Hızır YILDIRIM
ÖZELEŞTİRİ
İlk kendimizden başlamalıyız; durduğumuz yer, yaşantımız, bakışımız önemlidir.
Kendimiz donanımlı ve âhlaklı bireyler olmalı, hayatın bizleri sorumlu alanlara sevketmesi lazım.
Kendimizden, ailemiz, akrabalarımız, komşularımız ve yakın, uzak çevremizden sorumluyuz. Bu sorumluluk bilinci ile harekete geçmek durumundayız.
Kişi bildiği ölçüde dinini yaşamaya anlatmaya ve tebliğ etmeye mecburdur!!!
Tevhîdi esas alarak bulunduğumuz alana hâkim olmak durumundayız.
Maalesef ki bugün durum çok farklı, enerjimizi müslümanlar olarak biribirimizi tekfir ederek bitiriyoruz.
Halbuki Rabbimiz ne buyuruyor :
"Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: İyiliği emreder, kötülüğe mani olursunuz. Ve Allah’a iman edersiniz. Eğer Kitap ehli de iman etseydi elbette ki onlar için daha hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler vardır. Çokları ise dinden çıkanlardır." ~ Al-i İmran Suresi 110
Bu ayetin bağlamında hareket etseydik, inanın çok yol alacaktık. Allah'ın yardımı bize ulaşacaktı.
“Müslüman, dilinden ve elinden insanların güvende olduğu, mü’min de insanların malları canları hususunda, kendisine güvendiği kişidir.” (Tirmizi, İman bab,12)
Birbirimizi tekfir ederek kafir, müşrik, münafık, mürted, hadis inkarcıları, zındıklar vs.. demek; bize ne kazandır?
"Peki bu vasıflar karşımızdaki şahısta yoksa"? Böyle olumsuz sözler gerçek sahibini bulur ve yaptığımıza pişman oluruz, ya bu dünyada yada mahşerde mizanda.
"Hiç kimse, bir başkasına fâsık veya kâfir demesin. Şayet itham altında bırakılan kişide bu sıfatlar yoksa, o söz onu söyleyene döner." (Buhârî, Edeb 44)
Bir müslümanın görevi: Bu olumsuz vasıflar o kişilerde varsa? İlmi delil ile uygun bir dille söylemesi gerekiyor. Zorlama ve baskı olmaması lazım.
Biz onların söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onlara karşı bir zorba değilsin. Sen tehdidimden sakınan kimseye Kur’ân’la öğüt ver. ~ Kaf Suresi 45 ~
"Peki bu arkadaşların yaptıkları"? Diyanet, akademisyenler, tarikatler, cemaatler, yazarlar vs... Allah'tan gelen vahyi dosdoğru bir şekilde anlatıyorlarmı? "Yoksa ameli meseleleri değilde, müteşabih olanları mı anlatıyorlar." Maalesef toplumu ilgilendimeyen meseleleri anlatıyorlar. İnsanlarda dinlerini öğrenemiyorlar. Bunun sorumlusu kim acaba?
Sosyal medya hayatımızın bir parçası. İyi kullanılmadımı en zararlı, iyi kullanılırsa en yararlıdır. Sosyal medyayı kullanırken Resûlûn güzel ahlâkıyla yaklaşmak gerek ve hikmetli olunmalıdır. Üslup önemlidir. "Peki bu var mı?"
Hadis inkarcıları diyen kesim, "acaba" Resûlûn ahlâkı üzerlerinde var mı? Sürekli karşı tarafı tekfir etmek ne kazandırır!
Resülüllahınsahabelere karşı tutumu hep iyi yöndeydi. Bedevilere karşı bile hoş görülüydü.
Biz 'uzaydan' gelenlerimi anlatacağız? Kaybetmek kolay kazanmak zordur. Sosyal medya üzerinden hakarete varan söylemler kişiyi günah bataklığına sürükler.
Rehberimiz Kur'an derken, bunun içine sünneti ve hadisleride alır. Allah Resûlû Kur'an'ın ayrılmaz bir parçasıdır. Ayıranlar Kur'an'ı okusalar dahi anlamamışlardır.
İnsanlar artık Kur'an demekten korkar hale gelmişlerdir.
Önceki ve sonraki bazı 'âlimler' Kur'an'ı anlamazsınız, biz anlarız derken farkında olmaksızın olumsuz bir kapı açmışlardır. Bu kapıdan bir çok zararlı kişiler girmişlerdir.
Kur'ani mesaj topluma yabancı kalmıştır.
Zaten toplum kolayına kaçmış anlamadan teganni şekliyle uyutulur hâle getirilmiştir.
İşi bilenler ise, ben daha iyi bilirim egosuyla birbirlerine düştüler. Zalim kafir ve müşrikler, bu halden inanın çok memnunlar. Sömürülmeye devam ediyoruz. Ümmetin hali pürmelam, düştüğümüz bu halden bir an önce kalkmamız gerekiyor.
Allah Rasulü yanında başka başka cemaatler varmıydı? Cahil bedevi bir arap toplumundan inşa olmuş örnek model, fıtrata uygun bir nesil yetiştirdi.
İlmi eleştiriye her zaman açık olmalı müslüman. Üslupta ciddi sorunlarımız var.
Bu sorunu biz müslümanlar olarak tahammül göstererek aşmamız gerek. Birbirimizi Allah için sevmeliyiz, kindar olabiliriz belki, ama asla adaletsiz olmamalıyız!...
Cemaatleri tek tek ele alırsak mesela süleymanhilmitunahan hoca tebliğde güzel bir metod uygulamıştır. Allah demenin yasak olduğu dönemde,trende çocukları eğitmiştir.
Bugün müntesipleri maalesefki mirasyedilerdir.
Şeyh Şamil, Şeyh Said bunlarda da tasavvuf yaklaşımı vardı, ama hep zalimlere karşı kıyam ettiler, boş durmadılar. Bugünkiler ise kendilerini inzivaya çektiler.
İbn-i Teymiye kıyam eden âlim idi. Bugün ise selef kesimi olanlar hayattan kopuk bir cihadi anlayış içindeler. Halka tebliğ etmeden toplumu güç ile ıslah etmek biz müslümanların metodu değildir.
"Düşmanlarım bana ne yapabilir ki, Ben cenneti yüreğimde taşıyorum. Hapsedilmem halvet, Sürgün edilmem hicret, Öldürülmem şehadettir." (İmam İbn-i teymiye.)
Seyyid Kutub'un davası neydi? ne uğurda mücadele etti? iyi anlamak gerekiyor.
"Abdulaziz bin Baz'a talebelerinden biri: Hocam hangi tefsir kitabını tavsiye edersiniz? diye sorar.
Bin Baz, Fizilalil Kuran'ı tavsiye eder.
Talebe: Hocam Seyyid Kutub bidat ehli birisi kravat takar, sakalını keser der.
Bin Baz, oğlum yaklaş der. Talebe yaklaşınca Bin Baz, sakalından tutar ve der ki; Seyyidkutub kravatlı ve sakalsız hali ile İslam'a bir Fizilal ve başını verdi. Peki sen bu sakalınla İslama ne verdin!"
Yanlışları bir yana, Said-i Nursi'nin şu sözleri ne güzeldir. "Zalimler için yaşasın cehennem" "O'nu tanıyan ve itaat eden, zindanda dahi olsa bahtiyardır. O'nu unutan, saraylarda da olsa zindandadır".
Bu cemaatlerin müntesipleri ile ancak Kur'an ve sünnet üzerine akidevi konuları belirleyip konuşmak gerek, liderin üzerinden değil!
"Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz, onların yaptıklarından sorulmayacaksınız." ~ Bakara Suresi 134 ~
Önceki yaşamış olan şahsiyetleri bu ayetin bağlamında değerlendirirsek daha isabetli olur kanaatindeyim.
Bizden önceki şahsiyetlerin kendi dönemleri için kendilerince güzel işler yaptıklarını düşünüyorum. Her insan gibi hataları olduğu gibi, olumlu yanları da var; ve o olumlu yanlarını almalı, hataları İslam'a zarar verecek boyutta ise onu söylemek elbetteki önemlidir. Hakaret etmeden, alaya almadan kazanmamız gerekir. Bizdeki eleştiri kültürü maalesef, kazanmak yerine kaybetmeyi tercih ediliyor.
Bugüne söyleyeceğimiz ve yapmamız gereken o kadar çok şey var ki! Belki bunlar en son konuşulacak şeylerdir. Rasûl bizim için olmazsa olmaz konumunda, O'nun o güzel ahlâkını kuşanmak durumundayız.
Eleştirdiğimiz insanların hataları biz de olmadığı gibi, onlardan bir adım önde olmamız lazım, takva boyutuyla. Biz yapmıyorsak ve sadece eleştiyorsak, kendimizi gözden geçirmek durumundayız.
Çalışıp mücadele veren kardeşlerimize de destek verip, azmini artıracak işler yapmak durumundayız. İfrat ve tefrit müslümanların hep kaybı olmuştur. İtidalli bir yol tercih etmek gerek.
Sosyal medya iyi kullanılırsa bizlere faydası çoktur. Teknolojik araçları en iyi şekilde kullanmalıyız.
Facebook, Instagram, twitter, Whatsap ve diğerleri vs... Yazdıklarımızı biz müslümanlar olarak hikmetli ve düşündüğümüz sözlerle süslemek gerekir.
Sosyal medyada üste çıkma ve ben haklıyım diye toplum içinde kardeşimizi değersizleştirmek bize ne kazandırır günah ve vebaldan başka.
Halbuki güzel sözlerle kardeşimizi motive etmek durumundayız. Bu bağlamda hucurat süresini sürekli okuyup canlı tutmamız gerekir diye düşünüyorum acizane bir şekilde.
Eleştiri: rencide edecek kelimelerden uzak durmalıyız,yoksa kardeşimiz incinir ve bizden uzaklaşmış olur.(3)
Biz birbirimizle uğraşmaktan enerjimiz tükeniyor, zalim ve kafirlerle mücadele etmeye mecalimiz kalmıyor.
Gıpta: (onda var, bende de olsun.)
Sehavet: (bende var, onda da olsun.)
İsar: (benim değil, onun olsun.)
Cud: (benim yok, ama onun olsun.)
Fakr: (onda yok, bende de olmasın!)
Bizler böyle güzel hasletler taşımalıyken birbirimizle didişmek niye acaba?..
Onlardan sonra gelenler ise: “Rabb’imiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Müminlere karşı kalbimizde bir kin bırakma. Rabb’imiz! Şüphesiz ki Sen, çok şefkatli ve çok merhametlisin” derler. ~ Haşr Suresi 10 ~