Murat KONAK
OSMANLI'DA HÂKİM KÜLTÜR ÜZERİNE KISA BİR DEĞİNİ
'...Örneğin, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, askeri başarıyı garantilemek için bütün ruhani güçler bizzat halife sultanın izniyle yardıma çağrılmıştı. Dervişler, Şumnu'da dokuz kez şehri tavaf edip dua ettiler ve düşman ordularının geçeceği yerleri 'hiyel-i metin-i takva' ile bağladılar. Sofya'da Aziz Bali'nin ruhani güçlerinden yararlanmak istediler ve hatta Osmanlı sarayında zikir törenleri yapılmaya başlandı. Tabii ki, tüm o hurafeler Osmanlı ordularını feci şekilde yenilmekten kurtaramadı ya da Rus ordularının adı geçen yerleri almasını ve İstanbul'a dayanmasını önleyemedi. Ancak ulema bildiğini okumaya devam etti ve bilmediğini de hurafeler yardımıyla uydurdu...' (1)
Burada verilen bilgilerden de anlaşılacağı gibi Osmanlı toplum ve devlet düzeninde hiçbir zaman İslami ilkeler hakim olmamıştır. Hakim olan değerler büyük ölçüde İslam'a aykırı örf, adet ve hurafelerdir.
Bunun böyle olmasının başta gelen sebebi de Osmanlı düzeninin yine İslam'a aykırı olan saltanatla yönetilmesidir. Baştan İslam'a aykırı olan bu yapının İslam'a olan aykırılıkları ortadan kaldırmasını beklemek şöyle dursun, onları körükleyeceği apaçık bir gerçektir. Buna rağmen günümüzde bazı Müslümanlarda yer edinen tarih övgülerinin ise yersiz ve temelsiz olduğu da bir gerçektir.
Ayrıca yukarıda verilen bilgilerin II. Abdülhamit dönemiyle ilgili olması da; bu padişah etrafında muhafazakar/milliyetçi ve Müslüman kesimler tarafından tam bir efsane üretimi yapıldığını ortaya koymaktadır.
Bu da tarihin sadece devlet tarafından değil, gayri resmi olduğunu iddia eden ve 'yalan söyleyen tarih utansın!' diyen çevreler tarafından da çarpıtıldığını göstermektedir. Buna paralel olarak, Osmanlıların son zamanlarında sahiplendikleri 'Hilafet' kurumun da içinin boş olduğu ve bunun aslının da saltanatın başka bir isimle ambalajlanmasından ibaret olduğu anlaşılmalıdır. ,
Zira İslam'a aykırı hurafelerle mücadele edemeyen, hatta onları üreten bir hilafet anlayışı sadece bir aldanıştan ibaret kalacaktır. Üstelik bu dönemlerde, Osmanlı düzeninin sahip çıktığı hurafeler sadece gelenekten kaynaklananlar değil, aynı zamanda onlardan çok daha vahim sonuçlar doğuran modern hurafelerdir.
Bundan dolayı da yine bazılarının dile getirdikleri gibi; '1924'te kaldırılan hilafetle İslami iradeye tamamen son verilmiş' yorumları havada kalmaktadır.
Zira Osmanlı'nın iradesi hiçbir zaman İslam'a dayalı olmamıştır. Son yıllarda ise, İslam'dan izler taşıyan kurum ve kuralları modernleşme adına yok etmeye çalışan da Osmanlı'nın kendisi olmuştur.
Son olarak şunu belirtmek gerekir ki; günümüzde yaygın olan Batı kaynaklı hurafelerin bu derece de yaygın olmasının asıl nedeni de, tarihten taşınan hurafeye dayalı din anlayışıdır.
Gelenekten taşınan hurafeler Kur'anın rehberliğinde sorgulanmadığı için, yine İslam adına ve Müslümanlık icabı! denilerek modern hurafelere kucak açılmıştır.
Dipnotlar:
1- Osmanlı'da Batıl İtikatlar Ve Büyü, Nimet Elif Uluğ, Sh. 196