Özgür-Der kışla cinayetlerinin hesabını sordu
Başörtüsüne özgürlük için Ramazan ayı boyunca her Cumartesi Fatih Saraçhane Parkı`nda toplanan Özgür-Der mensupları, topluma ve siyasete had bildirmeye kalkan Genelkurmay`ın, kışladaki cinayetlerin hesabını vermesi gerektiğini vurguladı.
Başörtüsüne özgürlük için Ramazan ayı boyunca her Cumartesi Fatih Saraçhane Parkı'nda toplanan Özgür-Der mensupları; başörtüsünün yanı sıra geçen hafta Kürt meselesini de gündeme getirmişlerdi. Bu haftaki eylemde eğitim zayiatı altında katledilen askerlerin sorumlularının hesap vermesi gerektiği ifade edildi. Topluma ve siyasete had bildirmeye kalkan Genelkurmay'ın, kışladaki cinayetlerin hesabını vermesi gerektiği yüksek sesle dile getirildi.
Murat Ayar'ın sunumunu yaptığı eylemde "Genelkurmay Had Bildirmeyi Bıraksın; Kışladaki Cinayetlerin Hesabını Versin!" ve "Herkes İçin Adalet Başörtüsüne Özgürlük!" yazılı pankartlar açıldı. Ayrıca eylemde "Yasakçılar Silivri'de Yasakları Yürürlükte!", "Hak ve Adalet Temelli Çözüme Evet!", "İnancına Örtüne Kimliğine Sahip Çık!" yazılı dövizler taşındı.
İlkav Genel Başkanı Mehmet Pamak eylemde yaptığı konuşmada Kürt açılımı konusunda gündeme gelen tartışmalarda liberal, muhafazakar ve ulusalcı kesimlerin açmaz ve çelişkilerine dikkat çekti. Pamak adalet ve özgürlük talebinde çifte standartlardan uzak ve birbirini engelleyen değil destekleyen siyasal duruşlara ihtiyaç olduğunu vurguladı. Darbe sürecinin yaşandığı bir vasatta sözde özgürlük yanlısı aydın ve akademisyenlerin "Ne şeriat ne darbe!" söylemi ile mazlum durumdaki Müslümanlarla darbecileri aynı kefeye koymaya kalkıştıklarına işaret eden Pamak "Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün 'hayat tarzıma ilişkin İslami bir müdahale olursa dağlara çıkarım' söylemi ile MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'nin Kürt meselesinin çözümü yolunda atılacak bazı adımlar konusunda düştüğü endişe ile '50 yıl boyunca dağlarda mücadele etmeye hazırız' sözü aslında egemen zihniyetin zorba zihniyetinin dışa vurumudur. Dağlarda kime karşı, ne adına mücadele edeceksiniz? Halka karşı zorba resmi ideoloji adına mı savaş yürüteceksiniz? Oysa işte biz Müslümanlar burada, her zaman olduğu gibi meydanlarda apaçık bir biçimde mücadele ediyoruz. Sözümüz ve duruşumuz hakkı temsil ediyor ve hiçbir kimseyi kimliğinden dolayı tasallut altına alma niyeti taşımıyor. Ayrım yapmaksızın herkes için adalet istiyoruz. Silahla, mahkemeyle kimseyi kendini inkara zorlamıyoruz. Esasen bir Müslüman için böyle bir durum da asla vaki değildir. Sözümüz hak, mücadelemiz adalet üzerinedir."
Pamak'ın ardından söz alan Özgür-Der yönetim kurulu üyesi Rıdvan Kaya ise karşı karşıya olduğumuz sorunlara değindiği konuşmasında özetle şu ifadelere yer verdi: "İşte önümüzdeki ay okullar açılacak ve zulümler, dayatmalar eskisi gibi sürecek. Başörtülü öğrenciler yine başlarını açmaya zorlanacak. Namaz kılan öğrenciler yine kalorifer dairelerinde, çatılarda namazlarını eda etmeye zorlanacak ve medya terörüne maruz kalacaklar. En azından şu aşamada bir adım atmalı ve Milli Güvenlik Dersi adı altında liselerde sergilenen militarist görüntülere son verilmeli.
Son günlerde gündemde yer tutan konulara baktığımızda açılım konusunun nasıl güçlü duvarlarla örülü olduğunu gözlemleyebiliyoruz: Genelkurmay Başkanı anayasadan söz ediyor ve Kürt açılımının anayasal ilkeleri zorlamasına müsaade edilemeyeceğini söylüyor. Peki acaba bu tutumun kendisi anayasaya uygun mu? Mevcut yasalar ve anayasa Genelkurmay Başkanına siyasi konularda böyle had bildirircesine konuşma, siyasi konularda taraf olma hakkını veriyor mu?
Bu açıkça yetki aşımı, had bilmezlik değil midir? Üzerine vazife olmayan konularla uğraşmak yerine Genelkurmay kendisinin asli vazifeleriyle, doğrudan sorumluluk alanına giren konularla ilgili konuşmayı tercih etse ya! Örneğin Elazığ'da 17 Ağustos tarihinde bir komutanın sadizmine kurban giden 4 gencin ölüm nedeninin bugüne kadar neden gizlendiği hakkında açıklama yapsa ya! Ya da 27 Mayıs'ta Hakkari Çukurca'da 6 askerin ölümüne yol açan mayınların ordu tarafından yerleştirildiğine dair iki komutan arasında yapılan telefon görüşmesinin mahiyetini açıklasa ya!
Gayet iyi biliyoruz ki; onlar iktidarları zayıflamasın, tahakkümleri azalmasın diye gizlerler; susarlar; saptırırlar; gerektiğinde tehdit ederler. Bu onların iktidar sürdürme biçimi.
Bu noktada mağdurlar, mazlumlar, adaletten ve özgürlükten yana olanlar ise ısrarla sormalılar, teşhir etmeliler, taleplerinde ısrar etmeliler. İşte bizler bunun için buralardayız! Elimizde silahımız yok, iktidar araçlarına sahip değiliz ama haklı olduğumuzu biliyoruz. Rabbimize dayanıyoruz. Ve inşallah onun yardımıyla bu çarpık düzenin zalimliklerine, haksızlıklarına karşı mücadelemizi sürdüreceğiz."
Konuşmaların ardından Grup Yürüyüş son albümlerinde yer alan "Allahu Ekber" isimli bir parçayı topluluğun da kendilerine eşlik etmesiyle seslendirdi.
Eylem atılan sloganların ardından sona erdi.
(Kaynak: Haksöz Haber)