Coşkun UZUN
SEÇİMLERİMİZ...
Farkına varıp idrak etme, ayırt ederek doğru bir tercihte bulunma anlamındaki seçme rüştünü bizlere lütfeden Rabbimize hamdolsun.
Seçmek veya seçebilmek insan için aklî ve iradî olabilmenin doğal bir sonucu ve nimetidir.
İnsanın ömrü boyunca seçmesi ve ayırt etmesi için önüne çok çeşitli fırsat ve ortamlar çıkmaktadır. Doğru bir tercihte bulunup ebediyen veya dünyalık olarak kazanması kadar, yanlış tercihlerde bulunup yine dünyalık olarak veya sonsuza kadar kaybetmesi de her insan için mümkün ve mukadderdir. Bu seçim ve tercihlerimiz çıkılan yol ve yolculuğun kulluk ve itaat mi yoksa isyan mı içerdiğini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Hatta birçok seçim kokusunu ve rengini de beraberinde getirir.
Hak/Batıl, Tevhid/Şirk, Helâl/Haram, İman/Küfür, İlâhî/Beşerî, Ahiret/Dünya, Rahmanî/Şeytanî, Kalıcı/Geçici, Ömürlük/Mevsimlik ve benzerleri gibi yolların ayrışması ve seçimler söz konusudur hepimiz için.
Beş para etmeyen, değersiz, dünyalıklarla paha biçilemez olanları birbirinden ayırma rüştüne eren akıl ve irade sahibi bilinçli ve hür olan her insan, artık dinin diliyle seçmen değil ‘mükellef’tir. İlâhî sorumlulukları yüklenip kulluk yolculuğuna çıkmaya hazır bir adaydır.
Doktrini olmayanın konsepti de olmaz denilmiştir. Seyirci kalıp edilgenleşmemek, egemenler veya herhangi birileri tarafından bertaraf edilip saf dışı bırakılmamak, etkisizleştirilmemek için, durduğu yer ve safını Furkan olan Kur’an’ın öğrettiği müslüman aklıyla belirleyip, tarafını ve rengini açıkça belli etmektir bizim için seçimler.
Biz ilâhî rızayı kazanmak için yaptığımız tercih, ortaya koyduğumuz tavır ve seçimlerimizden yola çıkarak, kimlik ve misyon itibariyle kişilere değer katan İslamî-kitabî Müslümanlıklarımız üzerinden, meşgul olunması gereken asıl gündemler ve seçimlere dair sesli düşünmek ve meramımızı ifade etmek istiyoruz.
Temelde hukuk/şeriat/düzen ile kavga-kargaşa-kaos-bencillik arasında bir tercihtir insanın seçtikleri. Ve istisnasız her insan, doğru veya yanlış ama sonuçta mutlaka kendi seçim ve tercihlerinin bir ürünüdür, eseridir, ya da kurbanıdır.
Seçimler, sevgi ve nefretlerin usulüne uygun olarak içinde yaşadığımız topluma deklare edilerek yansıtılması ve açıklanmasıdır.
Bizim söz konusu ettiğimiz seçim ve tercihler, günübirlik, mevsimlik veya gelip geçici seçimler değil, insan hayatında temel bir kimlik tercihi, kalkış ve manifesto niteliği taşıyan, başarıya değil haklı, adil ve doğru olmaya endeksli seçimlerdir. Hedeflerin, yürünecek yolun, atılacak adımların, yolculuk ve birliktelik ilkelerinin açık ve net olarak belirlenip her ortam ve şart altında özgürce ortaya konulması, kamuoyu ile paylaşılmasıdır.
Tercih ve seçimlerimizde ölçü, kriter, ilke ve değerlerimiz beşerî değil İlâhî, Rahmanî, Rabbanî ve Kur’anî’dir. Kabul edilecekler ve reddedileceklerde temel alıp aradığımız özellikler açısından; biz Müslümanların eş, iş, ev, arkadaş ve araba seçiminden daha önemli ve öncelikli olarak İlâh, Rab, İbadet, Din, ideoloji, yöntem, metodoloji ve strateji belirlemeyi de içine alan seçimlerimiz çok hassas olmalıdır.
Şu dönem ve iklim çerçevesinde; Kazanmak için Seçenlerden Olmak[1], Oy verenlerden veya Koyverenlerden olup olmamak[2], Allah(cc)’dan Başkasını Vekil Kabul Etmenin Yasaklanmışlığı[3], Oy vermemenin Koyvermek olup olmadığı[4], Allah(cc)'a verdiğimiz Söze Sadık Kalıp Kalamamak[5], Rejimle Hesaplaşmanın Yolunun Sandık olup olmadığı[6], Ver Oyunu, Gör Oyunu gerçeği[7], Seçim/Referandum İbadetinin Şartları ve Rükünleri[8], Tercihlerimizin İslâmî Olması Gerektiği[9], Ak Parti veya İktidar Odaklı Siyasi Organizasyonların Aklanıp Aklanmadığı [10], Sorularla Demokrasinin Sorgulanıyor Olması[11]Seçimlerin Seçmeceliği[12], Bizim Radikalliklerimiz[13]ve buna benzer bir çok konu, hep birlikte akla ve gündeme geliyor.
Ne mutlu bütün seçimini insanlık ve İslâm’dan yana yapanlara…Ne mutlu, Allah(cc) kitap, Rasül ve din kaynaklı tercihlerde bulunarak insanlığın izzeti, şerefi ve onuru için şahidlik edenlere…Ne mutlu, üç günlük dünya menfaati için Ahiret hayatını tehlikeye atmayıp Rabbi ile ters düşmemek için titizlenenlere…Ne mutlu, ahdine sadakat gösterip Rabbine karşı vefalı kalabilenlere…Ne mutlu, hayat kitabı Kur’an’ı yol haritası edinenlere… Ne mutlu, ilâhî kelâmı her zaman başucunda tutup kendisi için başvuru kaynağı ve rehber edinenlere…Ne mutlu, teslim olup itaat ettikçe kulluk ve hürriyetin gerçek tadına ulaşanlara…
Rövanşı, telafisi, tekrarı ve düzeltilmesi mümkün olmayan bazı seçimlerde bulunmayı ve bu yönde tercihler belirlemeyi gerektiren kararlar söz konusu olduğunda ıskalamamayı ve sonsuza dek kaybedenlerden olmamayı eğer önemsiyorsak, her zaman ve her yerde salih insanları, şehidleri ve Peygamberleri imam, rehber ve önder edinmek durumundayız.
Seçim bizim gibi inanan insanlar için; ters yönlerden, yönsüzlük veya yön eğriliğinden kurtulmaktır. Seçim; akıl ve ruh sağlığı yerinde ve irade sahibi olan insanların, hayatları boyunca önlerine çıkan ve hepsi de birbirinden oldukça farklı olan çok sayıdaki yol ayırımı ve kavşaklarda kendi bilinçli tercihleri sonucunda doğru veya yanlış istikametlerde ilerlemeyi beraberinde getiren bir olaydır.
Sistem içi mücadele yanlısı ve demokrat olup sistem dışı/muhalif /muvahhid olamama ve açıktan mücadele etmektense tavize, uzlaşmaya ve onları ıslah etmeye çalışan, anlaşmaya meyilli hallerimiz, öncelikle putların, putlaşanların ve bütün beşerî şirk düzenlerin hakkının devrilmek olduğunu unutmak ve tabii ki, bir anlamda da kendisini Rasûlüllah’tan daha uyanık ve akıllı sanmaktır.
Batıl beşer ideolojilerinin bir ürünü ve gerekli şartı olan, belirli aralıklarla, yeryüzünün birçok coğrafyasında olağan hallerde ve olağanüstü dönemlerde tekrarlana gelen ‘demokratik’ seçimler; hiçbir zaman ‘İslâm’a/Kur’an’a, ilâhî hikmete göre oluşturulacak yasa ve anayasalarla mı yönetilerek idare edilmek istersiniz, yoksa laik, seküler, tek dünyalı ve ahireti olmayan, demokratik kanunlara göre mi yönetilmek istersiniz’ şeklinde gerçekleşmesi beklenen bir oylama, seçim veya tercih değildir! Egemenlerden hiç kimse bilerek böyle büyük bir riski asla göze alamaz ve sonuçlarına katlanmaya da hazır değildir zaten.
Mevcut olan Laik, Demokratik, Liberal, Kapitalist, Kemalist, sistemi kimler işletiyor olursa olsun biz asla bununla ilgilenmiyoruz. Kur’anî ve Nebevî mirasımıza uymayan, taraf olmadığımız, müslümanların insiyatifi dışında oluşturulan sistemlerin de anayasaların da, rejimin kanunlarının da niçin ve ne kadar değişeceği bizi ilgilendirmiyor. Bunların bizim gündem veya kulluk yürüyüşümüzle uzak, yakın herhangi bir ilgisi yoktur.
Beşerî ideolojilerden bir ideoloji, çağdaş batıl dinlerden bir din olan Demokrasinin, Müslümanların üzerinde gölge etmesine, insanımızı ilâhî olandan beşerî ve dünyevi olana doğru kimyasını değiştirerek ve kimliğinin kodların bozarak dönüştürmesine, asla destek ve katkı sağlayamayız. Yoksa bu öncelikle ve temelde iman iddiamızla, kulluk irademiz olan ‘La’ manifestosu ile çelişmek olur bizim için.
İman edenler,fıtratı ve ilâhî dengeyi ifsad eden, İslâmî/insanî hayat alanlarını müslümanlara daraltan, insanların sadece Allah(c.c.)’a kulluk yapabilmelerinin önünde ciddi bir engel olan isyan, küfür, şirk içerikli bütüncahiliye sistemlerinin acilen ve sonsuza kadar ortadan kaldırılması için hep birlikte sorumlu, bu konuda her an görevli ve seferberdirler.
“Fitne kalmayıncaya ve yaşanan din(in hepsi tamamen) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yapmakta olduklarını görendir.”(8 Enfal 39)
Allah(cc) bizlere durup uzlaşmayı değil, dikilip mücadele etmeyi, canını dişine takarak müslamanca bir var oluşun kavgasını vermeyi emretmektedir. Dolayısıyla iman edenlerin, kendi sorumluluk alanları dışında kalan, demokratik/politik şer güçlerin kendilerini garantiye almak ve gayrî meşruluklarını zavallı mazlum halka onaylatmak için oluşturmuş oldukları yapay, yanıltıcı, paravan gündem ve tartışmalarla boşa geçirecekleri vakitleri, hoyratça harcayacakları enerjileri, kaybedecekleri umutları yoktur.
Sonsöz Olarak;
Seçmek, birilerinin seçilmesine aracı/vesile olmak, sorumluluk altına girmeyi gerektirir. Hepimiz seçtiklerimizden, seçmemiz gerekenlerden sorumluyuz! Bizler apartman yöneticisi, okul aile birliği temsilcisi, dernek, vakıf, sendika veya kulüp başkanı seçerken bile çok hassas davranıp ince hesaplar yapıyorsak, memlekete yönetici seçimi konusunda kılı kırk değil, yüz kırk yarsak yeridir. Bizden istenenler açıkça bellidir ve iman edenlerin, kendi sorumlulukları dışında kalan gündem ve tartışmalarla meşgul olup boşa geçirecekleri vakitleri yoktur.
Unutmayalım ki; Hz. İbrahim, Musa, İsa, Nuh, Yusuf, Salih, Şuayb….Muhammed aleyhisselamlar, içinde yaşadıkları toplumlarda ibadetlerinden önce, duruş, kimlik ve misyonlarıyla yer almışlardı. Öncelikle toplumlarının kanayan yarası neyse ona parmak basmışlardı. Gündeme müdahale etmiş, zulüm sistemlerine karşı eleştiri ve başkaldırı yükseltmiş ve mü’mince itirazlarını, tavırlarını ortaya koyuşlardı. Çünkü farzı ayn olan gündemdeki konu ve olayların yüklediği misyon ve sorumluluklardır, duyarlılıklardır. Kimlik mücadelesi duruş ve tavırla başlar.
Demokratik sistem ve tüm zamanların zalim yöneticileri/tağutlar karşısında ‘Muvahhid Duruş gerektiren ‘Tevhidî Misyon’ ve mücadele azmini kuşanmışlık, aslında ibadetlerden bile daha önceliklidir. Tüm zamanlar için önemli olan; NEBEVÎ TAVIRDIR, MUVAHHİD DURUŞTUR, İSLÂMÎ KİMLİKTİR, İLKELİLİKTİR!
"İktidar olmak, öncelikli bir hedef değildir İslâm siyaset anlayışında. İktidarın el geçirilmesi, sağladığı nimetlerin paylaşımı, sonuçta çıkarların korunması ve geleceğin garanti altına alınması mücadelesi yoktur İslâm siyaset anlayışında." [14]
“Gevşemeyin üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.”(3 Al-i İmran 139)
Bu Tevhidî yolun Müslüman yolcularının atacağı ilk adım çağın İslâm karşıtları ve düşmanlarından acilen ayrışmaktır. Zulüm sistemlerine ve işletmecilerine herhangi bir şekilde yağ yakmak, onları demokratik oylarla vatandaşlık görevi çerçevesinde onaylamak, onlarla iyi geçinmek, örtüşmek, sürtüşmemek, onlardan medet ummak, zamana yaymak falan değildir. Aklı başında bir müslümandan demokratik, laik, Kemalist bir sistemi herhangi bir şekilde benimsemesi, içselleştirip desteklemesi asla beklenemez.
İnancımıza göre bu sistemin referandumunda veya seçimlerinde oy kullanmak demek, tağutî sistemle hesaplaşma bilinç ve irademizin kırılması, İslamî mücadele anlayışımızın uysallaştırılıp, inkılâbî/devrimci ruhun demokratik/laik/Kemalist sisteme mağlup olması anlamlarına gelmektedir.
Hakimiyet ve otoritenin, yönetme, kanun-kural belirleme hak ve yetkisinin sadece Allah(cc)’a ait olduğu, Allah(cc)’ın hükümlerinin bir an için bile ertelenemez, önemsenemez, askıya alınamaz olduğunu sanırım Müslüman olan herkes bilmektedir.
Rasüller’in mücadele yoluna ve bıraktıkları siyasi mirasa baktığımızda; bizler sistem içiliği değil, sistem karşıtlığını görüyoruz. Dolayısıyla sistemi benimseyip içselleştiren, oylarıyla destekleyen, sistem içine girip uzlaşanlarla aynı akideyi paylaşmıyoruz sanırım.
Bütün batıl sistemleri veya türevlerini iman gücüyle reddedip, seçimini hak istikametinde kullanan mü’minler, gerçek kazanç ve zafer olan Allah(c.c.)’ın rızasını kazanarak cennetlere ulaşabilme yolunda çok ciddi ve çok büyük bir adım atmışlardır. Önemli olan bu tercihler doğrultusunda hayatı müslümanca ve yeniden inşa etmek, kulluk ekseninde bir mücadele ve istikamet üzere kalabilmektir.
Ne mutlu, kazanmak için seçenlere,
Ne mutlu, demokrasiyi iman ekseninde sorgulayanlara,
Ne mutlu, rejim ve sistemle hesaplaşmak adına seçim minderi gibi yanlış zeminlere kaymayanlara,[15]
[1]Kazanmak İçin Seçtim, Hamza ER,
http://www.islamiyonelis.com/yazi_detay.php?Yazi_id=112&yazar=58
[2]Oy verenler, Koyverenler, Mükerrem Bulut,
http://www.islamiyonelis.com/yazi_detay.php?Yazi_id=451&yazar=57
[3]Allah(cc)’dan başkasını vekil kabul etmek yasaklanmıştır, Ahmed KALKAN, http://www.islamvehayat.com/yazar_810_76_ALLAH--TAN-BASKASINI-VEKIL-KABUL-ETMEK-YASAKLANMISTIR.html
[4]Oy vermemek, koyvermek midir? Şükrü HÜSEYİNOĞLU, http://www.iktibasdergisi.com/author_article_detail.php?id=314
[5]Allah'a verdiğimiz söz, Mehmed DURMUŞ, http://www.iktibasdergisi.com/author_article_detail.php?id=312
[6]Rejimle Hesaplaşmanın Yolu Sandık Değildir, Hamza ER,
http://www.hamzaer.net/neden-referandum-cagrisinin-tarafi-olmamaliyiz/
[7]Ver Oyunu, Gör Oyunu,http://www.tevhidforum.net/guncel-meseleler/180-ver-oyunu-gor-oyunu.html
[8]Referandum İbadetinin Şartları ve Rükünlerihttp://www.dengeradyo.com/’ Daki;Ölçüsüzlüğün Bu Kadarı: Herhangi Bir Partiye Uzak ya da Yakın Değilim...başlığındaki haber üzerine yapılmış yorumlardan birisi
[9]Tercihimiz İslâmî Olmalı, Coşkun UZUN,
http://www.islamvehayat.com/yazar_666_73_TERCIHIMIZ-ISLAMI-OLMALI.html
[10]Ak Parti Aklandı mı? Ahmed KALKAN, http://ahmedkalkan.org/index.php?option=com_content&view=article&id=69:ak-parti-aklandi-mi&catid=37:makaleler
[11]99 Soruyla Demokrasi Sorgulanıyor, Ahmed KALKAN,
http://www.islam-tr.net/soru-cevap-bolumu/10600-99-soruyla-demokrasi-sorgulaniyor.html
[12]Seçmece Bunlar! Ahmed Kalkan,
http://haksozhaber.net/author_article_detail.php?id=9558
[13]Referandum ve Bizim Radikaller,Ömer Şevki Hotar,
http://www.haksozhaber.net/author_article_detail.php?id=17752
[14]Altan Murat Ünal, Nida Dergisi,142. Sayı
[15]“Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum) ile kopup ayrıl.” (73 Müzzemmil 10)