Hızır YILDIRIM
SON NAMAZ
Namaz; kul ile Allah arasındaki çok sıkı bağdır. Namaz olmadan Allah ile yakın bağ kurmak yoktur, var diyen sadece kendini aldatır. Kul ahdine sadakat gösterdiği müddetçe bağın kopması zordur. Namaz Rabbimizle iletişime geçmenin en güzel yoludur. Bu bağın oluşmasını veya kopmasını, kul kendi iradesiyle belirler.
İmandan sonra en kuvvetli oluşum namazdır. Pekala, bu namaza ne kadar önem gösteriyoruz? Sıradan mı? Dostlar alışverişte görsün misali mi?
Gösteriş için mi? Yoksa baştan savma mı?
Yoksa şekle mi daha önem verip, içeriğinden habersiz mi kılıyoruz? Sence hangisi?
Sonrasında başka namaz kılamayacağımız, son olan namazımızı nasıl kılardık? Ya da kıldığımız namaza kaç puan verirdik? Bu soruları sık sık kendimize soralım.
Belirli vakit içinde kılınan namaz, kazası da olmayan tek ibadettir. Her ibadetin kolaylığı ve kazası varken, namazın kazası yoktur; ama kolaylığı vardır. Cem etme, yolculukta iki rekât, hasta halinde yattığı yerden kılınabilir. Zaruri hallerde oturarak, yattığı yerde, ima ile, binekte, yürüyerek kılabilir.
Cephede bile namazın terki yoktur.
Rahata erince tam olarak kılması gerekir.
Gelin birlikte iki rekât namaz kılalım. Bu namaz son namazdır. Cellat bizi bekliyor, ilmek boynumuza geçmeye hazır, cellat baltası bizi bekliyor, yüksek volt elektrik verilecek veya ölüm meleği canımızı alacak. İki rekât namaz kılmaya müsaade var. Nasıl kılardık?
Aslında hayat dediğimiz şeyin içinde ölüm gizlenmiştir ve ne zaman son bulacağı belli değildir. Ölümü unutan insan, ölmeyecek gibi yaşar, keşkelerle ölür, keşkelerle dirilir ve Allah’a yapıp yapmadıklarıyla hesap verir. Akıllı insan tedbir alır, yarın için bu hazırlığını yapar ve emaneti (canını) severek verir.
Diriliş gününün farkında bir hayat yaşar.
Son namazı kılmak için uygun ortam oluşturulur, Rabbimizin hoşnut olmayacağı her şeyi o an unuturuz veya gözümüzün önünden kaldırırız. Çünkü Rabbimizle randevumuz var; ben taleplerimi ileteceğim, O ise taleplerimi dikkate alacak. İşte öyle bir namaz.
“Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!” Bakara 152.
Abdestle, hem bedeni temizledik hem de ruhumuzu hazır hale getirdik. Kıyama durduk; yani kıyam ediyoruz, sağlam duruyoruz. Seccadeyi serdik kıbleye doğru, gönlümüzü hedefe kilitledik. Kalbimizi niyetimizle hazır hale getirdik ve ellerimizi kaldırarak “Allahu ekber” dedik, dünyayı kısa zaman içerisinde geride bıraktık.
“Sen Büyüksün Allah’ım”, başka her şey küçük ve değersiz dedim.
Sübhaneke duasını okudum.
Allah’ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim.
Euzü besmele çektim, besmelesiz her iş eksiktir ve şeytanın iğvasından Allah’a sığınırım, dedim.
“Euzübillahimineşşeytanirracim”: “Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım”
Besmele yani “Bismillahirrahmanirrahim”: “Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla”
Fatiha suresini düşünerek, tefekkür ederek Arapça okudum ve Rabbimle konuştum.
- Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
- Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
- O, rahmândır ve rahîmdir.
- Ceza gününün mâlikidir.
- (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
- Bize doğru yolu göster.
- Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Bilinçli ve şuurlu şekilde amin dedik.
Talep eden ben, talebi kabul edecek olan Rabbimiz. Bu düşünce ile Hamd ve övülme kime? “Âlemlerin, kainatın, ve bizim Sahibimiz olan Rabbimiz” Rahman ve Rahim’le kuşatıcı, ahiret gününün sahibi, mülk sahibi O. Kulluğumuz sadece ve sadece sana, dünyada olan hiçbir otoriteye değil! “Yalnızca sana”, bu yol üzerine sana tabi olan ve razı olduğun kulların yoluna, sapanların, sapmışların yoluna değil
Sonra anlamını bildiğimiz başka sure okuyoruz. Vesvese geldi gelecek tabi ki; razı olmayanlar var aman dikkat! Hazine buldun elinden almak için sırada bekleyenler var. Ve tekrar diyoruz neyi düşündümse küçük, “Allahû êkber” büyük dedim ve küçükler, vesveseler minik kaldı. Yine dikkat minikler büyüyebilir ve hazinenden çalmak isteyebilirler. Rûkûya eğildik ve:
Subhane rabbiyel azim. “Büyük olan Allah (Rabbim), her türlü kusur ve eksiklikten uzaktır”, en az üç kez Âzîm olan için eğildim.
Semiallahu limen hamideh. Anlamı: “Allah, kendisine hamd edenleri işitir.” Rabbena ve lekel hamd. Anlamı: “Rabbimiz, hamd sanadır.” Kıyamda düşünerek, adeta haykırarak; dünyaya ve içindekilere benim tek sahibim “Âlemlerin Rabbi Allah’tır” diyorum.
Vesveselere Lâ diyor; Âllahû êkber diyor, secdeye varıyoruz.
Adeta Rabbimize acizliğimizi iletiyoruz. En az üç kez: Subhane rabbiyel âlâ cümlesini söylüyoruz. Bu cümlenin anlamı; ‘Yüce olan Rabbim her türlü noksan sıfatlardan uzaktır’ demektir.
Kainattaki her şey secde ederken, ben niye beni yaratanıma ve sahibime secde etmeyeyim. Şeytana nasip olmayan secde, bana nasip olmuş ne mutlu bana. Secde önemli, Yüce olan Rabbinden iste çekinme, konuş Rabbinle; iste, meşru olan isteklerini talep et, Rabbin cömerttir. Hazinesi geniştir. Yeter ki istemesini bil.
“Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır. Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın.” Duha Suresi.
Secde seni Rabbe yaklaştırdı ve artık tekrar kıyam zamanı, Alllahû ekber diyoruz. Kıyamda yine ısrarla fatiha suresini, yani yürek fethi suresini, anlamını düşünerek okuyoruz. Benim talebim, isteğim ve kulluğum Alemlerin Rabbine! dedim ve anlamını bildiğim bir başka sure okuyorum. Yine vesvese geldi, küçük vesvesesini, Allahû êkber diye kovuyor; rûküya varıyor, Âzım olanı zikredip, Es-Semî olan Allah’ın işitmesiyle doğruluyoruz.
Yine secde vakti, Âlâ olan Rabbimizi zikretmeye koyuluyoruz. Kul olma bilinciyle Âlâ olan Rabbibimizi yücelttik; şimdi tahiyyat zamanı.
Allah’ın sonsuz rahmeti, selamı ve bereketi seninle olsun. Allah’ın selamı bizimle ve tüm mümin kullarıyla birlikte olsun. Şahitlik ederiz ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederiz ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir, diye şehadet parmağı kalkıyor ve şahitlik ediyoruz.
Şimdi ise rol model aileleri anmaya ve destek olmaya, kendimiz ve ailemizin Rabbimizin razı olduğu kullardan olmamız umuduyla dua ediyoruz.
Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.”
Allah’ım. Sen Hz. İbrahim ve ümmetine bereket ihsan ettiğin gibi, Hz. Muhammed ve ümmetine bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmüş ve şanı yüce olansın. Tefekkür ederek okuduk.
Şimdi kendi isteğimizi talep edeceğiz.
Allah’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru. (Ey Rabb’im, merhamet edenlerin merhamet edicisi, bize rahmetinle muamele eyle.) Bakara 201.
“Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne babamı ve mü’minleri bağışla!” İbrahim 41.
Tahiyyatta bu duaları tefekkür ederek okuduk ve temizlenmiş olarak son namazdan şimdi çıkış vakti. Ne güzel dua, meşru dünya istekleri ve karşılığında ahirette sonsuz mutluluk, Müslüman olmak ne güzeldir. Bitmiyor ve ana ve babamıza, tüm müminlere dua etmeden namazdan çıkmıyoruz. Mü’min, ana ve babasına ve diğer mü’minlere her namaz kıldığında dua ediyor. Ne güzeldir bu şuurla namaz kılmak.
Namazdan çıkarken önce sağa, sonra sol omuz tarafına meleklere ve müminlere selam veririz.
“Benden size bir zarar gelmez. Benden taraf siz selamettesiniz. Allah’ın Selam ismine mazhar olun; selamette kalın! Melek, insan ve cin olarak sizi rahatsız edecek bir günahı, bir yanlışı yapmam. Hepimiz Allah’ın kullarıyız ve kardeşiz…”
“Allahumme entesselamu ve minkesselam, tebarekte ya zel celali vel ikram”denilir. Anlamı: … “Allahı bütün noksan sıfatlardan tanzih eder, kemal sıfatlarla muttasıf olduğunu kabul ederim. Bütün hamd ve şükürler Allah’adır."
Böyle bir namaz kıldığını düşün, sana gelen sıkıntıları hiç önemser misin? Hastalık gelmiş, musibet gelmiş, sabır ilacın var, tedavisi yüzde yüz. Müjde gelmiş, nimet gelmiş, şükür yani şükreden kul. Ölüm gelmiş, emaneti sahibine devir vakti, ne hoş. Çünkü ben Yüce dosta gidiyorum.
Şuurla kılılan her namaz hazinedir, yani hazinenin anahtarıdır. Şuurla namaz kılan, yalan söylemez, haksızlık yapmaz, en yakını dahi olsa; adaletlidir, sözüne sadıktır, emanete hıyanet etmez, elinden-dilinden emin olduğun kişidir, güvenilir ve emin şahsiyettir, zulmetmez ve zulme de rıza göstermez. Hakkı her daim ayakta tutar, sabırlıdır, ikram eder, yardım eder. Tebessümlüdür, haram yemez, helal ve meşru olan ile meşguldür...
Kainattaki tüm canlı cansız varlıklar, güneş, ay ve yıldızlar kıyam ve secde ederler. Yeryüzünde ağaçlar ve dağlar kıyamda, Allah’ı tesbih eder, birçok hayvan rûküda Allahı tesbih eder. Sürüngenler, sarmaşık ve toprak secde ile Allah’ı tesbih eder ve daha bilemeyeceğimiz nice nice varlıklar Allah’ı tesbih eder.
Sen Allahı hatırda tut ki, Allah da seni hatırda tutsun.