Şükrü HÜSEYİNOĞLU

11 Haziran 2010

ŞEHİDİN ARKADAŞI OLMAK

Şehadet ne bereketli bir değermiş… Nasıl da canlandırdı durgun ve yorgun bilinçlerimizi… Çağın hastalığı dünyevileşmenin Müslümanları da etkisi altına almaya başladığı bir dönemde gelen şehadet haberleri, Allah yolunda adanmanın güzelliği karşısında dünyevileşmenin çirkinliğini ve anlamsızlığını bir kere daha somutlaştırdı.

 

Âlemlerin Rabbi’ne verdikleri söze sâdık kalarak inşaallah şehadete yürüyen kardeşlerimiz, “Şehidsiz olmaz, kurbansız olmaz” dizelerinde ifade edildiği üzere, şehadetin bereketini, şehadetin güzelliğini yeniden gündemimize taşıdılar.

 

Allah yolunda canını feda eden bir kimsenin arkadaşı olmak bile ne güzel bir duyguymuş. Bir şehidle arkadaşlık yapmış olmak, ortak anılara sahip olmak bile insana gurur vermeye yetiyormuş.

 

Sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için emperyalizm ve tetikçisi siyonizm tarafından yoklukla teslim alınmaya çalışılan mazlum Gazze halkıyla dayanışma amacıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisinin bahtiyar yolcularından biri de gazeteci Cevdet Kılıçlar’dı. Siyonist işgal çetesinin saldırısını görüntülerken alnına isabet eden kurşunla şehadete yürüyen Cevdet Kılıçlar hakikaten çok iyi bir gazeteciydi. Medya alanında Türkiyeli Müslümanlar arasından yetişmiş öncü isimlerden biriydi.

 

Cevdet abi Selam Gazetesi’nde bizim editörümüz ve onun çok ötesinde öğretmenimizdi. Şahsen Cevdet abiden çok şey öğrendiğimi söylemem gerekir. Yazdığımız haberleri düzenler, etkili başlıklar atarak bize gazeteciliğin pratiğini öğretirdi.

 

Geçenlerde Haksöz Haber sitesinde Hüznü Yazgan ağabey de yazdı. Nerede bir Müslümanın başı sıkışmışsa Cevdet abi oradaydı. Cevdet abi gazeteciliği salt bir meslek olarak görmüyordu. Onun için gazetecilik İslam’ın ve Müslümanların haklarının savunulacağı önemli bir alandı. O yüzdendir ki işinin çok ötesinde çalışırdı.

 

Editör olmasına rağmen, zaman zaman fotoğraf makinası ve teybini çantasına koyup omzuna asarak bizzat haber takibine çıkardı. 28 Şubat’ın en sisli dönemlerinde, kimselerin cesaret edemediği konuların üzerine cesaretle gidişi hep takdir ediliyordu.

 

Umut Operasyonunda gazete baskı altına alındığında ortaya koyduğu performans da unutulmazdı. Operasyonun bir komplo olduğu yönünde yaptığı ve sonradan doğruluğu ortaya çıkan haberlerin yanı sıra, bizzat yaptığı görüşmelerle komploya maruz kalan Müslümanlara güçlü şekilde sahip çıkmıştı.

 

Editördü fakat biz muhabirlerle arasına kesinlikle mesafe koymuyordu. Gazetede çok güzel bir ortamımız vardı. Cevdet abinin güleç yüzü, ortama yaydığı pozitif enerjisi unutulur gibi değildi.

 

Yaşını geçenlerde kabrini ziyaret ettiğimde öğrendim. 38 yaşında Rabbine yürümüştü. Yani benden bir yaş büyüktü. Bunu öğrendiğimde hemen Selam gazetesini omuzladığı dönemdeki yaşını düşündüm. 26-28 yaşlarında bir gencin, en zor dönemlerde muhalif bir gazeteyi başarıyla sırtlayabilmiş olmasını bir kere daha hayranlıkla andım.

 

Cevdet abiyle ortak bir haberimiz vardı ki, çok ses getirmişti. “İçimizdeki Gürüzler” manşetiyle iki sayı üst üste gazetede yer alan bu haberle ilgili söyleşileri ben yapmıştım, Cevdet abi de haberin girişini yazıp, metni düzenlemişti. Haberde, başörtüsünden ötürü okullarından atılan kardeşlerimizin, Müslümanların imkânlarıyla kurulan ve yönetilen dersane, özel okul gibi kurumlarda karşılaştıkları benzeri sorunlar ele alınıyordu. “İçimizdeki Gürüzler”i teşhir eden bu haber hakikaten çok ses getirmişti.

 

Cevdet abi, Selam gazetesinin komplolar sonucu kapanmaya zorlanmasının ardından Almanya’ya gitmiş, birkaç yıl orada kaldıktan sonra tekrar Türkiye’ye dönmüştü. Bir süre web sayfası hazırlama alanında kendi işini yaptıktan sonra Vakit gazetesinde çalışmaya başlamış, ardından da İHH’da görev yapmaya başlamıştı.

 

İHH’ya gittiğimde içten karşılayışı, candan sarılışı, hiç eksik etmediği ve esirgemediği güleryüzü ve muhabbetiyle karşılaşırdım. Yakından tanıyanlar bilir, Cevdet abi gerçekten çok kaliteli bir insandı. Şehadetinden sonra ellerde taşınan bir pankartta yazıldığı gibi, şahid olarak yaşadı ve şehid olarak Rabbine kavuştu.

 

Onunki inşaallah ne güzel bir akibet ki, sırf kendisiyle arkadaşlık yapmış olmaktan ötürü bizlere bile güzel duygular yaşatıyor. Onunla tanışmış olmaktan, onunla anılar yaşamış olmaktan dolayı tatlı bir duygu, mütevazi bir gurur yaşıyoruz.   

 

Allah için canını feda etmiş bir insanla arkadaşlık yapmış olmak bile bu kadar güzel duygulara vesile oluyorsa, Allah yolunda canını feda etmek ne güzel bir hadisedir diye düşünmeden edemiyor insan.

 

Rabbim Cevdet abinin ve Gazze yolunda canlarını feda eden diğer kardeşlerimizin şehadetini kabul etsin. Bizleri de o bilinçle yaşayıp, o bilinçle dünya imtihanını tamamlayanlardan kılsın.