapacak kadar dominant bir karaktere sahip olmasının yanı sıra, kimlerin bakan olacağına da bizzat karar veriyordu.
1980’lerin sonuna doğru sosyo-ekonomik durumun kontrolden çıkmaya başladığı Tunus’ta, artık Habib Burgiba’nın başına buyruk yönetiminin de sonuna geliniyordu. Başbakan Zeynelabidin bin Ali, göreve atanmasından hemen sonra, ülkenin ileri gelen yedi doktorunu toplayarak, Burgiba’nın akıl sağlığının devlet başkanlığı yapması için uygun olmadığına dair rapor hazırlattı. 6 Kasım 1987’de, azledilmesini içeren rapor kendisine okunan Burgiba, 2000 yılındaki ölümüne kadar kalacağı ev hapsine alındı. Bugün Burgiba’nın Munastir’daki anıtmezarının duvarında, kendisinden “Tunuslu kadınları özgürleştiren adam” olarak bahsediliyor.
***
Aslında yazıya başlarken niyetim, İslâm dünyasında dine bakışın değişimi ve toplumsal belirtileri görülmeye başlayan yeni bir tür laiklikten söz etmekti. Tunus ve Türkiye’nin geçirdiği değişimlere atıfta bulunup sözü Fas, Mısır ve Suudi Arabistan’da dinin devlet eliyle şekillendirilmesine getirecektim. Ama Tunus’un yakın tarihindeki bazı hadiselerin, özellikle genç okurların dikkatini çekebileceğini düşünüp, lafı uzattım.
Bu yazı, sonraki için bir mukaddime olsun. Çarşamba günü Fas, Mısır ve Suudi Arabistan örnekleri üzerinden, toplumların din algılarındaki dönüşümleri konuşalım.
(Taha Kılınç / Yeni Şafak)
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !