Şükrü HÜSEYİNOĞLU

23 Ağustos 2010

PRAGMATİZM ÇIKMAZI

Bugün yaşanan referandum tartışmalarının özü, sistemin değişen küresel ve yerel şartlara göre yeniden inşası çabaları ve bir kısım İslami yapıların bu yeniden inşa süreçlerine aktif destek veriyor olmasıdır. Tevhid akidesi gereği mevcut sisteme bugüne kadar “Lâ” diyen ve denmesi için yıllarca mücadele veren İslami yapıların gelinen noktada muhtemel çeşitli kazanımları öne sürerek sistemin yeniden yapılandırılmasına omuz vermeleri kim ne derse desin büyük bir sapmadır.

 

İçine düşülen durum, kelimenin tam anlamıyla pragmatizm çıkmazıdır. Bırakalım mevcut anayasanın putperest ruhuna neşter vurmayı, başörtüsü yasağı zulmü gibi Türkiyeli Müslümanların öncelikli güncel meselelerinden herhangi birini bile gündemine almayan bir bir yasa değişikliğine, sırf Nasreddin Hoca’nın “Koyunların yünleri çalılara takılacak, sonra onları toplayıp ip yapacağım, sonra da bu ipleri pazarda satıp sana borcumu ödeyeceğim” fıkrasındakine benzer çözüm beklentileriyle ortak olmak, ilkeselliği bir tarafa bırakalım pragmatizmde de sınıfta kalmanın göstergesidir.

 

Bugün, despotizmi gerileteceği gerekçesiyle, putperest ruhuna hiçbir şekilde dokunulmayan anayasada yapılmaya çalışılan kısmi değişikliklere doğrudan destek kararı açıklayan ve bu kararı da “tutarlılığın gereği” olarak savunan yapılar, yarın değiştirilemez maddeleri ve tüm putperest ruhuyla daha demokrat bir anayasa (sivil anayasa) bütüncül olarak önlerine konduğunda ne yapacaklardır?

 

Bugün aktif destek kararının savunulması için dillere pelesenk kılınan “tutarlılık”, yarın putperest sivil anayasaya da aktif destek vermeyi gerektirecektir. Kısacası pragmatizmin ve daha çok sistem içi kazanımlara endekslenmiş söylemler ve pratiklerin dayattığı “tutarlılık” sarmalının, bu sarmala kapılanları götüreceği nokta, sırf daha sivil diye yeni putperest yasalara omuz vermek olacaktır.

 

Kardeşlerimize çağrımız, bu fasid “tutarlılık” sarmalını bugünden kırıp parçalamaları ve tutarlılığı ilkelere sadakatte aramalarıdır. Elbiselerini çoktandır liberalizm, demokrasi gibi modern kirliliklerle kirletmiş olanların yönelteceği “Rum ordusunun galip gelmesini arzulayıp da, bu orduya iştirak etmemek tutarsızlık değil mi?” şeklindeki ayartıcı itirazlara, bu “tutarsızlığın” bizatihi Allah Rasulü’nün (a. s.) sünneti olduğunu hatırlatarak cevap vermek ve Allah Rasulü’nün Sasani'ye karşı Rum ordusunun galibiyetine sevinmekle iktifa eden tutumunda sebat etmek yerine, tutarlılık adına pragmatizm çıkmazına sürüklenme yanlışına düşmeyelim.

 

Bizim durmamız gereken yer bellidir. “Lâ” dediğimiz gün seçtiğimiz yerimizde sebat etmek, kendi gemimizi inşada ısrarcı olmak ve güncele ve gündeme bu yerimizde sabit kalarak müdahil olmak bizi pragmatizmin çıkmaz sokaklarına girmekten koruyacaktır.