06-08-2008 09:32

Ruanda’da İslam rüzgârı

Batının kışkırtmaları sonucu Tutsilerle Hutuların birbirlerini kırdığı ülke Raunda. 1994`teki kabile savaşında 1 milyon insanını kaybetti. Artık `kabileciliğin` ismini bile duymak istemeyen Ruandalıların İslam`a olan ilgisi ise her geçen yıl artıyor. Ülkedeki Müslümanların imkânsızlıklar içerisindeki azimli çalışmaları da bölgede İslam`ın yayılması adına bizleri umutlandırıyor.

Ruanda’da İslam rüzgârı

Batının kışkırtmaları sonucu Tutsilerle Hutuların birbirlerini kırdığı ülke Raunda. 1994'teki kabile savaşında 1 milyon insanını kaybetti. Artık "kabileciliğin" ismini bile duymak istemeyen Ruandalıların İslam'a olan ilgisi ise her geçen yıl artıyor. Ülkedeki Müslümanların imkânsızlıklar içerisindeki azimli çalışmaları da bölgede İslam'ın yayılması adına bizleri umutlandırıyor.

Tarih boyunca büyük acılar, katliamlar, soykırım ve ayrılıkların yaşandığı bin dağlı ülke Ruanda'dayız. Orta Afrika'da Büyük Göller Bölgesi'nde yer alan Ruanda'nın nüfusu 9 milyondur. Komşuları Burundi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Uganda ve Tanzanya'dır. Engebeli olan ülkenin adının anlamı "Bin tepe ülkesi" anlamına gelmektedir.



Ruanda'nın adı 1994'te yaşanan ve 1 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan katliamla hafızalara kazındı. Belçika'nın, emperyalist bir anlayışla, ülke yönetimini kontrolünde elinde tutmak için Tutsilerle Hutular arasındaki kabile ayrımcılığını körüklemesi, fakir Ruandalılar için bedeli çok ağır bir politika oldu.



Bu katliamın neden yaşandığını tam olarak anlamak için geçmişe bir yolculuk yapmak yerinde olacaktır. Raunda, 1890 Brüksel Konferansı'nda, sömürge güçleri tarafından önce Almanların idaresine verildi. Ancak doğal kaynaklar bakımından fakir olması nedeniyle ülke Almanların pek ilgisini çekmedi. I. Dünya Savaşı'nın ardından Ruanda'nın yönetimi Belçika'ya verildi. Afrika siyasetinde yönetici ve yöneten unsurların birbirinden ayrılması prensibini uygulayan Belçikalılar, bu politikayı Ruanda için kontrolün elde tutulmasının garantisi olarak gördüler ve bölgede bulunan azınlıktaki Tutsileri, Hutulara karşı desteklemek amacıyla onlara ırka dayalı bazı ayrıcalıklar verdiler.



İLK FİTNE TOHUMLARINI BELÇİKA EKTİ

Sömürgeci güçlere kolaylık olması amacıyla, herkese ırkını gösteren kimlikler dağıtıldı. Tutsi ve Hutuların aslında ortak olan dil-gelenek-etnik geçmişleri ve kültürleri yok sayılarak bir tür yapay ırksal ayrımcılığa gidildi. Böylece ilk fitne tohumlarını eken Belçikalılar, 1950 yılından sonra başlayan özgürlükçü akımlarla bu defa sayıca üstün olan Hutuları desteklemeye başladılar.



1962'de yapılan seçimlerde Tutsiler yönetimi ele geçirdi. Böylece Hutular yönetimden uzaklaştırılmaya başlandı. Bu dönemde başlayan fitne, kabileler arasında birçok katliama sahne oldu. 6 Nisan 1994 yılında Hutulu başkan uçağı düşürülerek öldürüldü. Bu olayla birlikte başlayan başlayan Tutsi katliamı üç ay gibi kısa bir sürede 1 milyon insanın katledilmesiyle sonuçlandı.
Çok büyük acıların ve katliamların yaşandığı bu küçük orta Afrika ülkesi, artık kabile ve kabilecilikle ilgili tek kelime bile duymak istemiyor. Bugün insanlar yokluğa ve hayatın bütün zorluklarına rağmen barış içinde yaşamlarını sürdürüyorlar.

MÜSLÜMANLAR İMKANSIZLIKLARA RAĞMEN İYİ ÇALIŞIYOR

İHH'nın projelerini yerinde görmek ve yeni projelerin startını vermek için gittiğimiz Runda'da başkent Kigali havaalanına ayak bastığımızda Ruanda'nın ne kadar yoksul bir ülke olduğunu hemen fark ediyoruz. Evlerin durumu ve altyapı yokluğu ülkenin ne kadar çaresiz olduğu gösteriyor.



Aynı gün içinde ziyaret etiğimiz Takva Mescidi, Müslümanların bütün imkânsızlıklara rağmen dinlerine nasıl sarıldıklarını bize gösterdi. Cemaatle ikindi namazı kıldığımız Takva Mescidi, 100 m alana sahip. Bakımsızlıktan her tarafı dökülen mescidin bitişiğinde bir odadan müteşekkil bir Kur'an kursu var. Bu odanın durumu da mescitten kötü. Mescidin zemininin yarısı oldukça eski ve yırtık kilimlerle kaplı.

50'den fazla öğrencinin Kur'an eğitimi aldığı kurs odasının ise sadece dörtte birlik bölümü çok eski bir hasırla kaplı. Geri kalan alan ise toprak zemin. Cemaatten öğrendiğimiz kadarıyla ülkedeki birçok Kur'an kursu ve cami bu durumda. İnsanlar, maddi imkansızlıklardan dolayı camilerinin, Kur'an kurslarının içlerini restore edemiyorlar. Fakat bütün bu olumsuzluklara rağmen camide 6-7 yaşlarında babalarıyla namaza gelen beyaz takkeli siyah çocukları görüyoruz.



Bu insanlar belki de hayatlarında ilk defa namaz kılan beyaz birilerini görüyorlar. İlk görüşte bizden kaçan çocuklar, babalarıyla kucaklaştığımızı görünce yanımıza geldiler. Gözlerinde bir parıltı var, sanki bir şeylere hasretmişçesine…

Bize eşlik eden müftü yardımcısının anlattığına bakılırsa bu ülkede yaşayan insanların birçoğu sadece yetiştirdiği patates ve fasulye ile hayatlarını idame ettiriyor. Birçoğu hayatlarında et, süt, bal vb. gibi gıdaları hiç yememişler. Daha sonra ziyaret etiğimiz birçok bölgedeki mescit, Kur'an kursu ve Müslüman okulunda da durum bundan farklı değildi. Ama sevindirici olan, tüm imkansızlıklara rağmen buralarda eğitimin bütün hızıyla devam etmesi.



MÜSLÜMAN MAHALLESİ

İkinci gün Ruanda müftüsüyle Kigali'nin diğer mahallelerine gittik. Önce bürokratların yaşadığı zengin semtini gezdik. Burada yeni yapılan çok güzel villalar gördük. Ardından Müslümanların yaşadığı mahalleye yöneldik. Daracık evler, altyapıdan mahrum sokaklar ve yüzlerce işsiz genç… Sokak aralarında üstlerinde eski püskü elbiseler ve ayakları çıplak küçücük zayıf çocukları görünce insanın içi burkuluyor. Yine aynı durumda olan ve sokak başlarında oturan yüzlerce genç gördük. Müftü bunların hepsinin iş arayan gençler olduklarını söyledi. Bunların çoğu okuryazar değilmiş.

SOYKIRIM MÜZESİ

Ziyaretimizin son gününde 1994 Soykırım Müzesi'ni gezdik. Burada gördüğümüz fotoğraflar ve soykırımda kullanılan silahları görünce tüylerimiz diken diken oldu. Baltalarla, satırlarla, ucu sivri çubuklarla parçalanmış vücutlar… Müzede çeşitli silahlarla katledilmiş insanların kemiklerini gördük, kiminin kafası satırla yarılmış kiminin bacağı baltayla kesilmiş binlerce insana ait kemikler. Bu müzeyi dolaşınca insan buradaki vahşetin boyutlarını daha net görebiliyor.

Yüzlerce insanın katledildiği bir tablonun altında şöyle yazıyor: "Rahat bir ölüm isteyen kurşun parasını vermek zorunda, aksi takdirde en acımasız şekilde işkence ile öldürülecektir."

Bu müzenin dış tarafında açılan toplu mezarda yaklaşık 500 bin ceset var. Hepsi katliam sonrası bulunan kemikler. Tabutlara konulmuş bu kemikler üst üste betondan yapılan büyük depolar şeklindeki yerlerde saklanıyor. Bu depoların üstünü betonla kapatmışlar. Bulunan cesetlerin isimleri büyük tabelalara yazılmış.

MÜSLÜMANLAR MÜFTÜLÜK ÇATISI ALTINDA TOPLANMIŞLAR

Ruanda'da Müslüman nüfus %10 oranında; yani ülkede yaklaşık 1 milyon Müslüman yaşıyor. Ruandalı Müslümanlar kimliklerini korumak için müftülük bünyesinde organize olmuşlar. Müftülük, buradaki Müslümanların uluslararası arenada temsilcisi olduğu gibi aynı zamanda Müslümanların tek danışma organı.



Ruanda'daki Müslümanlar kendi aralarında 10 değişik bölgeye ayrılmışlar ve her bölgenin bir müftüsü var. Müftülerin hepsi merkez müftülüğüne bağlı. Bölgelerde bulunan camiler, okullar ve diğer dini etkinlikler, bu müftülerin sorumluluğunda yapılıyor. Her bölge müftüsü yürüttüğü çalışmaları aylık olarak merkez müftüsüne bildiriyor.

Başmüftülük bünyesinde yaklaşık 600 cami, 600 Kur'an kursu, 12 lise, 7 ilkokul şu anda eğitim veriyor. Bölge Müslümanları kendi aralarındaki herhangi bir sorunu hükümete yansıtmadan müftülük aracılığıyla çözüyorlar ve devlet, müftülüğün verdiği hükmü kabul ediyor.

RUANDA HÜKÜMETİ MÜSLÜMANLARA GÜVENİYOR

1994 katliamında tarafsız kalan ve kendilerine sığınan mazlum halkı hiçbir şekilde teslim etmeyen Müslümanlar, bu tavırlarıyla Ruanda hükümetinin güvenini kazanmış ve hükümetle çok yakın ilişkiler geliştirmiş. Ruanda hükümetinin güvenini kazanan Müslümanlar burada belki de birçok ülkede bulamadıkları özgür bir ortam bulmuşlar. Devlet tarafından Müslümanlara tahsis edilen birçok arazide Müslümanlar cami yanlarında okullar inşa etmişler. Bu okullarda hükümetin belirlediği programını yanında kendi belirledikleri programı da uygulayabiliyorlar.

Hatta Müslüman okullarında okuyan öğrencilerin %40'ının gayrimüslim olması ve burada okuyan gayrimüslim kız çocuklarının başörtüsü takmaları ve Hristiyan ailelerin Müslüman okulunu tercih etmeleri Müslümanların bölgede bıraktıkları etki ve güvenin bir göstergesi durumundadır. Müftülüğün yanındaki ilkokulda gördüğümüz başörtülü kızların birçoğunun ismini sorduğumuzda bize Jan, Maria, vb. gayri İslami isimler vermeleri bizleri çok sevindirdi. Hristiyan ailelerin Müslüman okullarını tercih etmelerinin sebebi Müslümanların güvenilir ve ahlaklı çocuklar yetiştirmeleri.

Bütün imkansızlıklara rağmen bölgedeki Müslümanlar çok iyi bir şekilde örgütlenmişler ve Ruanda hükümetinin kendilerine verdiği fırsatları çok iyi değerlendirmişler. Tabii ki Hristiyanlar da boş durmamışlar. Ülkede misyonerlik faaliyetlerinin her türlüsü görülüyor. Özelikle Hristiyanlığın 1994 katliamında bıraktığı kötü intibayı silmek için büyük kiliseler, okullar ve üniversiteler kurulmuş.

İHH'NIN BÖLGEDEKİ PROJELERİ

Bölgede son iki ramazan ayında gıda dağıtımı ve kurban eti dağıtma projeleri ile yetimleri destekleme projeleri gerçekleştiren vakfımız, ilk kalıcı projesini şu anda başkent Kigali'nin 120 km uzağında bulunan Ngataki ilinde bir cami inşa ederek sürdürmekte. Biz de bölgeye Malatyalı Kardeşler Cami inşaatını başlatmak üzere gittik. Kardeşler cami inşaatını başlatmak üzere başkent Kigali'den saat 07.00 civarında yolla çıktık ve saat 10.30'da Ngatki'ye vardık. Burada bölge müftüsü ve bölgedeki cami imamları ve Müslümanlardan ileri gelenler bütün hazırlıkları tamamlamış bizleri bekliyorlardı.

Programa merkez müftü yardımcısı, bölge müftüsü, bölge hükümet sorumlusu, cami imamları ve birçok Müslüman katıldı. Temel atma töreninden sonra bölge müftüsü, merkez müftü yardımcısı ve hükümet sorumlusuyla birer konuşma yaptık. Herkes konuşmasında birlikte yaşamanın önemine vurgu yaptı. Türkiyeli Müslümanların selamlarını kendilerine ilettikten sonra, bölgede bulunuş nedenimizi insanlar arasında dayanışma, birlik ve barış içinde yaşamanın önemine vurgu yapma olarak belirtik. Özelikle bu fikrimiz programa katılan gayrimüslim bölge hükümet sorumlusun çok hoşuna gitti. Konuşmasına bizlere teşekkür ederek başladı. Hiçbir karşılık beklemeden bölgede yaptığımız bu çalışma özelikle burada yaşayan yaklaşık 250 Müslüman aileyi çok sevindirdi. Belki de hayatlarında ilk defa beyaz Müslüman gören kardeşlerimizin sevinçleri gözlerinden okunuyordu. Ruandalı bu Müslüman kardeşlerimiz hükümetin kendilerine tahsis ettiği 6000 mlik alanda kendilerine ait bir de okul inşa etmek istiyorlar.

Ngatki'den sonra Ruhengeri ve Gisikagi bölgelerine de gittik. Bu bölgelerde Müslümanların okullarını, camilerini ve bölge müftülüklerini ziyaret ettik. Bütün zorluklara rağmen çok iyi örgütlenmişler ve çok çeşitli çalışmalar yapmaktalar. Özelikle cumartesi ve pazar günleri kadınlar ve gençlere yönelik yapılan çalışmalar kiliseye alternatif olmakta. Bunun yanında yeni İslam'a girenlere İslami eğitim, işsiz gençler meslek edindirme kursları, okullar ve Kur'an kurslar vb. çalışmalar da yapmaktalar.

(Dünya Bülteni)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !