Siyonizm, Hitler’i arattırma çabasında..
Siyonist yahudilerin, bütün yahudileri de şaibe altına alacak şekilde sergiledikleri; bu’üstün ırk’ teorisi adına yapılan bir, ’soykırım resm-i geçidi’dir.
Selahaddin Eş Çakırgil
Adolf Hitler’in ’saf aryen ırkına mensub nordik (kuzeyli) ve mavi gözlü, beyaz tenli, sarışın almanlar’ın diğer bütün ırklardan ’üstün’ olduğu teorisinin pabucu dama atılalı 60 yılı geçiyor. (Şimdi onlar lanetli olduğu için bakmayınız hatırlanmadığına) Cumhûriyet Halk Fırkası/ Partisi Kâtib-i Umûmîsi /Gen. Sekreteri Receb (Peker) Bey, 1932’lerde, Hitler ve Mussolini’nin, nazizm ve faşizm teorilerinin ilham kaynağının da ’kemalizm’ olduğunu gururla söylüyordu.. ’Kemalizm’ ise, (Ankara’daki geleceğin yeni rejimi TC rejimi için Lozan’da çizilen ideolojik çerçeveye göre, İslam’dan soyutlanmış, bir yeni millet anlayışı oluşturmaya çalışıyor ve) ’Ne mutlu türküm diyene!.. Bir türk dünyaya bedeldir.’ gibi laflarla, aynı ’üstün ırk’ anlayışının mitolojik temellerini kuruyordu..
Yani, ’üstün ırk’ anlayışı, sadece yahudilere aid değil.. Hitler, o ’üstün ırk’ nazariyesini yahudinin elinden alıp, o ’üstünlüğü’ almanlara tahsis ederek, ’yahudi düşmanlığı’na (anti-semitizm’e) dönüştürmüştü. ’Üstün ırk’, artık almanlar idi; yahudiler zararlı ırk idi, ’insanlığın hastalıklı unsuru’ idi; ve yokedilmeleri gerekirdi. Diger kavimler ise, ancak ’üstün ırk’a hizmet ettikleri derecede insan sayılırdı.
İnsana, derisinin renginden, kavminden, dilinden, cinsiyetinden veya sahib olduğu maddî değerlerden veya uydurma manevî üstünlük iddialarından kaynaklanan bir anlayışla yaklaşmanın korkunç zulmü, bütün beşeriyet tarihini dolduran ayrı bir konu..
Yahudilerin ise, kendilerini ’üstün ve seçkin ırk/ millet’ bilmeleri ve bugünlere, asırlar içinde çetin imtihanlardan geçerek, bir ’ilahî takdir’ neticesinde geldiklerini söylemeleri ilginçtir..
Ama, siyonist yahudilerin, bütün yahudileri de şaibe altına alacak şekilde sergiledikleri; hele de, Osmanlı’nın dağı(tı)lması sonrasında, bir ’silahlı haydutlar çetesi’ oluşturup, Filistin’i işgal ve gasbederek İsrail rejiminin 15 Mayıs 1948’de varlığını devlet olarak ilan etmesinden bu yana, bütün hayatı, bu’üstün ırk’ teorisi adına yapılan bir, ’soykırım resm-i geçidi’dir.
Bu kanlı resm-i-geçitin bir sahnesi daha, dün, Gazze’de tekrarlandı.. Kendi vatandaşlarından bir kişinin ölümüyle neticelenen bir roket saldırısını bahane ederek, Gazze’de, çocuk- kadın, savunmasız sivil demeden, 100’den fazla insan öldürüldü.. Gerekçe de, yine ’üstün ırk’ tezi.. Bir tek ’üstün insan’a bile zarar verenler, binler halinde öldürülebilir..
Hitler de yahudiler için öyle düşünüyordu. Siyonist yahudiler ise, yahudi olmayanlar için..
Aynı ruhî hastalığı, kendi toplumumuz içinde ve kendi ülkemizde de görmüyor muyuz?
Evet, yahudiler değil, amma haydutlar çetesi görünümlü İsrail rejimi Gazze’de savunmasız sivil halk üzerine ölüm yağdırdı; 100’den fazla kurban verdik..
Ilginçtir ki, siyonist İsrail Sav. Bak. Yard. Matan Vilnai, (Hitler Almanyası’nın kendilerine uyguladığı soykırım için kullandıkları terimi tekrarlıyarak) ’holocaust’la karşılık vereceklerini’ ilan ediyorlardı geçen hafta ve bunu yaptılar.. Hattâ o kadar ki, önce telefon ediyorlar, ’Evde misiniz? Sizi vuracağız da..’ diye, ve telefona cevab verilir verilmez, füze başlarına iniyor. Ve siyonist yahudiler bu canavarca ’psikolojik savaş’ usûlüyle övünebiliyor.
Siyonistler yahudiler ’Hitler’i bile temize çıkarıyorlar ve yeni ’Hitler’leri aratacak yöntemler peşindeler.. Öyle birisiyle karşılaşmalarını temenni etmeyiz, ama, bu kaçınılmaz da olabilir.. Hatırlıyalım, İsrail Dış İlişk. Kom. Başk. Tzahi Hanegbi, geçen hafta, ’Hamas terör rejimini bir an önce devirmek amacıyla, stratejik bir karar alıp İsrail ordusuna hazırlanması emrini vermelidir, roketlerin fırlatıldığı tüm alanlar alınmalıdır.’ demişti. Bugün olanlar da budur..
HAMAS’ı yoketmek isteyen Mahmûd Abbas ise, avını yutarken gözyaşı döken timsah gibi..
B. Amerika ve BM. Gen. Sekr. Mooon da, taraflara itidal tavsiye ediyorlar, her zamanki gibi..
Dün, Hürriyet bile, internet sitesinde, bu faciayı, ’İsrail 100 sivili öldürdü, Amerika ’Dikkat edin..’ dedi. Türkiye 240 terörist öldürdü, ABD ’Hemen çıkın!’ dedi..’ şeklinde veriyordu.
*Amerikan izniyle harekâttan gururlananların hayal kırıklığı..
TSK’nın, Irak’daki ’kara harekât’ından paldır-küldür çıkmasından hemen herkes rahatsız.. Çünkü, bu gelişme, USA Sav. Bak. Gates’in çekilme talebinden 24; Bush’un çekilme talebinden ise 10 saat sonra gerçekleşti. Amerika, bu ’harekât’ın Irak’daki denge hesablarına zarar vereceğini gördüğünden böyle yaptı.. Ve şimdi, herkeste acaib bir ’ulusal onur’ hassasiyeti.. Yahu, o ’harekât’ için de, Amerika’dan izin alınırken, neredeydiniz? Fitnenin merkezi olan ’Büyük Şeytan’ın, izninde de, talebinde de nice oyunlar bulunması bekleniyordu herhalde.. 1 Mart 2003’deki ’1 Mart Tezkesesi’nin rövanşı da olabilir, Türkiye’ye..
PKK’yla, bir silahlı terör örgütüyle başetmekte bile 25 yıldır zorlanan bir TC’nin, Irak’a, o ülkeyi 5 yıldır askerî olarak da işgali altında tutan Amerika’dan izinsiz olarak girmesinin, Amerika’yla savaş olacağını ve Amerikan silahlarıyla, Amerika’yla savaşmaya kalkışmak gibi trajik bir mantık sefaletini, niceleri düşünemiyor.. Hamâsî duygu ve nutukların bize, zaferden çok korkunç yenilgiler getirdiği de unutulmamalıdır. Bu harekât, taa başından beri, ’el kaşığıyla çorba içmek’ idi.. Ve o kaşık alınmak istenince, hemen geri çekilme gerçekleşti. Mes’ele budur.. Belki de, daha önce planlanan bir geri çekilme gerçekten sözkonusu idi.. Çünkü, o soğukta bir facia yaşanabilirdi. Kuzey Irak dağlarında, sıfırın altında, 15-20 derece soğukta, binlerce askeri dondurmak gibi bir korkunç fiyasko ve ikinci bir ’Sarıkamış Faciası’ da yaşanabilirdi.. O zaman, şimdi alkışlananlar, Enver Paşa gibi lanetlenirdi, herhalde..
Onbinlerce askerin, hemen bir günde, 24 saatte çekilmesinin o kadar düzenli şekilde planlanması ve gerçekleştirilmesinin, -hele de o iklim şartlarında- zorluğunu düşününce, bu çekilmenin önceden hesab edildiği yolunda, TC makamlarınca yapılan açıklamalar daha inandırıcı bulunabilir.. Kaldı ki, Amerika’nın açıklamalarından önce, Tayyîb Erdoğan’ın, Abdullah Gül’ün açıklamalarına itibar ederim.. Bir ’harekât’ın, gidiş ve gelişinin davul-zurna ile ilan edilerek gerçekleştirilemiyeceği açıktır.. Nitekim, Irak Kürdistanı’ndaki mahallî hükûmet’in başbakanı Neçirvan Barzanî de, ’kara harekâtının başlaması da, sona ermesi de bizim için sürpriz oldu..’ diyor..
Bir diğer nokta da şu olabilir ki, TSK’nın çekilme niyetini sezen Amerikalılar, bunun kendi istekleri doğrultusunda olduğunun güç gösterisini sergilemek için de, tam o anda, çekilme talebini dile getirmiş olabilirler..
Eşekten düşen kişinin, ’zâten inecektim..’ demesi gibi bir durum da sözkonusu mudur? Bunları belki de ancak 25-50 yıl sonralardakiler öğrenebilecek.. Ancak, görünen durum, bir faciaya dönüşmeden ve savaş sivil yerleşim bölgelerine de sıçratılmadan, siyonist İsrail’in yaptığı gibi bir sivil katliâm faciasına dönüşmeden, sınırlı bir harekât halinde, başlatılıp bitirilmiştir.. Bu harekâta izin veren Amerika’ydı, gururlarının zedelendiğini düşününler, o izin verilirken de düşünmeliydiler, onu..