Şükrü HÜSEYİNOĞLU

27 Şubat 2014

PAKİSTANLI ÇOCUKLARA 10. YIL MARŞI OKUTAN "HİZMET"

Nebevi hareket metodunun temel esası olan ilke merkezli mücadele anlayışı yerine, sonuca endeksli bir yaklaşımla yola çıkan oluşumların gelinen noktada nasıl bir hal-i pür melal üzere olduklarını üzüntü ve ibretle takip etmekteyiz.

İslam’a hizmet için çıkıldığına inanılan yolda, İslam’la taban tabana zıt yaklaşım ve pratiklerin ortaya konulmakta olduğuna tanık oluyor ve bunları dile getirdiğimizde “işi gücü bırakıp Müslümanlarla uğraşmak”la itham edilebiliyoruz.

Ne yapalım, dost acı söyler demişler. Acı da olsa gerçekleri dile getirmek zorundayız. Günü kurtarmak ve herkesle iyi geçinmek gibi kaygılarla, gözlerimizi gerçeklere kapatıp krala aslında olmayan elbiselerinin ne de güzel olduğunu söylemek yerine, “Kral çıplak!” diye haykırmanın, imanımızın bir gereği olduğunu biliyor ve imanımızın hakkını vermeye gayret gösteriyoruz.

Varsın birileri, iyiliği emr, kötülükten nehy sorumluluğu gereği gündeme getirilen uyarılara kulak vermek yerine, uyarılmaktan rahatsız olmaya devam etsin.

Samanyolu Televizyonu haber bülteninde izlediğim bir haber, bana “Bu kadarına pes artık!” dedirtti. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in Pakistan temasları sırasında, Fethullah Gülen cemaati tarafından Pakistan’da kurulan Pak-Türk Eğitim Kurumları’na yaptığı ziyaret ve bu kuruma ait okullardan birinde Çelik için düzenlenen program söz konusu ediliyordu.

Birkaç Pakistanlı öğrenci sahne alıp Türkçe şarkılar söyledikten sonra, haber spikerinin, “Pakistanlı öğrencilerin hep birlikte 10. Yıl Marşını söylemeleri salonda duygulu anlar yaşanmasına sebep oldu” mealindeki cümlesinin ardından, kız ve erkeklerden oluşan Pakistanlı öğrenci grubundan 10. Yıl Marşı dinliyoruz. İnanılmaz ama gerçek!

Türkiye’deki laikçi çevrelerin marşı olarak bilinen ve “28 Şubat’ın İstiklal Marşı” ünvanına sahip bulunan 10. Yıl Marşı, Pakistanlı öğrenciler tarafından gür bir sedayla seslendiriliyor ve bunu “başaran” da hizmet adına yollara revan olmuş bir cemaat oluyor.

Birilerine yaranmak ve akredite olmak çabasının bu çaba sahiplerini getirdiği nokta işte bu kadar dramatik. Üstelik bunca “takla”ya rağmen kimsenin kimseye yaranabildiği ve akredite olduğu da yok. Pakistan’daki söz konusu okulların kurulması için hizmet aşkıyla koşturan, varını yoğunu harcayan iş adamları ve eğitimciler o marştaki “On yılda on milyon genç yarattık her yaştan” ifadesini bırakalım dillendirmeyi eminim ki duyduklarında tevbe istiğfar etmeden yapamıyorlardır.

Bu tuğyan karşısında “Sümme haşa” dediklerini duyar gibiyim. Fakat gelin görün ki onların para ve gayretleriyle kurulan okullarda üstelik binlerce kilometre uzaktaki Pakistan’da gencecik dimağlara bu marş ezberletilip okutuluyor ve bunun adı da “hizmet” oluyor!

Geçtiğimiz yıl da, İstanbul’da, dünyanın çeşitli bölgelerinde açılmış olan bu okulların ortak organizasyonuyla düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyatı’nda Ganalı iki Müslüman öğrenciye uydurma bir Mehter Marşı olan kavmiyetçi içeriğe sahip “Ceddin deden neslin baban” marşının söyletilmesine tanık olmuştuk.

Afrika’daki Müslümana Türkçülük, Pakistan’daki Müslümana Kemalizm pazarlamak nasıl bir “hizmet”tir, birisi bir zahmet bunu izah etsin!

Tarihin en büyük paradokslarından biriyle karşı karşıya olduğumuzu söylesem bilmem ki abartmış olur muyum? Bir cemaat, Anadolu Müslümanlarının imkanlarıyla kurduğu müesseseler aracılığıyla Türkiye’deki laikçi sistemin sembol, söylem ve şiarlarını Pakistan’dan Afrika’ya, Balkanlar’dan Amerika’ya dünyanın hemen her bölgesine taşıyor ve yaygınlaştırıyor…

Bunu adı da dillerde “hizmet” olarak dolaşıyor ve tabii buradaki hizmet kelimesi “İslami hizmet” amaçlı olarak kullanılıyor.

Bu manzara karşısında şöyle düşünmeden edemiyor insan: Kaleyi içten fethetmek dedikleri böyle bir şey olsa gerek!

(Not: Bu yazı ilk olarak 2007 yılında Haksöz sitesinde yayınlanmıştır.)