Protesto çağrısı: Obama’yla suç ortaklığına hayır!
Afganistan’da daha fazla kan isteyen Obama, 4 Nisan Cumartesi İstanbul`da; 5 Nisan Pazar günü de Ankara`da protesto edilecek.
Özgür-Der ve İLKAV, 5 Nisan'da Türkiye’ye gelecek olan ABD Başkanı Obama’yı protestoyla karşılama çağrısında bulundu. Afganistan’da daha fazla kan isteyen Obama’nın planları 4 Nisan Cumartesi İstanbul'da; 5 Nisan Pazar günü de Ankara'da protesto edilecek.
Afganistan'da daha fazla kan isteyen Obama'nın Türkiye ziyaretini protesto edeceğini bildiren Özgür-Der, yaptığı açıklamada duyarlı tüm insanları Afganistan için hazırlanan yeni işgal planına karşı tavır almaya ve Türkiye'nin asker göndererek suç ortaklığına girmesine "hayır" demeye çağırdı.
İlkav'dan yapılan açıklamada ise şöyle denildi:
"Emperyalist ABD'nin barış ve istikrar maskesi altında işgal projelerine destek vermemek ve yaptığı ziyaretin bozgunculuk projelerinin bir parçası olduğunu haykırmak için, 5 Nisan Pazar günü 12.00'te Kızılay YKM önünde buluşalım."
(Kaynak: Haksöz Haber)
-
HUSEYIN SASMAZ 14-04-2009 13:46
بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمٰـــنِ الرَّحِيـــم Obama, Bölgeye Balla Karıştırılmış Bir Zehir Sunmuştur! Obama, Türkiye ziyaretini dün, 07.04.2009 Salı günü tamamladı. Kendisinin İslâm ve Müslümanlar ile savaş halinde olmadığı, Türkiye’nin Batı ile İslâmî âlem arasındaki uçurumu bir köprüye dönüştürmesi açısından Amerika ve dünya için önemli olduğu, Müslümanlarla ilişkisinin terörizmle mücadele sınırının ötesinde başka hususları da kapsayacağı ve diyalog için çalışacağı şeklinde ballandırılmış açıklamalara yoğunlaştı… Türkiye parlamentosundaki, görüşmelerindeki, toplantılarındaki ve konferanslarındaki söylemleri de bu şekilde olmuştur! Obama’nın açıklamaları, hiçbir hayır içermeyen su tutmaz, ot bitmez çorak bir arazi(!) gibi olmasına rağmen Türkiye, Arap beldeleri, özellikle Irak, ardından İran, Pakistan ve Afganistan yetkilileri, Obama’da kendilerine yönelik selefinde olmayan bir yakınlık gördüler, onun açıklamalarını memnuniyetle karşıladılar, ona selefi Bush gibi Müslümanlara yönelik bir savaş adamı olmayıp İslâm’a davet eden biri olarak itibar ettiler! Onun bu ziyareti, açıklamaları ve konferansları ile Savunma Bakanı Gates’in, kongre önünde savunma bakanlığı bütçesi ele alınırken Amerika’nın Irak ve Afganistan’a yönelik savaşına yani daha çok Müslüman kanı akıtılmasına yoğunlaşacağı şeklindeki açıklaması aynı zamana denk gelmesine rağmen bunlara alkış tuttular! Aynı şekilde bunlar, Amerikan Adalet Bakanı’nın, askerî uçak parçalarını İran’a ihraç etmek suçlaması ile bir İranlının tutuklandığı açıklamasına denk gelmiştir! Bu Ümmetin başındaki musibetlerin en büyüğü, onun işini akletmeyen sağır, dilsiz ve kör yöneticilerin üstlenmiş olmasıdır. Diğer bir musibet ise, kendilerine alkış tutacak birilerini bulmuş olmalarıdır. فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ “O, kavmini (küçümseyerek) hafife aldı, (kavmi de) ona itaat etti!” [ez-Zuhruf 54] Bu yöneticiler, sizleri hafife almaktadırlar ve sizleri helaka sürüklemektedirler ey Müslümanlar! Şayet onlara itaat ederseniz sizler SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavline müstahak olursunuz: إِنَّهُ ُ سَتَكُونُ بَعْدِي أُمَرَاءُ مَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَلَيْسَ مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُ وَلَيْسَ بِوَارِدٍ عَلَيَّ الْحَوْضَ وَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَهُوَ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُ وَهُوَ وَارِدٌ عَلَيَّ الْحَوْضَ “Benden sonra yöneticiler olacaktır. Her kim onların yalanını doğrular ve zulümlerinde onlar yardım ederse ben ondan değilim, o da benden değildir. Havzımın başında da olmayacaktır. Her kim de onların yalanını doğrulamaz ve zulümlerinde onlara yardım etmezse o bendendir, ben de ondanım ve o havzımın başında olacaktır.” [en-Nesaî, Ka’b İbn-u Ucra kanalıyla tahriç etti] Ey Müslümanlar! Bölgeye yönelik Bush’un politikası ile Obama’nın politikası arasında ne fark vardır: O da yol haritası, Annapolis ve iki devletli çözüm projesinden oluşan Bush’un Filistin’e yönelik benimsediği aynı politikayı ifade etmiyor mu?! Bunlardan her biri diğerinden daha büyük bir cürüm değil midir? Bunlar, el-İsrâ ve’l Mirâç arzı olan Filistin’in daha çoğundan Yahudiler lehine taviz verilerek hiçbir egemenliğin ve otoritenin olmadığı bir ortamda yaşasınlar diye az bir kısmının Filistin halkına kalması demek değil midir? Aklı başında bir kişi buna alkış tutabilir mi?! Bu meseleye ilişkin Bush’un söylemi ile benimsediği şey, Obama’nın odaklandığı ve benimsediği aynı şey değil midir? Ayrıca Irak hususunda Obama’nın Bush’tan ne farkı vardır? Amerikan ordusu, Irak’ta çöreklenedurup etrafa fesat ve ifsat saçmakta, egemenliği ve otoriteyi elinde tutmakta değil midir? Obama, Bush’un Irak’taki yandaşları ile yaptığı anlaşmaya göre hareket edip kuvvetlerinin tamamını çekse bile ancak 2011 sonunda çekeceğini ilan etmemiş midir? Afganistan hususunda Obama’nın Bush’tan ne farkı vardır? Amerikan ordusu ile NATO ittifakı sabah-akşam yaşlıları, kadınları ve çocukları öldürmüyorlar mı? Dahası Obama, Afganistan’a daha fazla muharip gücü göndermekte ve NATO’daki müttefiklerini de daha fazla muharip gücü göndermeye teşvik etmektedir! İşte Obama’nın ilan ettiği strateji bu değil midir? O halde zerre kadar hayası olan bir yöneticinin bundan memnuniyet duyması bir hak mıdır? Pakistan hususunda Obama’nın Bush’tan ne farkı vardır? Bazılarının Pakistan hava üstlerinden kalktığı insanlı-insansız uçaklarla sabah-akşam kabileler bölgesini bombardımana tutan Amerikan uçakları değil midir?! Ayrıca her iki dönemde de Pakistan yönetim kurumlarının dört bir tarafında cirit atanlar Amerikan Dışişleri Bakanlığı temsilcileri ile Savunma Bakanlığı temsilcileri değil midir?! İran’a gelince; İran’a yönelik Amerikan politikasının genel hatları hususunda Obama’nın Bush’tan ne farkı vardır? Bush, Amerikan çıkarına olmasından dolayı Irak hususunda İran’a toplu müzakereler çağrısında bulunmuştur. Obama da Amerika çıkarına olmasından dolayı Afganistan konusunda İran’a toplu müzakereler çağrısında bulunmuştur! Dolayısıyla her ikisi için de asıl ve önemli olan Amerikan çıkarıdır. Daha sonra Bush’un İran’ın uranyum zenginleştirmesini engelleme yönünde yaptığı çağrıyı Obama da yapmamış mıdır? Bush, İran’ın nükleer politikasına karşı çıkıyor da Obama karşı çıkmıyor mu? Bush, İran’a yönelik yaptırımları uzatıyor da Obama uzatmıyor mu? Bu ikisinin arasındaki fark, genel politikada olmayıp sadece üslupta değil midir? Obama’yı ağırlayan Türkiye’ye yönelik Amerikan politikasında değişen nedir? Bush’un teşvik ettiği gibi Obama da onu Suriye ile Yahudi devleti arasında aktif arabuluculuğa teşvik etmemiş midir? Bush’un yaptığı gibi Obama da onun Ermenistan ile normalizasyona girmesine çağırmamış mıdır? Dahası Obama, açıkça tarihi ile “yüzleşmesi” yani şanlı geçmişini inkar etmesi çağrısında bulunmuştur! Bu ise Ermenistan meselesini bu sene içerisinde dile getirmeyeceğine dair Türkiye’ye verdiği sözün bile acısını dindiremeyeceği Türkiye’ye atılmış bir tokattır! Ayrıca Obama, Amerika ile İslâm âlemi arasında bir köprü vazifesi görmesinden dolayı Türkiye ile stratejik ortaklığa yoğunlaşarak Türkiye’yi Amerikan çıkarlarının ve bölgeye pazarlamasının savunma cephesi haline getirmiştir! Amerikalılar nezdinde Amerikan politikasını belirleyen devlet başkanı değildir. Bilakis bunu belirleyen, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar olmak üzere bunun şekillendirilmesine katılan kurumlardır. Dolayısıyla Başkanın gitmesi ile genel politika onunla birlikte gitmemektedir. Bilakis giden sadece onun üslubudur. Bu da zerre kadar siyasî bilgisi olan herkesin bildiği bir şeydir. Ancak bunu kavramayanlar ise ruveybida ajanlardır ki: [لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا] “Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler.” [el-A’râf 179] [وَلَكِن تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ] “Ama gerçek şu ki gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur! [el-Hacc 46] Ey Müslümanlar! İki gözü olan herkesin şahit olduğu hatta gözü olmayanın da sabah akşam kulaklarının çınladığı azgınca yürütülen kindarca bir savaş altında Irak ve Afganistan’da Müslümanların vahşîce katledildiği bir sırada Obama’nın mugalata ve saptırmada bulunarak kendisinin İslâm ve Müslümanlar ile savaş halinde olmadığını söylemesi garip ve şaşırtıcı değildir… Bu, garip ve şaşırtıcı değildir çünkü bu, İslâm’a ve Müslümanlara kindarlık besleyen Sömürgeci Kafirlerin adetidir. Zira onlar, ne Müslümanların katledilmesini, bir katliam olarak ne de onların kırılıp geçirilmesini bir kırıp geçirme olarak saymaktadırlar. Bilakis bunlar, Müslümanların göğüsleri üzerinde yapılan silahlı bir eğitimdir! Lâkin garip ve şaşırtıcı olan şudur ki Obama, bu kurnazca açıklamaları bırakın yakını, uzaktan dahi adını duyduklarında düşman kâfirleri tir tir titreten Hilâfetin son başkenti İstanbul’da yapmıştır… Buna rağmen Müslümanlar, ne onun yüzüne bir haykırışta bulunmuşlar ne de izzetli bir duruşla ona karşı koymuşlardır. Aksine ona alkış tutmuşlardır! Son olarak Bush ve Obama, İslâm’a ve Müslümanlara tuzak kurmak bakımından bir paranın birbirinden hiçbir farkı olmayan iki yüzü gibidirler. Aralarındaki tek fark ise; Bush, açık bir şekilde bölgeye zehir sunup Ümmetin hatta gizli bir şekilde utanmaksızın Amerika’nın çıkarlarına hizmet eden ajanların bile adavetini çekerken Obama ise, Amerika’nın karşısında durmalarını engellemek için Ümmeti uyuşturmak amacıyla bölgeye balla karıştırılmış bir zehir sunmaktadır ki böylece ajanları yeniden aktifleşerek utanmaksızın Amerika’nın çıkarlarına hizmet edeceklerdir! Doğrusu Obama, yöneticiler ile siyasî tabakadan olan yandaşlarının kendisine alkış tutup tebessüm ettiklerini görmesinden dolayı bölge halkını kandırmayı başardığını zannetmiştir… Ne var ki o, bu zannında heba olmuş ve hüsrana uğramıştır. Zira gerek kendisi, gerek müttefikleri, gerekse de ajanları, kendisine alkış tutan bu yöneticilerin bir vadide, Ümmetin ise başka bir vadide olup onların Ümmetten olmadığını ve Ümmetin de onlardan olmadığını ya unutmuşlar yada unutmuş gibidirler. İslâmî Ümmet, diri bir ümmettir ve Allah’ın izniyle o, Râşidi Hilâfet devletinin gölgesinde dünyanın öncülüğü ve liderliğindeki yerine oturmak üzere geri dönecektir. Zira o, Allah’ın yardımı ile günah ve kötülük sahiplerinin, asrın firavunlarının ve şer erbaplarının aciz bırakamayacağı güçlü arı-duru tertemiz bir ümmettir. أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ أَن يَسْبِقُونَا سَاء مَا يَحْكُمُونَ “Yoksa kötülük yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sanarlar? Ne de kötü hüküm veriyorlar!” [el-Ankebût 4]