Şükrü HÜSEYİNOĞLU

07 Eylül 2010

SON OLARAK...

Bir süredir, pirincin içindeki beyaz taşa kaşık sallayan mahalle sakinlerine bir şeyler anlatabilmek amacıyla içe dönük eleştiri yazılarına ağırlık verdik.

 

İyiliği emr, kötülükten nehy sorumluluğu gereği, dışlanmak, yalnızlaştırılmak riskini göze alarak sözümüzü söylemeye çalıştık.

 

Fakat gelinen noktada herkesin bildiğini okumaya devam ettiğini, Kur’an’ın tabiriyle herkesin yanındakiyle sevinmekte olduğunu ve bunda ısrarcı olduğunu üzülerek müşahade ettik.

 

Ne yazık ki tam anlamıyla sözün yalama olduğu noktadayız. Düne kadar aynı kavramlarla konuşan, aynı ilkeleri dillendiren Müslümanlar arasında bile artık ortak referansların kalmadığı, rölativizmin tüm bağları ve bağlayıcılıkları yerle yeksan ettiği bu dönemde artık bu tür yazıları sürdürmek boşa kürek çekmek gibi gelmeye başladı.

 

Düne kadar, ilk Kur’an neslinin gerektiğinde Allah Rasulü’nü (a. s.) bile eleştirmesini konu edinen, Hz. Ömer’e Kur’an ayetiyle karşı çıkıp onu yanlışından döndüren kadın örneğini her fırsatta anlatanlar, şimdilerde hiçbir eleştiriye tahammül göstermiyor. İnsanlar üzerinde mahalle baskısı kurarak aşılmaz bir tahakküm kuruyorlar.

 

Düne kadar tarikatlardaki şeyh-mürit ilişkisini haklı olarak eleştirenler, bugün tüm İslami yapılarda bu tür bir tâbilik ilişkisini zorlayıp, bir ağabeyimizin yerinde tesbitiyle Müslümanları bir şekilde tağutun kazığına bağlamanın peşinde koşuyorlar.

 

Herkesin bildiğini okumaya devam ettiği ve sözün maalesef yalama olduğu bu noktada artık gidişatı çok fazla zorlamanın anlamı olmasa gerek.

 

Söz yalama olduğu için artık ne söylense cedelleşmenin ötesine geçmiyor. Zaten muhataplar da, herkesin bildiği yolda yürümesi gerektiğini söyleyerek kendilerinin rahat bırakılmalarını talep ediyorlar.

 

Bundan sonra inşaallah kimsenin tavuğuna “kış” demeden, kendi bahçemizde güzel ürünler yetiştirmeye ve onlardan nasıl verim elde edebileceğimiz üzerinde yoğunlaşmaya çalışacağız.

 

Gönül isterdi ki bu kırılmalar yaşanmasın, pirincin içindeki beyaz taş, yılların birikimine bu kadar zarar vermesin. Ne var ki yaşandı ve görülen o ki, bu zararların telafisi de şimdilik mümkün görünmüyor.

 

Bu durumda toprağa yeni tohumlar saçmak, yeni ekinlerin yeşermesi için çalışıp çabalamak gerekiyor.

 

Vira bismillah!