Özgür-Der ve TOKAD`dan 27 Mayıs açıklaması
Özgür-Der ve TOKAD, 27 Mayıs darbesinin yıldönümü vesilesiyle birer açıklama yaptı. TOKAD adına Ahmet Örs’ün yaptığı açıklamada, halkın değerlerine savaş açan darbeci zihniyetin 27 Mayıstan 12 Mart muhtırasına, 12 Eylülden 28 Şubata oradan da 27 Nisan e-muhtırasına devam ettiğinin vurgulandığı açıklamada Ergenekoncu, balyozcu darbeci anlayışla topyekûn mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı.
İslam ve Hayat
Özgür-Der ve TOKAD, 27 Mayıs darbesinin 50. yıldönümü vesilesiyle birer açıklama yaptı. TOKAD adına Ahmet Örs’ün yaptığı açıklamada, halkın değerlerine savaş açan darbeci zihniyetin 27 Mayıstan 12 Mart muhtırasına, 12 Eylülden 28 Şubata oradan da 27 Nisan e-muhtırasına devam ettiğinin vurgulandığı açıklamada Ergenekoncu, balyozcu darbeci anlayışla topyekûn mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı.
Yönetim Kurulu üyesi Örs’ün açıklamasında, 27 Mayıs darbesinin halkı terbiye etmek isteyen egemenlerin gerçekleştirdiği darbe zincirinin ilk halkası olarak değerlendirildi. Halkın değerlerine savaş açan darbeci zihniyetin 27 Mayıstan 12 Mart muhtırasına, 12 Eylülden 28 Şubata oradan da 27 Nisan e-muhtırasına devam ettiğinin vurgulandığı açıklamada Ergenekoncu, balyozcu darbeci anlayışla topyekûn mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı.
“Türkiye, bir darbeler ülkesidir. 27 Mayısın açtığı yoldan devam eden 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat postmodern müdahalesi darbeciler için yeterli olmamış, bir de Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde ilahi okuyan kızlara 27 Nisan gecesi e-muhtıra vermişlerdir.” cümleleriyle darbeciliğin kısa bir geçmişinin çıkarıldığı açıklamada halkın seçtiği başbakan ve bakanların asılmasının bazı kesimlerce ilericilik olarak kabul edilmesi mide bulandırıcı bir durum olarak değerlendirildi.
Halka darbenin değişik usullerle devam ettiğinin altının çizildiği açıklamada şöyle denildi: “Şu bir gerçektir ki darbeler sadece fiili ya da postmodern müdahalelerle yapılmaz. Darbe yasalarını yaşatarak, bir asra yakındır sürdürülen darbeden beter dayatmalarla yapılır. Başörtülü kızlarımızı okul kapılarından sürerek yapılır. İnsanların dillerini ve kimliklerini yasaklayarak yapılır. Halkı korkularla teslim alarak yapılır. Okullardaki tek tipçi militarist eğitim anlayışları devam ettirilerek yapılır. Katsayı zulmüyle çocuklarımız üniversitelere alınmayarak yapılır. Çözülmeyen Kürt sorunu üzerinden gerçekleştirilen hak ihlalleri ile yapılır. Madenlerde öldürülen, asgari ücretlerle köle gibi çalıştırılan, savaşlara yollanan Anadolu halkının sırtında asalakça yaşamaya devam edilerek yapılır. Kısacası darbenin usulleri çoktur. Halka karşı egemenlerin yürüttüğü savaşın görünen ve görünmeyen bin türlü tarafıdır darbeler.”
Basın açıklaması darbe ve darbecilere karşı şu çağrıyla son buldu: “Bu çerçevede farklı toplumsal kesimlere de bir çağrıda bulunmak istiyoruz: İyi darbe, kötü darbe olmaz! 12 Eylüle karşı çıkarken 28 Şubatı görmemek; 27 Mayısla 27 Nisanı atlamak vicdana, ahlaka asla sığmaz! Özgür ve adil bir ülke ancak adalet temelinde, farklı kimlik ve inançlara saygı duyularak kurulabilir. O nedenle önyargı ve bencilce yaklaşımlar darbeciliği yok etmez, aksine karşıtlıklar üreterek darbeciliği besler. Dolayısıyla zulme ve zalimlere karşı birlikte direnecek bir irade ortaya konulmadığında kazananlar sadece zalimler olacaktır!”
Özgür-Der açıklamasında ise, "27 Mayıs’ta ordu içinde oluşturulan cuntalarla iktidara el koyma geleneğini başlatan askerler, sonraki yarım asır içinde ülkenin yoğun bir militarist kuşatma içinde debelenmesinin de sorumlusudurlar" görüşüne yer verildi.