Şeytanın velisi ve Hizbi olmaktan da, saptırmasından da Allah`a sığınmalıyız!
Şeytanın insanı etkilemesi için en etkili silahı, vesvesesi, sesi ve dilidir. O, insanın sinesine konuşur, sine de onun konuşmasını anlar, insan eğer arzu, ihtiras ve hevasına uyarsa şeytanın bu iğvâsından etkilenir ve onunla yönlendirilir. Bu sebeple Rabbimiz, şeytanın vesvesesini hissettiğimizde ne yapmamız gerektiğini âyetlerinde bize bildirmektedir:
Bismillâhirrahmânirrahîm
İblis ile onun insanlar ve cinler içinden devşirdiği “ins ve cin şeytanları”, hep birlikte insanları Allah’ın yolu olan Kur’an ve sünnete dayalı sahih İslam anlayışından uzaklaştırıp saptırarak şeytanî bâtıl yollara sürüklemek için, büyük maddi imkânları da kullanarak dünya çapında seferber olmuş vaziyettedirler. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, güçleri sadece hevalarına uyup şeytana meyledenleri veli edinmeye ya da saptırmaya yetmektedir.
Şeytanın, İnsanları Etkileme ve Saptırma Yolları
Bilindiği üzere Rabbimiz, insanın fıtratına iyiliğe ve kötülüğe, takvaya ve fücura doğru meyledebilme potansiyelini ilham edilmiş bulunmaktadır. (Şems, 91/8). İşte bu sebeple, insanın bilgi edinmesini, karar vermesini, arzu etmesini ve eyleme geçmesini sağlayan psikolojik yapı içinde yanıltıcı, olumsuz, çirkin ve günah olan kararlara, eylemlere götüren, iten unsurlar da vardır. Bu yüzden her bir fert psikolojik hayatında, şahsî tecrübesinde içindeki iyi ile kötüyü, iyiliğe çeken güçle kötülüğe çeken gücü tanır, hisseder ve bu ikisi arasındaki çatışmayı yaşar. Bu güçler, akıl denilen melekeyi de etki altına alarak insanın yanlış bilgi ve kanaat üretmesine, yanlış yöne gitme kararı almasına sebep olabilirler. İnsanın ruh yapısında mevcut olan bu ikilinin iyi olanı rahmana, O’nu dinlemeye, O’na itaat etmeye; kötü olanı ise şeytana, onu dinlemeye ve onunla iş birliğine açıktır, yatkındır.
Şeytanların başı İblîs Allah’ın emrine karşı gelmiş, onun hemcinsleri de bu özelliği devralmışlardır. İşte şeytan ile onun dostu olan cin ve insan şeytanları, insanın içindeki kötülüğe meyletme potansiyelini iğvalarıyla harekete geçirirler ve sonuçta da sapmasını sağlamış olurlar. Başta putperestlik olmak üzere hak ve hakikate ters düşen dinlere ve ideolojilere intisap eden kimseler olsun, müslüman oldukları halde günah işleyen, amelde kusuru olan şahıslar olsun bu inanış ve davranışlarıyla günaha girmiş olmaktadırlar. Şirk ise, en büyük günahtır, büyük bir zulümdür. İnsanları bu günaha iten güçler arasında şeytan da vardır. Şu halde putu, tağutu ya da hevasını ilah edinip onlara tapan yani Allah’tan başkasına tapan aslında şeytana tapmakta, ona itaat etmektedir. Özellikle putların İnsanları etkileme güçleri de yoktur, put adına insanları etkileyenlerin başında Allah’ın emrine karşı çıkan şeytan vardır.
Nisa Suresi 118. âyette şeytanın kovulması ve onun cevabı şöyle ifade edilir: “Allah, o şeytana lânet etti ve o da, ‘Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım’ dedi.” Şeytan Allah’ın lanet ettiği bir varlıktır. Allah’ın lanet etmesi onu kovarak cezalandırmasıdır. Lanetin anlamının bir kısmını, A’râf Sûresinin 13. âyeti açıklamaktadır: Rabbimiz, “in oradan, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! Çünkü sen aşağılıklardansın!” buyurdu. Bu âyetten anlaşıldığı üzere lanetin bir anlamı da kovulmaktır. Şeytan lanetlenince, yani Allah onu rahmetinden kovunca o da karşıt eylemini şu şekilde yapacağını bildirmiştir: “Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay alacağım.” Bunun anlamı “kullarını etkim altına alacağım” demektir. A’râf Suresi 16-17. âyetlerde de şeytan kovulduğunda, yani lanetlendiğinde insanları çeşitli entrikalarla etkileyeceğini ve yoldan çıkaracağını itiraf etmişti. “Kullarından bir pay alacağım” ifadesinin bir başka mânasını da, daha önce açıklanan İsrâ Sûresinin 64. âyeti vermektedir ve buna göre de “pay almak” insanların düşüncelerine, amellerine, hayatlarına, mallarına ve evlâtlarına ortak olmak anlamına gelmektedir.
Aslında pay almak ifadesinin ne olduğunu bir sonraki âyette şeytanın şu sözleri açıklamaktadır. Nisa Suresi, 119. âyet: “…’Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.’…”. “Puta adanan devenin kulağını yarmak” biçimindeki örnek aslında bütün akıl ve ilim dışı kabullere ve hurafelere işaret sayılmalıdır. Allah’ın yaratış düzenini değiştirmek örneği ise, fıtrata ve selim tabiata aykırı tüm sapmalara dikkat çekmektedir.