Rusya`nın suç dosyası kabarık
Rusya Kafkasya’dan yükselen özgürlük ruhunu bastırmak için halklara karşı her tür silahla katliam yapmaktan çekinmiyor. İzlenen savaş politikası sonucu 350 bin insan yaşamın kaybederken 250 binin üzerinde insan da mülteci durumuna dönüştü.
Moskova Metrosunda yaşanan patlamalarda sivillerin ölmesi ve saldırıların misilleme amacı ile Çeçen Direnişçilerin başı çektiği Kafkasya Emirliği tarafından yapıldığının anlaşılmasının ardından, Dağıstan ve İnguşetyada da eylemler olması savaşın cephesinin Çeçenistan olmaktan çıkıp giderek tüm Kafkasya olacağının ve direnişin bir Filistinleşme sürecine girdiğini göstergesi olduğu açık. Yaşananlar çok açık ki Putini uzlaşmaz tutumundan ve Kafkas halklarının özgürlük taleplerini sert yöntemlerle bastırmasından kaynaklandığı çok açık. Bu durum Kafkasya da huzuru bir serap haline dönüştürüyor.
Putin’in direnişi ezme anlayışı sivil katliamı yapmak noktasında hiçbir kaygı taşımadığını açık bir göstergesi. Kafkas Vakfının Hazırladığı rapor da yer alan rakamlar bu halkın yıllardır orada yaşadığı mezalimin bir delili adeta.
Rusya Zulümde Sınır Tanımadı
Çeçenistan, 1994-1996 arasında bir milyon civarında olan nüfusunun 120 binini savaşa kurban verdi. Çeçenistan Filtrasyon Kampları Mağdurları Derneği’nin derlediği bilgilere göre, bu süreç içerisinde 25 bin insan toplama kamplarında işkenceden geçirildi. Toplama kamplarında işkence gördükten sonra yaşamlarını yitirenlerin sayısı da 17 bin olarak ifade ediliyor. 1500 Çeçen’den ise asla haber alınamadı ve 6 bin Çeçen de sakat kaldı. Birinci Savaş denilen sürecin ortaya koyduğu rakamlara daha sonra eklenen yeni rakamlar ise trajedinin büyüklüğünü ortaya koyuyor.
Birinci Çeçen-Rus savaşında yıkıntılar ülkesi haline gelen Çeçenistan’ın yeniden inşasında bir takım yükümlülükler üstlenen Rusya, neden olduğu korkunç yıkıma 1999’dan sonra da devam ede gelmiştir. Çeçen sivil toplum kuruluşlarının tahmini değerlendirmelerine göre, havadan ve karadan yapılan bombardımanlardan hasar gören bina sayısı 50 bini aşmış durumda. İrili ufaklı 424 köyden 270’i tamamen, 68’i kısmen yaşanmaz hale getirilirken 23 ilden 14’ünde harabe görüntüler ağırlıkta.
Çeçenistan Filtrasyon Kampları Mağdurları Derneği’nin verilerine göre 1999-2001 yılları arasında 80 bin Çeçen savaşa kurban gitmiş, 30 binden fazla Çeçen geçici Filtrasyon ve toplama kamplarında işkenceden geçirilmiş, 20 bin Çeçen yargısız olarak infaz edilmiş, 6 bin Çeçen`in izi yok edilmiş ve 30 bin Çeçen sakat kalmıştı. Başka kaynaklardan alınan bilgileri de hesaba katarsak Rusya’nın Çeçenistan savaşında bu güne dek 350 bin civarında çeçen hayatını kaybetti. Bu insanların çok büyük bir bölümü sivillerden oluşuyor.
Savaştan çıkmış diğer tüm ülkelerde olduğu gibi bu ülkede de sadece mevcut nüfusu değil gelecek kuşakları da tehdit edecek olan mayınlar Rus işgalinin en insanlık dışı miraslarından biri. Rusya İç Güçler Yönetimi Başkanı Sergey Aranin, 09 Ocak 2001 tarihinde bu korkunç gerçeği şu sözlerle iade etmişti: “Biz Çeçenistan’a sadece 500 bini aşkın mayın yerleştirdik.”
Oyuncak halindeki tuzak mayınlar nedeniyle ölen veya sakat kalan çocuk sayısı ürkütücü boyutlara ulaştı. Çeçenistan Toplama Kampları Mağdurları Derneği’nin verilerine göre 2000 yılında mayına çarparak sakat kalan çocuk sayısı 2 bin 300’dü. Daha sonraki yıllarda ise mayın kurbanlarının sayısı konusunda kesin veriler ne yazık ki elde edilebilmiş değil.Her Tür Silahla Katliam
Rusya Ahlaksız savaşında kimyasal silahlar dâhil sivil katliamına yol açacak silahları kullanmaktan asla çekinmedi çekinmiyor da. Uluslararası anlaşmalarla yasaklanan silahlardan birçoğu Çeçenistan’da kullanıldı. Bu kimyasal silahlardan önemli bir kısmının toprakların işlenemez hale getirilmesi ve ormanların yok edilmesi amacıyla yapıldığı biliniyor Bu sadece korkunç bir çevre katliamı değil aynı zamanda insanların geçim kaynaklarının kurutulması ve bundan böyle tarımsal alanlarda elde edilecek ürünlerin zararlı ve kalıcı etkiler bırakan kimyasallarla yüklü olacağı anlamına gelmektedir.
Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Umar Khambiyev, basınç bombası veya vakum bombası hakkında şu tespitleri yapmaktadır:
“Basınç bombası veya vakum bombası, Grozni bölgesi dışında yaygın olarak kullanılmış ve yeraltında patlatılmıştır. Şimdi de Çeçenistan’ın güneyindeki dağlık bölgede kullanılmaktadır. Bu bombaların insan vücuduna verdiği zararlar çok değişiktir. Patlama alanı kapsamındaki kurbanlar 8-10 saat içinde şiddetli zehirlenme sonucunda ölmektedir. İnsan hücresine nüfuz eden zehir hayati fonksiyonları durdurarak ölüme neden olmaktadır. Zehir hücreden kana karışmakta ve genel bir zehirlenme tablosu oluşmakta ve ölümle sonuçlanmaktadır.”
Khanbiyev’in verdiği bilgilere göre Cenevre konvansiyonlarınca yasaklanmasına rağmen Top ve iğne bombalar ve mermiler Çeçenistan`da Rusya devleti tarafından Kaleşnikof tabancasının kullanım sıklığında kullanıldı.
Bu bombalar insanların acı çekerek yavaş yavaş ölmelerini sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Havada infilak eden bombalar milyonlarca küçük iğne ve madeni mini top parçacıkları oluşturmaktadır. İsabet ettiği kişide küçük ama belirgin yara açmakta, kurbanın etine gömülen iğneler günler sonra ölüme yol açmaktadır. Hastanelerimize intikal eden bu vakaların yüzde 30’u felç sonucu ölümle neticelenmiştir. Bu tür top bombalar çok yaygın bir şekilde kullanılmıştır.”
Grad, Smerch, Uragan, İskelet[1] gibi silahların kullanımına ilişkin yine Khanbiyev’in tespitleri şöyle:
“Nüfus yoğunluğunun olduğu yerlere atılan bu bombalar kurban sayısını artırıyor. Çeçenistan’da bu bombaların kullanılmadığı hiçbir yer yoktur. Yakın zamanda İskelet adı verilen bomba daha sık kullanıldı. Bu bombaların 2 metreden daha uzunlukta olduğunu da söyleyelim. Karadan havaya fırlatır ve 500-600 metre havada infilak eder. 4-5 dakika içinde her tarafa çok büyük miktarda küçük metal parçaları saçar. Bu parçacıklar köşeli ve çok keskin kenarlıdır. Bombayı fırlatan aygıt bir ‘iskelet’ olarak zeminde kalır. Bombanın etki alanındaki canlılarda ölüm oranı yüzde 100’dür. Hastaneye ulaştırılan 46 kurbandan ancak bir tanesinin hayatını kurtarabildik.”
Sivillere karşı türü tespit edilemeyen zehirli gazlarla doldurulmuş bomba ve mermiler de kullanıldı, bunların yol açtığı zehirlenmelerin sinir sistemini felç ettiği tespit edilmiştir.
Soğuk savaş sırasında Sovyetler’in Batıya yönlendirdiği bütün o devasa askeri gücü, şimdi bu ufacık Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’nde yoğunlaştırılmış durumdadır.
21 Kasım 1999’da Grozni’nin füze saldırıları sırasında doğumevi ve bir camiye yapılan bombardıman da en az 137 sivil öldü. Ölenler arasında 13’ü yeni doğum yapmış anne, 15’i de yeni doğmuş bebek vardı. Camide de 41 kişi öldü, 400 civarında insan yaralandı. 11 Aralık 1999’da Grozni’nin boşaltılması çağrısı yapıldı ancak şehri terk edemeyen yaklaşık 40 bin kişiden binlercesi bombardıman sırasında yaşamını yitirdi. 9 Ocak 2000’de Şali’de taktik füzenin atılması sonucu emekli maaşlarını almak için bekleyen çoğunluğu yaşlı 150’den fazla Çeçen yaşamını yitirdi. Bu örnekler Cenevre Sözleşmeleri’ne Ek II. Protokol’ün 2. maddesindeki toptan cezalandırma suçuna girmektedir.
Mültecilerin DurumuÇeçenistan’daki savaş Çeçen nüfusunun yarısını mülteci durumuna düşürdü. İnsan haklarını ve uluslararası anlaşmaları hiçe sayan Rusya’nın sürdürdüğü savaşın dışa dönük yansımalarından biri olan mülteciler sorunu hukuk ve insanlık açısından daha ciddi bir tablo oluşturuyor. 1994 yılından beri savaş halini yaşamakta olan Çeçen halk, dünyanın onlarca farklı ülkesine savrulmak zorunda kalarak büyük acılar yaşamıştır. Bugün Çeçenistan’da hiçbir aile yoktur ki bireylerinden bir tanesi hayatını kaybetmemiş olsun. Yine her iki savaşta ayrı ayrı yarım milyon insan muhacirliğin derin zorluklarıyla karşılaşmış ve korku halinde Çeçenistan’da yaşamaktansa daha güvenli bir yaşam için göç etmeyi tercih etmiştir. Son rakamlara göre bu şekilde yaşamak zorunda bulunan muhacirlerin sayısı 250 binin (AB ülkelerinde 100 bin, Rusya: 130 bin, komşu bölgeler: 20 bin) üzerindedir. Bunun dışında halen binlerce Çeçen, köylerinin tamamen haritadan silinmesi ve evlerinin yok edilmesi nedeniyle ülke içerisinde göç etmek durumunda kalmıştır. Nitekim 2008 yılına ait BM İnsan Hakları Raporu, Çeçenistan’da 30 binden fazla evin kullanılamaz halde bulunduğunu göstermektedir.
Ruslar Direnişin İntikamını Sivillerden AlıyorŞu an Çeçenistan’daki savaş eşit ağırlıklı iki ordunun savaşı değil tamamen her türlü ağır silahla donatılmış büyük bir ordunun sivillere karşı imha harekâtıdır. Çeçen savaşçıların vur-kaç taktiklerine cevap veremeyen Ruslar, intikamı sivillerden almaya çalışmışlardır. Savaşçıların teslim olmasını sağlamak amacıyla “temizlik” adı verilen operasyonlar Rusya’nın sürdürdüğü savaşın genel karakteri haline gelmiştir. Çeçenistan’da temizlik operasyonun yapılmadığı köy neredeyse kalmamış gibidir. Bazı yerleşim birimleri 2 ile 15 gün arasında değişen süre içerisinde tamamen abluka altına alınmış, insanların evlerine baskınlar düzenlenmiş, yargısız infazlar yapılmış, nedensiz tutuklama operasyonları gerçekleştirilmiş, evler yağmalanmış, insanlar filtrasyon kamplarında tutularak işkenceden geçirilmişlerdir. Operasyonlarda rutin hale gelen tutuklama olaylarının en kritik sonuçlarından birisi de nerede oldukları kesinlikle bilinmeyen sivillerin gözaltında iken işkence görmeleri ya da öldürülmeleri olmuştur.
Tüm bu zalimliklerin sonucu Çeçen Direnişçiler Rusya’ya hayatı dar edecek bir yeni bir mücadele biçimi geliştiriyorlar. “"Biz güvende olmadıkça siz de hiçbir zaman güvende olamayacaksınız... Bizim evlerimiz yıkılıp taş üstünde taş bırakılmazken, sizler evlerinizde rahat uyuyamayacaksınız? Bizim kentlerimiz, köylerimiz, ovalarımız kanlarımızla kızıla boyanırken, sizin sokaklarınız eğlence parklarına dönüşemeyecek...”
Görünen o ki Moskova saldırısı bu stratejinin bir ürünü. Bunun yaratacağı yeni insani trajediler ise kesinlikle beklenmeli. Bu kirli savaş tüm kafkasyayı bir ateş topuna dönüştürürken bundan en büyük zararı savaşın dışındaki insanlar görecek ne yazık ki. Adalet yeryüzünde hiç bu kadar elzem olmamıştı.
Not: Bu haber analizde kullanılan bilgiler Kafkas Vakfı tarafından Hazırlanan “Kafkasya’da Bitmeyen Sürgün ve Çeçenistan Trajedisi” başlıklı dördüncü değerlendirme raporundan alınmıştır.(Dilaver Demirağ / Özgün Duruş)