Şahin Özdaş- İlkav Cuma Hutbesi: Adalet (HABER-VİDEO)
Kur’an`ı Kerimde geçen her bir ayet gibi bu “tek bir” ayet bile tüm insanlık için huzur ve güveni sağlamaya yeterlidir. Adalet bir kâinat nizamıdır. Kâinat nizamına getirilen düzenin İslam dininin öngördüğü adalet esası üzerine kurulacağı hiç şüphesizdir. Bu düzende adalet ilkesi; akrabalık, hısımlık, hasımlık, cins, ırk bağları ve ülkelere göre farklılık gösterip değişmez. Yeryüzünde ekonomik ve silah gücünü elinde bulundurarak mustaz’af insanların kanını akıtan kâfirlerin, zalimlerin, birtakım terör örgütlerinin ve devletlerin benimsedikleri her türlü beşeri düzenler, sistemler, darbeler kesinlikle adalet olmadığı gibi adalet dağıtamaz da.
Bugün Hicri 1440 Safer ayının 10. Günü olan Cuma günü. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a (cc) hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e ve kıyamete kadar izinden gidenlere salat ve selam olsun. Rabbimiz bugünde ve gelecek günlerimizde iyiliklerde bulunmayı, hayâsızlığa, kötülüğe ve zulme karşı koyup nehyederek, lanetleyerek rızasını kazanmayı ve yeryüzünde adaleti ikame etmeyi bizlere nasip etsin. Rabbimiz Nahl suresinin 90. Ayetinde; üç emrini ve ardından da üç nehyini biz kullarına hitaben şöyle beyan buyurmaktadır: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlarayardım etmeyi emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı da yasaklar. Umulur ki siz, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor”
Kur’an'ı Kerimde geçen her bir ayet gibi bu “tek bir” ayet bile tüm insanlık için huzur ve güveni sağlamaya yeterlidir. Abdullah ibn-i Mes’ud (ra) bu Ayet-i celile hakkında: “Bu ayet Kur’an ayetleri içinde hayrı da, şerri de en toplu surette bir araya getiren manidar bir ayettir” demektedir. Eğer insanoğlu sadece bu ayeti Allah’ın (cc) bir emri olarak anlayıp alır ve ardından da uygulamaya döktüğünde inanınız ki dünyadaki bütün sorunların tamamını Allah’ın (cc) izni ile çözmüş olur. İşte bu ayette Rabbimiz adaletli davranma, iyilik etme ve yakınlara yardımda bulunma gibi üç temel esasın yerine getirilmesini emretmekte buna mukabil olarak ta hem bireyi ve hem de toplumu bozan hayâsızlık, kötülük ve azgınlık gibi üç temel fenalığı da nehyetmektedir.
Allah Teâla (cc) dengeli ve sağlıklı bir toplumun dayanağını teşkil etmesi açısından yapınız, yerine getiriniz diye ayette bizlere emir buyurduğu bu üç önemli özellikten birincisi adalettir. Peki, nedir adalet? Adalet: Zulmün zıddı olarak; hakkı yerine koymak, her şeyi layık olduğu yere yerleştirmek, Allah’ın (cc) indirdikleriyle hükmetmek, indirdiği hükümlerle idare olunmak demektir. Zaten bunları yerine getirmek için çalışıp çabalayıp gayret göstermekte tevhidi bir imanı da açığa çıkarmak demektir.
Mukatil bin Süleyman tefsirinde adaletin “tevhid” anlamına geldiğini söyler. İbn-i Abbas (ra) ise; “Adalet; Allah'tan başka ibadet edilecek hiçbir ilâh olmadığına şehadet etmektir. Adalet; Allah’ın ortak ve benzerlerini ortadan kaldırmaktır” der. İmam Taberi’de tefsirinde; “Adaletten maksadın insaflılık olduğunu” söyleyerek şöyle devam eder; “Bize çeşitli nimetler veren Allah’ı (cc) tanımamız, nimetlerine karşı şükretmemiz ve ona hamdetmemiz insaflılıktır” der.
Allah’ın (cc) hablullahı olan Kur’an’ı Kerim adalet ilkesini getirmiştir. Adalet bir kâinat nizamıdır. Kâinat nizamına getirilen düzenin İslam dininin öngördüğü adalet esası üzerine kurulacağı hiç şüphesizdir. Bu düzende adalet ilkesi; akrabalık, hısımlık, hasımlık, cins, ırk bağları ve ülkelere göre farklılık gösterip değişmez. Yeryüzünde ekonomik ve silah gücünü elinde bulundurarak mustaz’af insanların kanını akıtan kâfirlerin, zalimlerin, birtakım terör örgütlerinin ve devletlerin benimsedikleri her türlü beşeri düzenler, sistemler, darbeler kesinlikle adalet olmadığı gibi adalet dağıtamaz da.
Dolayısıyla batıl ülkelerin beşeri nizamlarından hak ve hukukla ilgili birtakım yasalar alarak yargıyı oluşturmak, bunlara saygı duyulsun bunlara hamdedilsin diye Müslümanlar için heykeller dikmek, bunların hakkıdır hukukudur diye bunlar için kanunlar çıkarmak, her türlü kominizim, faşizm, laisizim, kapitalizm, feminizim gibi beşeri izimlerin hak ve hukuklarını benimsetmek, bunları Müslümanlara yabancı olmaktan çıkarmak adına değerli göstermek için islami söz ve motiflerle süslemek Müslümanlara karşı yapılan en büyük haksızlıktır, adaletsizliktir, insafsızlıktır.
Bakınız! kendisini Kemalist olarak tanımlayan eskilerden birisi, istemeyerek te olsa Türk insanının kendi hukukuna yabancılaşmasını şöyle izah etmiştir:“ T.C. 1926 yılında bir hukuk devrimi yaparak batılı yasaları resepsiyon yoluyla Türkiye’ye getirmiştir. İtalya’dan ceza yasasını almış, Fransa’dan idare hukuku ilkelerini almış, İsviçre’den medeni hukuku almış, Almanya’dan ceza yargılaması hukukunu almıştır. Dolayısıyla Türk vatandaşı; İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri usulü yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen, İslam hukukuna göre de gömülen kişidir” demiştir.
Evet, esas olarak İslam hukuku yaşayan dirilerin hayatlarındaki hak ve hukuku düzenleyecek yerde ölülerin gasledilmesi, tabuta konulması, bilmem ölünün kaçıncı günleri düzenlenip adına mevlitler, nat-ı şerifler, ilahiler okutulması, açıkçası cenaze merasiminden toprağa gömülmesine kadar ve hatta sene-i devriyelerine kadar izlenecek yol, yordam ve yöntem belirleyen ölülerin hak ve hukuku haline gelmiştir.
Oysa Kur’an; dirilere ölümü hatırlatmak ve yaşanılan bir hayata okunmak için kitap olması gerekirken maalesef dalga geçer gibi duymayan ölülere ölmeden önceki yaşadıkları hayatta yapmaları gerekenleri anlatan haramı, helali, tevhid ve şirki hatırlatan kanunlar kitabı haline getirilmiştir. Acaba Müslümanlar sonucuna katlanmak şartıyla bu insanlar ölmeden önce bunlara tağutu, cihadı, tevhidi ve şirki hatırlatabilirler miydi?
İşte adalette artık ölüyle birlikte toprağa gömülmüş, toprağın altından çekip çıkarılıp hayatlara sunulacak yerde ölünün ruhuyla birlikte göklerde aranır olmuştur. Ali Şeriati’ninde dediği gibi: “Bunlar ilahi adalet adı altında adaleti göklere çıkarmışlar ki yeryüzünde adaletten söz edilmesin diye.” Adalet; her an yaşadığımız hayata müdahil olan bir Allah inancıdır. Dolayısıyla yalınızca Allah’a inanıyorum demek tek başına yetmez. Eğer yetseydi o zaman hayatımıza müdahale etmeyen Allah inancını kabul ettiğimizde müşriklere müşrik değil müminler, iman edenler dememiz gerekirdi.
Öyleyse Allah’ı hayatıma müdahil olarak kabul ediyorum demek; Kur’an’ı hayatlarda yaşatıp hak ve hukuk kitabı haline getirmek ve öncelikle Allah’ın kâinat üzerindeki ilahlık yani uluhuyetlik hak ve hukukunu yerine getirip bu haklarını hiç bir mahlûka vermemek gerekir. Bu haklar; yalnızca Allah’ın tek büyük olduğuna inanmak, yalnızca Allah’ın yaratan, yaşatan ve yöneten olduğuna inanmak, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, Allah’a (cc) güvenmek, hem insanların sahibi ve hemde hesap gününün tek sahibi olduğuna inanmak, Allah’ı tek mabud kabul ederek yalnız O’na itaat etmek, yalnız O’na kulluk yapmak ve yalnızca O’ndan yardım istemektir. Allah’ın hak ve hukukunu savunmadan hayvan haklarını ve bu “kul hakkına girer” diye insan haklarını savunmak; zulümleri maskelemekten başka hiçbir anlam ifade etmez. Dolayısıyla hukukullah korunmadan kesinlikle hukukunnas korunamaz.
“el-Hakk’ın yolunda yuvarlanan merdâne olur.” Yani bozulmuş, tuğyana dönüşmüş yolu düzelten adam olur, düzgün adam olur, mert adam olur, yiğit adam olur, adaletli adam olur, tevhid ehli adam olur velhasıl adam gibi adam olur. Onun için geliniz! Hak yolunda merdane olmak istiyorsak; öncelikle nefislerimizi ve bedenimizi düzeltip imanımızın iktidarını bedenimizde kuralım. Çünkü bedenlerimizde imanımızın iktidarını kurmadan topraklarımız da kesinlikle adaletin iktidarını kuramayız.
Öyleyse; Rabbimiz! Sahibimiz! Bedenimize hâkim olan iktidarsız bir imandan, yeryüzüne hâkim olan imansız bir iktidardan sana sığınırız. Rabbimiz! Bireyden ümmete doğru gidilen yolda imanın iktidarını gerçekleştirip şeytanların iktidarını yerle bir edecek bize iman ver, direnme gücü ver, kuvvet ver, yerine getirebileceğimiz ameller ver, bize acı, bize merhamet et, bize yardım et. Rabbimiz! Müslüman bir ümmetin her şeyini inancına göre yapacağı, özgürlük kapılarının açılacağı, şirk ve küfrün yıkılacağı, adaletinle uyuşan, vahdette buluşmayı arzulayan bizlere imanımızın iktidarını nasip et, âmin.
Hazırlayan: Şahin ÖZDAŞ
19.10.2018/İLKAV
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !