16-10-2009 14:32

Somali`de korsanlık durduk yere çıkmadı!

`Dokuz milyonluk Somali halkı, Somali hükümetinin 1991’deki çöküşünden beri açlıkla pençeleşiyor. Batı’nın en çirkin güçleri bu durumu ülkenin zaten kısıtlı yiyecek imkânlarını çalıp çırpmak ve Somali kıyılarını bir nükleer atık deposu olarak kullanmak için fırsat olarak değerlendirdi.`

Somali`de korsanlık durduk yere çıkmadı!

İslam ve Hayat

Alper Görmüş, Taraf gazetesindeki "Somalili korsanlar ve ‘medyatik hakikat’" başlıklı yazısında medyanın söz konusu korsanlarla ilgili hakikati gizlediğini ve kendi kurguladığı hakikati okurların zihnine zerk ettiğini söyleyerek, Somali'deki bambaşka gerçeklere dikkat çekti. 

The Independent gazetesinden Johann Hari’nin yazdığı bir haberden bazı bölümleri çevirirek köşesinde yayınlayan Alper Görmüş, medyanın konuyu ele alış biçimini ise eleştirdi. İşte Alper Görmüş'ün çevirdiği habere Somali'den yansıyan çarpıcı gerçekler:

“Dokuz milyonluk Somali halkı, Somali hükümetinin 1991’deki çöküşünden beri açlıkla pençeleşiyor. Batı’nın en çirkin güçleri bu durumu ülkenin zaten kısıtlı yiyecek imkânlarını çalıp çırpmak ve Somali kıyılarını bir nükleer atık deposu olarak kullanmak için fırsat olarak değerlendirdi.

Batı ülkelerine ait gemiler, hükümet devrilir devrilmez Somali açıklarında görünmeye ve nükleer atık taşıyan varilleri buralara boca etmeye başladılar. Bu atıkların başlangıçtaki etkisi, vücutta kızarıklıklar, mide bulantısı ve sakat doğumlar şeklinde tezahür etti.

2005’teki büyük depremin ardından oluşan tsunamiyle birlikte açıklardaki variller kıyılara vurdu. Varillerden bir bölümü delindi ve bunlardan sızan atıklarla halk daha direkt bir temasa maruz kaldı. Bu temas sonucunda 300 kişi öldü.

Birleşmiş Milletler’deki Somali temsilcisi Ahmed Abdullah, bunların temizlenmesi konusunda Batılı ülkelerin hiçbir girişimde bulunmadıklarını söyleyip devam ediyor: ‘Nükleer atık taşıyan gemilerin yanı sıra Batılı büyük balıkçı gemilerinden de söz etmek lazım. Yılda 300 milyon dolar değerinde balığımız yasadışı yollarla avlanıp Batı ülkelerine götürülüyor. Zengin balık varlığı sayesinde mutlu bir hayat süren kıyı halkı şimdi açlıkla boğuşuyor.’ Bizim şimdi ‘korsan’ dediğimiz insanlar işte bu tablonun sonucunda ortaya çıktılar. Somali’de yaşayan herkes, başlangıçta basit şişme botlar kullanan bu korsanların, nükleer atık salan ya da kaçak balık avcılığı yapan Batılıları bu eylemlerinden vazgeçirmeye çalışan ya da onlara ‘vergi salan’ sıradan balıkçılar oldukları hususunda hemfikir... Zaten onlar da kendilerine Volunteer Coastguard of Somalia (Somalı Kıyılarının Gönüllü Muhafızları) adını veriyorlar.

Hiç şüphesiz, bunların bir kısmı (özellikle de Dünya Gıda Programı görevlilerini rehin tutanlar) düpedüz haydutluk yapıyor. Fakat tamamı için böyle diyemeyiz. Zaten yapılan anketler, Somali halkının yüzde 70’ten fazlasının onların Somali karasularını korumaya çalışan ulusal bir güç olduğuna inandığını ortaya koyuyor.

Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında George Washington ve Amerika’nın kurucu babaları, Amerika kıyılarında benzer bir işlev gören korsanlara ücret ödüyorlardı; çünkü o kıyıları koruyabilecek resmî bir donanmaya sahip değillerdi. Korsanlar, Amerikalıların büyük bir çoğunluğunun da desteğine sahipti.

Somali’deki durum çok mu farklı? Açlık çeken Somali halkının kıyılarında öyle durup beklemelerini, nükleer atıklarımızı oralara atmamıza aldırmamalarını, el koyduğumuz balıklarını Londra’nın, Paris’in, Roma’nın lokantalarında yememizi seyretmelerini umabilir miyiz?

Bütün bu insanlık suçlarına karşı hiçbir şey demeyeceğiz, sonra da eylemleri nedeniyle dünya petrol ticaretinin yüzde 20’sinin geçtiği bir suyolunun güvenliğini tehlikeye atıyorlar diye feryat edeceğiz: Şeytanlar!

Korsanlarla gerçekten baş etmek istiyorsak, onları tepelemek üzere savaş gemilerimizi oralara göndermeden önce, olan bitenin kökeninde yatan kendi suç eylemlerimizi durdurmamız gerekiyor.”

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !