Savaşın sonu yok
Hiç kuşkunuz olmasın ki İmralı da, Ankara da aynı emperyal amaca hizmet ediyor... Unutulmamalıdırki Allah ve Resulünün referans alınmadığı bütün sahte çözümler kan ve gözyaşından başka bir şey sunamazlar.
Feyzullah GÜLTEKİN / Anadolu Gençlik
İki aydır benzer konularla karşınızdayız. Bizler ne kadar kardeşlikten, barıştan, sağduyudan bahsediyorsak taraflar savaşın dilini konuşmayı sürdürüyor. Savaşseverlerin tank seslerinden, mermi gürültüsünden sesimiz duyulmuyor. Kardeşin kardeşe düşman edilmek istendiği bu lanetli mevsimden bir türlü kurtulamıyoruz.
On yıllardır kangren olmuş bir sorun bakkal hesaplarıyla çözülmeye çalışılıyor. Körpecik delikanlılar, kanlı dama tahtasında birer taş olarak kullanılıyor. Ana kuzularının canlarıyla kabadayılık yapan, kapıldıkları milli galeyanının sopası olarak o gençleri misliyle feda etmeye hazır militaristlerin çığırtkanlığı dinmek bilmiyor.
Onlar, binlerce ananın gözlerinden sakındığı evlatlarını kaybetmesine sebep olan/olacak bu kahrolası savaşta sadece ceset torbalarının maliyetini düşünüyorlar.
Vatanseverlikle, savaşseverliği birbirine karıştıran savaş tacirleri ortalığı velveleye vermenin planlarını kuruyor. Bu plan, Güneydoğudan ölüm haberleri gelir gelmez sokakları dolduran bayrak satıcılarının girişimciliği kadar masum değil maalesef.
ABD-İsrail şer ittifakının bölgedeki emellerinin zemini hazırlanıyor.
Dışişleri Bakanı Condolezza Ricein verdiği rakamlara göre ABD, önümüzdeki on yılda Ortadoğu ülkelerine 46 milyar dolarlık silah satacak. Bu silahların kullanılması için de savaşlar, çatışmalar çıkarmak gerekiyor. ABD bir taraftan devletleri silahlandırırken, bir yandan da etnik, dini, mezhepsel, vb. farklılıkları kaşıyıp, çatışmaları tırmandırıyor.
Ekonomistler Kuzey Iraka olası bir operasyonun bütçede değişiklik yapılması anlamına geleceğini, maliyetin yine sağlık, eğitim, adalet kalemlerinden karşılanabileceğini, hatta yeni dolaylı vergilerin ve zamların da kullanılabileceğini söylüyorlar. Bu da operasyonda sıkılacak her kurşunun sofralarımızdan eksilerek birilerinin ceplerine girmesi anlamına geliyor.
Bakın, aylardır ülkenin meydanları, vatanseverlik müsameresinden geçilmiyor. İlkokul çocukları dahi savaş naraları atıyor. Yükselen ırkçı şiddet dalga dalga büyüyüp bütün memleketi sarıyor.
Vatan deyince uğruna ölmekten ve öldürmekten başka bir şey gelmiyor insanların akıllarına. Ve eminim "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak uğrunda ölen varsa vatandır" dizesinin bilmem kaçıncı dereceden mason bir şairin dilinden döküldüğünü de bilmiyorlardır.
Aslına bakılırsa bunların vatanseverlikleri de çok su götürür. Bir yandan ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunacaksın öte yandan bayrağında Nilden Fırata kadar olan ve Türkiye topraklarını da kapsayan geniş bir coğrafyayı içeren Arz-ı Mevud haritası önünde poz verecek veya onların ağababalarıyla masaya oturmaktan geri durmayacaksın. Bu mudur vatanseverlik?
Hiç kuşkunuz olmasın ki İmralı da, Ankara da aynı emperyal amaca hizmet ediyor. Çeşitli vehimlerle 12 yaşındaki çocuğa 13 kurşun sıkanlarla, Allah korkusundan nasibini almayıp kundaktaki çocukları katledenler aynı gözüdönmüşlüğün esiridirler. Her ikisi de ırkçı emperyalistlerin bölgede yaktığı ateşe odun taşıma gayretindedirler.
Geçen ay söyledik, yineliyoruz. Millet olarak İslamın bize verdiği ebedi saadet anahtarını kaybettiğimizden beri huzurumuz kalmadı. Bizler ölümün sözcüleri değiliz. Ölümden değil, hayattan tarafız. Türk analarının da, Kürt analarının da artık ağlamasını istemiyoruz. Herkesin özgür, fikir ve düşüncelerini serbestçe ifade edebildiği, kimseye herhangi bir din, inanç ve ideolojinin dayatılmadığı barış ortamının oluşmasını arzuluyoruz. Bunu ne inkarcı bir ideoloji üzerine kurulan kemalizm, ne de şiddete meyleden terörizm sağlayabilir.
Unutulmamalıdırki Allah ve Resulünün referans alınmadığı bütün sahte çözümler kan ve gözyaşından başka bir şey sunamazlar.