Oylar direnişe!
Sakarya Başörtüsü Platformu`nun 184. basın açıklamasında, seçimlerin halka hiçbir şey vaad etmediği vurgulanarak, seçimlerin figürasyonu olmak yerine, çözümü direnişte aramak gerektiği ifade edildi.
İslam ve Hayat
Sakarya Başörtüsü Platformu'nun 184. basın açıklamasında, seçimlerin halka hiçbir şey vaad etmediği vurgulanarak, "İnancına, emeğine ve ekmeğine göz dikilen milyonlar, figürasyondan öte bir yerde değiller" denildi.
Açıklamada, başörtüsü yasağına karşı dayanışma çağrısı yapıldı ve seçimlerin figürasyonu olmak yerine, çözümü direnişte aramak gerektiği vurgulandı.
Açıklamanın önemli bir vurgusu da, başörtüsü yasakçılarının birlikte hareket etmesine rağmen, Müslümanların başörtüsünü savunmak için birlik olamadığı yönündeydi.
Basın açıklaması sırasında "Uyan Diren Özgürleş", "Yasakçılar Yenilecek İslami Direniş Kazanacak" sloganları atıldı, "Tevhid Adalet Özgürlük", "Hepimiz Başörtülüyüz", "Yasaşın Başörtüsü Direnişimiz" pankartları açıldı.
-
HUSEYIN SASMAZ 22-03-2009 13:13
Mahalli Secimler. Yaklaşan mahalli seçimler nedeni ile siyasette belirgin bir hareketlilik gözükmektedir. Partilerin ve belediye adaylarının yaptığı propaganda çalışmaları halkın gündemine oturmuş vaziyettedir. Ekonomik krizi arkasına alan mahalli seçimler belki de Türkiye tarihinin en sönük politik içerikli icra edilecek seçimlerden birisi olma özelliğini taşıyor. Bu noktada belki şu akla gelebilir: "Bu seçim siyasi değil yerel seçimlerdir. Dolayısı ile siyasi yani milletvekili seçimleri özelliğini elbette taşımaz." Böylesi bir iddia her yönü ile geçersiz kalacaktır. Çünkü seçimler halkın işlerini güdecek siyasilerin yönetime taşınması demektir. Bu taşıma esnasında yapılacak işlem/amel de siyasidir. Her parti veya seçimlere katılan kişiler nasıl bir yol izleyeceklerini partisi veya siyasi kişiliği altında halka sunar, halkta ona göre tercihini yapar. Bir kıyaslama yapacak olursak ve önceki seçimleri -yerel veya milletvekili seçimleri olsun fark etmez- hatırlamaya çalışırsak aradaki farkı ve gelinen noktayı görmüş oluruz. Türkiye'de toplumsal siyasete büyük bir darbe vurulmuştur. Türkiye halkı herhangi bir siyasi fikre göre değil menfaate göre şekillendirilmektedir. Önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde meydanlarda hiçbir siyasi eylemin ortaya çıktığını görmek mümkün değildir. Ancak çok basit söylemlerle insanlar saatlerce meydanlarda tutulmakta, meyillerini belirlemek içinde horoz kavgası verilmektedir. Ne kimileri laikliği, liberalizmi, kapitalizmi, demokrasiyi ve bunlardan doğan ekonomik sarsıntıyı tartışıyor ne de kimileri çöküntü karşısında alternatif çıkışlar üretebilmek için sunuşlar yapabiliyor. Halka sundukları konular, oluşturdukları gündemden bazılarını aktaralım: Erdoğan; "Bu Deniz Baykal'ın kimyası bozuldu herhalde, çok saldırgan oldu. Devamlı hakaretler ediyor. Bir de ‘Ben Ergenekon'un avukatıyım' diyor. Sayın Baykal, sen zaten geçmişten bu yana hep böyle işlerin avukatı oldun. Biz ise milletin avukatıyız, aradaki fark bu. İktidar olmak gibi bir niyeti de yok zaten. İnanın eline teslim edin 5-10 koyun, hepsini kaybedip gelir. Baykal'ın "Yüzde 52 oy alamazsan istifa edecek misin?" sözlerine de yanıt veren Erdoğan, "Buralara kadar geldi iş. Sen bırak benim alacağımı, sen ne alacaksın onu söyle. Ben Ordu meydanından söz veriyorum, birinci parti olamazsam giderim. Peki sen? Sen birinci parti olamazsan siyaseti bırak ki millet kurtulsun. CHP de senden kurtulsun" dedi. (haberinyeri.net) Baykal; Sen bana, partime 'tiynetsiz, nesepsiz' dedin. Bunlara aldırmadım. Tiynetimden de nesebimde de kuşkum yok. Senin bu laflarının beni üzmesi için bi neden yok. O konuda bir kompleksim yok. Sen öyle desen ne olur, böyle desen ne olur. Sen öyle dedin diye ben başbakanla konuşmuyorum demiyorum. - Tiynetsiz diyen bir üslup maganda üslubu değil midir? Çiftçiye 'ulan ananı da al git' diyen bir üslup maganda üslubu değil midir? (12 Mart 2009 cumhuriyet) Bahçeli; MHP lideri, AKP'nin kimine makarna, bulgur, yağ dağıttığını, kimine para dağıttığını belirterek, "Hepsini alıp kullanın, yiyip için. Sonra da 'Beni sana köle yapamazsın' diyerek bir de Osmanlı tokatı çarpın" dedi. Başbakan Erdoğan'a, "Bozkurdun nefesi ensendedir" diye seslenen Bahçeli, milletin paralarının nerelere gittiğini bildiklerini, bilmediklerini de araştırdıklarının altını çizerek, "Burada bir yolsuzluk varsa, cenabı Allah nasip ederse iktidara gelince 7 sülalenden hesap sormazsam namerdim" diye konuştu. Başbakan'ın beraberinde 5 bin polisle, devletin tüm imkanlarını kullanarak seçim propagandaları için her yeri dolaştığını söyleyen Bahçeli, "Dolaşa dolaşa yakında ayakların dolaşarak yürüyemeyecek hale geleceksin" dedi. (Vatan) Meydanlarda bu şekilde siyasilerce (!) kuru-sıkı atılırken katılanların da alkış tuttuğunu görüyoruz. Yani satanda memnun alan da! Kişileştirilen siyaset artık üretmekten çok ninni söyleyerek insanları uyutma politikası gütmektedir. Kişiliğin ağırlık bastığı şu ortamda tabi ki meydan Erdoğan'a teslim edilmiştir. Diğer partilerin de seçim meydanlarında yaptıkları çıkışlar her halükarda Tayyip Erdoğan'ı yükseltme propagandasından başka bir şey değildir. Seçimi kazanmak isteyen hiçbir parti bu şekilde davranmaz ve insanların önüne dedi-kodu politikası ile çıkmaz. Maalesef bu seçimlerde Türk toplumunun siyaseten ne kadar gerilere düştüğüne şahit oluyoruz. Dününü unutup önünü göremeyen bir noktaya gelmiştir. Sadece alkışlayan ve ne için alkışladığını bilmeyen binlerce insan... Bu halkın siyasetten nasıl uzaklaştırıldığının kısaca bir özetidir. Muhasebe edebilme yeteneğini kaybeden toplumlar sömürülmeye, güdülmeye, aşağılanmaya, başkalarının çıkarları doğrultusunda kullanılmaya her zaman müsaittirler. Maalesef Müslüman Türk halkı bu durumun yani düşük bir toplumun görüntüsünü sergiliyor. İdeolojisiz, fikirsiz, düşüncesizce hareket etmek geleceği görememektir. Ölçüsüz bir hayata, ölçüsüz bir alakaya razı olmak demektir. Bu nedenle yapılacak olan mahalli seçimlerin helallik-haramlılık yönü unutulmuş gündem konusu olmaktan uzaklaştırılmıştır. Müslümanlar olarak, bize ait olanla ayakta durmuyor, ona yönelmiyor, başka zeminlerde başkasının sunduğu imkanla ayakta durup, bu yönde bir yönelişe meylediyorsak yanılıyoruz demektir. Birçok seçmen, seçtikleri adamlar vasıtasıyla bazı menfaatler umarak seçimlere katılmaktadır. Seçileceklerden bir kısmı birtakım işler gerçekleştirmeyi arzularken, bir kısmı terfi etmeye ve diğer bir kısmı da bazı geçici dünya menfaatleri için çalışmaktadırlar. Onlar bu dünyanın adi ve geçici şeyleri için Dinlerini görmemezlikten geliyorlar. Şar'inin/kanun koyucunun bu hususta nasıl bir hüküm vazettiğine hiç bakılmamaktadır. Bu sistemler insanların duygularına hitap ederek yumuşak, hoşgörülü, uzlaşmacı ve sevgiyle muamele yaklaşımını seçerek toplumun ilgisini çeken, arkasından gidilecek şahısları ortaya çıkarttılar. Oysa Allah'u Teâla bu durumu kesinlikle reddediyor: "Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar." (Kalem: 8-9) Belediyeler TC.'nin kontrolü altında olan kurumlarından bir kurumdur. Bu kurum için yapılacak seçimler de Türkiye Devletinin laik kanunlarına göre yapılmaktadır. Yine buralarda uygulanan uygulamalarda küfür kanunları doğrultusunda düzenlenir. Yerel yönetimlerin şu ana kadar hangi İslami hükmü uyguladığı görülmüştür? Veya fenni işlerde hangi İslami uygulamaya kapı aralamışlardır? Nitekim Ebu Davud, İbni Abbas Radiyallahu Anha'dan Nebî Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini rivayet etti: "Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar; su, mera ve ateş." diye buyururken belediyeler haraç keser gibi insanlardan para almakta, meraları yüksek miktardaki paralarla kiraya vermektedir. Bugün belediyelerin yaptıkları işlerden hiçbir işin İslam'da yeri yoktur. Birahanelerin, fuhuş yataklarının müsaadesi de düzenin istekleri doğrultusundadır. Müslümanlar için belediye seçimleri menfaat olarak gözükebilir. Oysa menfaatin değil de sevap ve günahın ölçü olduğunu şu ayeti kerime açıkça ortaya koymaktadır: "Sana şaraptan ve kumardan sorarlar. De ki; Her ikisi de büyük günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür." (Bakara: 219) Görüldüğü gibi Allah'u Teâla bu ayeti kerimesinde menfaati değil, günahı esas kılmıştır. Demek ki; bir hususta insanlar için bazı menfaatler ve günah çatışabilir. O halde elbette ki günah işlemeyip menfaat terk edilmelidir. Zira bir Müslüman için asıl menfaat Ahirette günah ile Rabbinin huzuruna çıkmamasıdır. Yerel seçimler demokratik seçimlerden bir seçimdir. Demokrasi, demokratik yol kandırmacadır, önemlisi haramdır, küfürdür. Haram ve küfürden hayır beklemek ise gaflettir, dalalettir. Müslüman Türk halkını bu seçimden uzak durmaya davet ediyoruz