Şükrü HÜSEYİNOĞLU

19 Mart 2009

PUTİN RUSYASI ve İSLAM

Zaman zaman medyada Putin Rusyası’nın İslam’la ilgili “açılım”larını okuruz. Moskova’da Rusya devletinin girişimiyle İslam’ı konu alan çeşitli toplantılar düzenlenmesi, Putin’in cami açılışına katılıp “İslam barış dinidir” türünden açıklamalarda bulunması, Moskova Darphanesi’nin Kur’an-ı Kerim’i altın levhalara basması ve 10 adet basılan nüshaların birinin Putin’e takdim edilmesi, diğer nüshaların ise çeşitli İslam ülkelerine gönderilmesi… 

Son olarak, Süleymaniye Vakfı Başkanı Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır'dan, Putin'in danışmanlarından Yuriy Mihaylov'un ‘Kur’an’ı Anlama Zamanı’ adlı bir kitap kaleme aldığını ve bu kitabın tüm finanmanını Putin'in üstlendiğini öğrendik. Söz konusu kitap, Putin’in emriyle Rus devlet yöneticileri, politikacılar ve Rus aydınlara sunuluyormuş. Prof. Dr. Bayındır bu bilgiyi, Kremlin Sarayı'nda Kur'an'la ilgili verdiği konferans ve gerçekleştirdiği temaslarla ilgili olarak Timeturk sitesinden Bülent Şahin Erdeğer'in sorularını yanıtlarken veriyor.

Her ne kadar Bayındır Hoca bunu olumlu bir gelişme olarak aktarsa da, Putin Rusyası'nın bu ve benzeri "açılım"larının gerçek niyet ve hedefinin göründüğünden çok farklı olduğunu söylemek için elimizde birçok karine bulunuyor. 

Acaba Putin ve ekibinin "Kur'an'ı Anlamak Zamanı"ndan kastı, "Kur'an'ı kullanmak zamanı" olabilir mi? Rusya'nın topraklarındaki Müslümanlara yönelik asimilasyon hedefli baskıları ve Çeçenistan'da sürdürdüğü işgal ve zulümlere baktığımızda bu daha gerçekçi görünmektedir.

Şahsen bu tür haberleri okuyunca, aklıma, meşru İslam hükümetine başkaldırıp İslam iktidarına son veren ve ardından cahiliye saltanatını yeniden canlandıran Emevîlerin “açılım”ları gelir. Meşru halifeye karşı savaş ilan edip çeşitli hile ve desiselerle ve binlerce Müslümanın kanına girerek yeniden saltanatlarına kavuşan Ümeyyeoğulları’nın bu yoldaki ilk “açılım”ı, savaş meydanında mağlup olmak üzere iken Kur’an sayfalarını mızraklara geçirip “Allah’ın Kitabı’nın hakemliği”ne çağrı yapmak (!) yönünde olmuştu bilindiği gibi. Ümeyyeoğlulları’nın o günkü lideri Muaviye, bu hamleyle meşru İslam ordusunda ikilik çıkmasını sağlamış ve neticede saltanata giden yolda önemli bir zafer kazanmıştı. 

Allah’ın Kitabı’nın yazılı bulunduğu sayfaları, onun mesajları ve hedeflerine karşı bir silah olarak kullanma sahtekârlığı konusunda Muaviye’yi, sonraki dönemlerde birçok zalim güç takip etti. Yaşadığımız coğrafyada da, hayatları İslami değerlerle savaşla geçen mevcut rejimin aktörleri, halkın karşısına çıktıklarında Kur’an mushaflarını öpüp başlarına koymak suretiyle Kur’an istismarı konusunda Muaviye’nin yolundan gitmeyi yeğlediler.

İşte, topraklarında yaşayan Müslümanları çeşitli baskı politikalarıyla sindirmeye ve asimile etmeye çalışan, özellikle de işgal altında tuttuğu Çeçenistan’da soykırıma varan büyük çaplı katliamlar gerçekleştirmiş olan ve gerek halen orada bulundurduğu askeri gücüyle gerekse taşeronu Ramazan Kadirov aracılığıyla işgalini ve zulümlerini sürdürmekte olan Rusya’nın İslam’la ilgili “açılım”ları, Muaviye’nin, İslam ordusu karşısında yenilmek üzere iken Kur’an sayfalarını mızraklara geçirerek yaptığı “açılım”dan farksızdır.

Çeçenistan’da yüzbinlerce Müslümanı katleden, yüzbinlercesini de mülteci konumuna düşürüp çeşitli ülkelerdeki derme çatma mülteci kamplarında, yokluk içinde yaşamaya mahkûm eden Putin Rusyası’nın, cami açılışı yapıp “İslam barış dinidir” nutukları atarak, Kur’an’ı altın sayfalara basarak hem Çeçenistan’da işlediği insanlık suçlarını unutturmak istemesi hem de Çeçenistan ve diğer İslam beldeleri üzerindeki işgalini sağlamlaştırmaya çalışması kendisi açısından anlaşılır bir durum. Fakat tarihte bu tür “açılım”larla çokça aldatılmış ve zarara uğratılmış olan biz Müslümanların bu konularda daha dikkatli ve uyanık olmamız gerekmiyor mu?

Putin Rusyası, bu tür tanıdık taktiklerle ya da parlamentoda “Rusya-İslam Dünyası: Stratejik Ortaklık” grubu kurmakla ve İslam Konferansı Örgütü (İKÖ)’ye üye olmaya çalışmakla ne Çeçenistan’da işlediği insanlık suçlarını unutturabilir, ne de ABD’ye karşı İslam dünyasıyla ortaklık hayalini gerçekleştirebilir. Rusya’nın, bunun için öncelikle Çeçenistan’da işlediği suçların hesabını vermeyi kabul etmesi ve 1996 yılında olduğu gibi Çeçenistan’ın gerçek temsilcilerini muhatap alarak soruna gerçekçi bir çözüm için adım atmalısı gerekir.