Pakistan`da mülteci sayısı 4 milyona ulaştı
Pakistan’daki çatışmalar sebebiyle evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 4 milyona ulaştı. Kamplardaki sağlıksız şartlar sebebiyle ölümler başladı. Kendi ülkelerinde mülteci durumuna düşen insanlar, çaresizlik içerisinde kendilerine uzanacak yardımları bekliyorlar.
Pakistan ordusu ile Taliban güçleri arasındaki çalışmalar sebebiyle sivil halkın yaşadığı mağduriyetin boyutları büyüyor. Svat Vadisi'nde başlayan askeri opersayon ülkenin 5 eyaletinden birisi olan Kuzey Batı Sınır Vilayeti'nin birçok bölgesini kapsıyacak biçimde genişletildi.
Ülkede geçtiğimiz mayıs ayının ilk haftasında başlayan askeri opersayon sebebiyle evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 4 milyona ulaştı.
KAMPLARDA SALGIN HASTALIK TEHTİDİ
Gidecek bir yeri olmadığı için çadırkentlere yerleştirilen mültecilerin sayısı 500 bine ulaştı. Alt yapı yetersizliği nedeniyle kamplarda ciddi sağlık sorunları görülmeye başladı. Temizlik sorunu sebebiyle patlak veren uyuz vakaları kampta yaşayan tüm mültecileri tehdit ediyor. Kirli sular ishal salgınlarına sebep olurken toprak arazinin etkisiyle tozlanan ve kirlenen gıdalar birçok mültecinin solunum yolu enfeksiyonuna maruz kalmasına yol açıyor.
ÖLÜMLER BAŞLADI
Bölgede çatışmaların başladığı günden beri İHH İnsani Yardım Vakfı'nın çalışmalarını organize eden Ekrem Es, kamplarda yaşanan sağlık sorunlarının toplu ölümlere neden olabileceğini ifade etti. Son günlerde Kamp şartlarında yaşanan 4 doğumun da ölümle sonuçlanması ve iki çocuğun yeterli beslenememekten kaynaklanan nedenlerle hayatını kaybetmesini önümüzdeki günlerde yaşanacak felaketlerin habercisi olarak değerlendiren Es, "Eğer gerekli tedbirler alınmaz ve muson yağmurlarına kadar kamplardaki sağlık şartları düzeltilmezse binlerce mülteci salgın hastalıklar nedeniyle hayatını kaybedelebilir" dedi.
İHH'nın sahip olduğu kamplarda düzenli sağlık taraması yapıldığını ve bu ekiplerin başka kamplara da sağlık hizmeti götürmeye çalıştığını belirten Ekrem Es, tüm gayretlerine rağmen herkese yetmelerinin mümkün olmadığını söyleyerek dünya kamuoyunu Pakistan'da yaşanan sorunlara karşı daha duyarlı olmaya çağırdı.
ÇATIŞMALAR TÜM ŞİDDETİYLE SÜRÜYOR
Öte yandan Svat Vadisi'nin merkezi olan Mingora, ordu kontrolüne geçerken çatışmalar Svat vadisinin diğer yerleşim birimleri olan Hodigram, Şemuzey, Landake, Çakdara, Tana, Picuar, Bacaar bölgelerinde devam ediyor. Ordu yetkilileri operasyonun biteceği sinyalini verse de operasyonlarda taliban birliklerinin berlinen 21 liderinden hiçbirisine ulaşılamamış olması çatışmaların kısa sürede sona ermeyeceğinin işareti olarak yorumlanıyor.
SAVAŞ YAYILIYOR
Bir yandan ateşkes sinyali veren Pakistan ordusu diğer yandan da Veziristan vilayetindeki bazı bölgelerde talibana karşı askeri operasyon başlattı. Taliban liderlerinin ait olduğu aşiretlerin hedef alındığı yeni saldırıların Pakistan'daki savaşı daha çok yaygınlaştırmasından endişe ediliyor.
-
HUSEYİN SASMAZ 01-09-2009 15:09
Kapitalizmin Gölgesindeki Yöneticiler, İnsanları Korumakla Meşgul Olacaklarına Kendilerini Korumakla Meşguldürler Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Hanımlar Resmî Sözcüsü Fehmide Ferhâne Hânım tarafından, Şeyh Mucîburrahman ailesi hakkında konulan sıkı koruma yasasını Hükümetin onaylamasına bir cevap olarak bugün yayınlanan basın açıklamasında şöyle demiştir: Ülkede, hırsızlık, gasp, yağmalama, talan ve cinayet gibi suçların yaygınlaştığı ve insanların güven ile emniyetin kaybolmasından dolayı muzdarip olduğu bir sırada hükümet ve kurumları, insanların korumak yerine yöneticileri korumakla meşguldürler. Fehmide Hânım şöyle ekledi: Demokrasinin gölgesindeki insanın kanun çıkarma yetkisi vardır. Bunun içindir ki yöneticiler, kendi çıkarlarına hizmet edecek kanunlar çıkarmaktalar. Ancak İslâm Nizamı'nın gölgesinde yasama ve tek yetki sahibi olan Allah Subhânehu ve Te'alâ'dır. Hiçbir kimsenin kendi hevası ve meyillerine göre kanunlar çıkarma hakkı yoktur. Kapitalizmin gölgesindeki kanunların çıkarılmasının ana hedefi, çıkar sağlamaktır. Bunun içindir ki yönetim nizamları, iktidardaki partilerin üyelerini, onların ailelerini ve işçilerini korumak için çalışırlarken İslam Devleti'ndeki işlerin gözetilmesinin ve siyasi amelin gayesi insanların haklarının korunmasıdır. Hidayete ermiş olanların öncüsü olan kimselerden Ömer İbn-u el-Hattab, Harun er-Reşit ve Kanunî Sultan Süleyman gibi Hilafet Devleti'ndeki Müslüman yöneticilerin mizacı böyle olmuştur. Zira gözlerini daima Allah korkusuna ve insanlar üzerindeki sorumluluklarına dikmişlerdir. Çünkü onlar yönetimleri esnasında hayatlarını, insanları korumaya, onlara hizmet etmeye ve herhangi bir şahsi çıkardan üstün tutmaya adamışlardır. Oysa bugün, bizim yöneticilerimiz, Bangladeş'teki 140 milyon insanın sıkıntılarının artmasına hiç önem vermemektedirler. Fehmide Ferhâne Hânım şöyle dedi: Beşerî nizamın gölgesindeki tüm yöneticiler, yönetimi teslim aldıktan sonra şahsi çıkarlarını korumak için kirli siyasi çalışmalar yapmaktadırlar. Aynı husus değişim için yalancı vaatlerde bulunmasının ardından otoriteye gelen koalisyon hükümeti için de geçerlidir. Zira o da otorite tahtına çıkmasının ardından bizzat kirli siyasi işleri yapmıştır. Nitekim bu hükümet, sakinlerin yarısından çoğunun hatta başkent Dakka'da oturanların bile günlük iki öğün yemeğini karşılama hususunda başarısız olmuştur. Dolayısıyla bunlardan milyonlarcası sefalet içerisinde yaşayan evsiz barksız kimseler olup içmek için temiz su bile bulamamaktalar ve kendilerine elektrik ulaşmamaktadır. Ancak hükümetin bakanları, insanların acılarını ve onların ihtiyaçlarını hepten unutmuşlardır. Zira onlar, kendi partilerinin liderlerini, onların ailelerini korumakla ve fakir insanların cebinden bunlara harcama yapmakla meşgul olurlarken insanlara nasıl önem versinler ki?! Ferhâne Hânım şunu da vurguladı: Ülke yöneticilerinin unutmamaları gerekir ki sadece güvenlik tedbirleri, onlardan birinin hayatını korumak için yeterli değildir. Ayrıca ölümü ve istediğine bağışlayıp istediğinden çekip aldığı hayatı elinde tutan Allah Azze ve Celle'ye itaat etmeleri, O'ndan korkmaları da gerekir. Son olarak Ferhâne şunları söyledi: Kapitalizm, sadece bizim ülkemizde değil bilakis dünyanın dört bir tarafında ağır bir şekilde başarısız olmuştur. Hükümet, kapitalistlerin ve yöneticiler tabakasının çıkarlarını güvence altına almaktadır ancak insanların hayatını, mallarını ve onurunu, gözetimsizliğe ve ilgisizliğe terk etmiştir! Bu da insanları; bu başarısız nizamı reddetmeye, onu tarihin çöplüğüne atmaya, insanların haklarını koruyacak ve onları acılı ve sefil hayattan kurtaracak olan Hilafet Devleti'nin ikamesi için çalışmaya sevk edecektir. Fehmide Ferhâna Hânım حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Hanımlar Resmî Sözcüsü Bangladeş
-
HUSEYİN SASMAZ 01-09-2009 15:07
Hükümet, Hilâfet Devleti'nin Kurulmasını Engellemek İçin Sömürgecilerin Hesabına Çalışmaktadır Hizb-ut Tahrir, Hilafet Devleti'nin yıkılışının yıldönümü münasebetiyle, Hilafet Devleti'nin ikamesini talep etmek için cuma salatından sonra Dakka'daki Mescid-i Kebîr'in dışında bir yürüyüş ilan etti. Hizb-ut Tahrir üyeleri ve destekçileri yürüyüşe başlamak için toplandıkları sırada polis, yürüyüş yapmalarını engelledi, yalan söylemleriyle katılımcıları dağıtmaya çalıştı ve onları korkutmak için akrobatik hareketlerde bulundu. Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Resmî Sözcüsü Muhyiddîn Ahmed, polisin uygulamalarına cevap olarak basın açıklamasında şunları söyledi; hükümetin, Hizb-ut Tahrir'in faaliyetlerini engellemeye devam etmesi, Hilafet Devleti'nin ikamesini engellemek için sömürgecilerin hesabına çalıştığını göstermektedir. Sözde "demokrasi temsilcisi" olan hükümet, Müslümanları İslam'a davetten engellemekle İslam'a yönelik düşmanca tutumunu ispatlamıştır. Ancak o, ülkedeki 150 milyon Müslüman'ın Hilafet'e olan davetini engellemeye yönelik çabalarında başarısız olacak ve insanlar, Karzai, Müşerref ile Mâliki'yi bir çekirdek gibi çitleyip attıkları gibi onu da kaldırıp atacaklardır. Muhyiddîn Ahmed şöyle dedi; Hilafet, insanların hayatlarını koruyacağı gibi insanların mallarını ve şereflerini koruyacak, insanları yaşadıkları sefil ve perişan hayattan kurtaracaktır. Mevcut kapitalist nizam ise ancak bir avuç kapitalist ile yöneticiler tabakasını korumaya çalışmaktadır. Zira birkaç gün önce Şeyha Hasina'nın ailesi ile akrabalarını korumaya yönelik yasayı hükümetin nasıl onayladığına şahit olduk. Yine bundan birkaç gün önce, Bangladeş'teki milyonlarca insanın hayatını tehdit edecek bir baraj olmasına rağmen bir Hindistan'daki "Taipamuka" barajının başlatılmasını protesto etmek isteyen göstericilerin vahşice dağıtılması için hükümetin polise nasıl emir verdiğine şahit olduk. Yine hükümetin karıştığı ve Bangladeş Sınır Muhafızları Subayları'ndan yüzün üzerinde kişinin öldüğü katliamı protesto etmek için gösteri yapmak istediklerinde daha birkaç ay önce polisin, Hizb-ut Tahrir şebâbını nasıl vahşice bastırdığına da şahit olduk. Hilafet Devleti, H. 21 Recep 1342 el-muvâfık 3 Mart 1924'de yıkıldı. Bu da başta, Allah ona lanet etsin, Mustafa Kemal olmak üzere ajanlarını kullanan İngiltere'nin başını çektiği sömürgecilerin komploları sayesinde olmuştur. Hilafet'in yıkılışından beri ümmet, birçok siyasi, iktisadi, askerî, içtimai ve kültürel felaketlerle karşı kaşıya kaldı. Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], ümmeti tek bir vücut olarak vasıflandırdı. Ancak Hilafet'in yıkılmasından sonra ümmet, 57 parçaya bölündü, bunların her birine kâfirler ve müşrikler hükmetmektedirler. İşte o zamandan beri Müslümanlar, muazzam bir servete sahip olmalarına rağmen fakirlikten dolayı sıkıntı çekmekteler, onların yöneticileri, İngiltere, Amerika ve Hindistan'a hizmet etmekteler, ümmetin servetlerini kötüye kullanmaktalar ve bunları, karşılıksız olarak yabancı kapitalist şirketlere vermektedirler. Hilafet'i ikame etmek tüm Müslümanların üzerine farzdır. Zira Subhânehu Te'alâ şöyle buyurmuştur: فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ "Onların aralarında Allah'ın inzal ettikleriyle hükmet. Sana gelen hak hususunda onların hevalarına tabi olma." [el-Mâide 48] Hilafet, Allah'ın inzal ettikleriyle hükmeden bir devlettir. Hilafet, dünyadaki bütün Müslümanların genel liderliğidir. Halife ise, Allah'ın kitabı ve sünneti ile hükmeden bir yöneticidir. Müslümanları birleştirecek, Müslümanların servetlerini gözetecek ve onları sömürgecilerden çekip alacak, sömürgecilerin siyasi, iktisadi, askerî, içtimai ve kültürel saldırılarına karşı çıkacak ve ümmeti, dünyanın efendiliğine döndürüp akidede, bilimde, teknolojik, iktisadi ve askerî gelişimde tekrar dünyanın bir feneri yapacak olan bizzat Hilafet'tir. Şüphesiz Hilafet'in dönüşü yakındır ve Allah'ın izniyle Hilafet, kesin bir husustur. Zira bir taraftan ümmetin laiklik ve demokrasi ilmiğinden kurtulmaya yönelişi artık giderek artmakta olup İslam'ın devlet altında tatbik edilmesine yönelik çalışması giderek güçlenirken diğer taraftan kapitalist devletlerin artık yıldızı kaymış ve İslami alemdeki bu ülkelerin ajanları ümmetin bedeninden tecrit edilmiştir. Azim olan Allah şöyle buyurarak ne kadar da doğru söylemiştir: أَلا إِنَّ نَصْرَ اللّهِ قَرِيبٌ "Şüphesiz Allah'ın nusreti yakın değil midir?" [el-Bakara 214] Son olarak Muhyiddîn Ahmed, Hilafet Devleti'nin ikamesi için çalışma hususunda insanları acele etmeye çağırdı ve onları, 21.07.2009'da Dakka'daki Mühendislik Fakültesinde Hilafet'in yıkılışı münasebetiyle "Ey Bangladeş Hilafet'e Doğru" başlıklı düzenlenecek Hizb-ut Tahrir'in konferansına katılmaya davet etti. Muhyiddîn Ahmed حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Resmî Sözcüsü ve Genel Koordinatörü Bangladeş