Sönmez: Esed rejimi tecavüzü silah olarak kullanıyor
İHH yönetim kurulu üyesi Gülden Sönmez: Suriye`de rejim kadın bedenini ve namusunu muhaliflerin en hassas noktası olarak görüyor ve direnci kırmak için kadınlara kızlara tecavüz edip görüntüleri kaydediyor. Beşbinden daha fazla tecavüz vakası var Suriye`de.
Dördüncü yılına giren Suriye’deki savaş 250 bin insanın hayatına mal oldu. Milyonlarca insan yerinden yurdundan koptu, vücudu ruhu sakatlandı, Suriye harap oldu. BMGK’da borusunu öttürenler gerçeği görmemekte ısrar etse de, savaşın vahametini anlatmak için yuvarlayıp kullandığımız rakamların enkazı altında da İNSAN var. Şüphesiz savaşın insana ettiklerini en iyi bilenler, savaş bölgelerinde çalışan insani yardım kuruluşları. Beş kıtada 120 ülkeye insanlık götüren İHH yönetim kurulunun tek kadın üyesi hukukçu Gülden Sönmez, Star'a anlattı.
Suriye’de savaş dördüncü yılına girdi. Hayatını kaybedenlerin sayısı 250 bin, yerinden olanların sayısı 7 milyon. Bu rakamlar olayın boyutunu gösteriyor ama insanı da örtüyor. Sahada siz neye şahit oluyorsunuz?
Gerçek fotoğrafı perdeleyen bir şey var savaş bölgelerinde. O da şu: Biz bir savaşı ya da krizi genelde hangi devletin bunda rolü var, savaş kimin işine yarayacak, savaşın enerji meselesiyle alakası ne gibi sorular üzerinden konuşuyoruz. Üstelik daha geçen yüzyıl çok büyük savaşlar acılar yaşanmış olmasına, filmlerini gözyaşıyla izleyip “Allah bir daha böyle acı vermesin” dememize rağmen kendi çağımızdaki savaşları böyle konuşuyoruz. İnsan yok bu konuşmalarda. Halbuki insan yoksa devletin enerjinin toprağın da anlamı yok. Modern bakış insanı hep öteletti. İnsanın üstü örtüldü. Bunu en ciddi şekilde Suriye’de yaşadık yaşıyoruz.
Savaşlar insanın üstünü örtüyor
Suriye’de insan’ın üstü nasıl örtüldü?
Suriyelilerin savaşa engel olmak, ellerine silah almamak için aylarca nasıl uğraştıklarını unuttuk. Hala kimse hatırlamak için çaba sarf etmiyor. Gerçeğin üstünü örtmektir bu. Savaş öncesinde de Suriyeliler özgür ve mutlu bir hayat yaşamıyorlardı. O yüzden ‘emek, ekmek, özgürlük ve adalet’ dediler. Kendi yöneticilerinin kuklalar olduğunu gördüler ve “game over / oyun bitti” dediler.
Bundan sonrası için öngörünüz ne?
Farklı hesaplar, IŞİD faktörü ve yansımaları var. Esas mesele Kobani değil, Suriye’nin dizaynı. Birkaç farklı devlet kurulmasına doğru gidişat. Yakın tarihteki en büyük insani dramı yaşıyoruz. Ne Suriyeliler ne bölge insanı elli yıldan önce atlatamaz bunu. Savaş gören çocuklara bunun yansıması ne olur, az çok hissediyor ve korkuyoruz. Kolay şeyler değil bunlar. Çizgi çok aşıldı Suriye’de.
“Rabbim Esed diyeceksiniz!”
Rejimin sistematik işkenceleri, kimyasal silah, çocuk ölümleri, tecavüzler vs diyoruz ama günlük gündemler gibi gelip geçiyor bunlar. Biraz açın lütfen çizgiler nasıl aşıldı?
Bence en travmatik etkisi olan şey işkence ve tecavüz. Hangi Suriyeli ile konuşsanız, yaralı yahut kolu bacağı kopmuş da olsa, işkence ve tecavüze maruz kalmadığı için şükrediyor. Yakını şehit olmuş birisi varsa da “Elhamdülillah şehit oldu, ya yakalansaydı akıl almaz işkencelere tecavüzlere uğrayacaktı” diye şükrediyorlar. Çocuklara anne babalarının, anne babalara çocuklarının eşlerinin gözleri önünde yapılan işkence ve tecavüzler.. Yaşlı kadınlara torunlarının önünde yapılanlar.. Camide seyrettirerek yapılan tecavüzler. Bunlar Suriye’nin gerçeği. Bir video izlemiş ve Allah’ım vursunlar artık diye dua etmiştim, izlemeye dayanamadığım için. Esed’in adamları Suriyeli gençlerin vücutlarını falçatayla kesiyor, acı çektiriyor, çektiriyor ve ısrarla öldürmüyorlardı. İnsanın insanlıktan çıktığı haller bunlar.
Suriye’de tecavüz sayısını biliyor muyuz?
Binlerce vaka var. Ölmüşleri göçmüşleri konuşuyoruz ama ya içeride tutulanlar? Biliyoruz ki Suriye’de 20’den fazla hapishane ve o amaçla kullanılan çok sayıda fabrika var. İbret için yapılanlar var. Direnirseniz sonunuz bu diyerek insanları diri diri toprağa gömüyor ve “Rabbim Esed” diyeceksin diyorlar. Esed’e hizmet etmek istemeyenlerin eşlerine tecavüz dahil her işkenceyi yapıp videosunu kocalarına izletiyorlar. Tecavüz Suriye’de silah olarak kullanılıyor. Kadının bedeni ve namusu, savaşan erkeklerin en hassas noktası olarak görülüyor ve dirençlerini kırmak için kullanılıyor. Esed’e karşı savaşmak isteyip de bu korkular, tehditler nedeniyle savaşamayanları da biliyoruz. Savaşta etkisi en uzun sürecek kötülük bu.
Suriye’de savaşın bir tarafı Esed rejimi, diğer tarafı en geniş tanımıyla muhalifler. Muhalifler içinde bu suçları işleyen yok mu?
Bunca büyük bir grup içinde mutlaka bu tür vakalar olur, olabilir. Ama rejim tarafında bu suçlar sistematik olarak işleniyor. Muhalifler tarafında ise ailelerine yapılanlara karşı öfkeye kapılanlar da var, savaş hukukuna uymak için büyük gayret gösterenler ve aralarında bu tür suç işleyenleri kendi mahkemelerinde yargılayanlar da. Sahada bunu sıkça gördük biz. IŞİD benzeri yapılanların büyümesinde bunun da etkisi vardır belki. Ama askerler eğitimli, diğer taraf ise halk.
Esed’in işkencesi IŞİD’ten makbul mü?
İki şiddetten biri; IŞİD terörü Esed teröründen daha korkunç bulunabiliyor ama...?
Batı kamuoyunda algı öyle. Esed’in işkenceleri IŞİD’in eylemlerinin yanında sayısal ve niteliksel olarak kesinlikle dehşet verecek düzeyde, hele de kadınlara yapılanlar. Ama IŞİD popüler olana kadar hiç duymadık bunları. Müslüman da olsa zulmü kim yapıyorsa, ona karşı din dil ırk fark etmeksizin tavır almamız şart. Biz İHH olarak çok netiz. Ama Batı dünyasının reel politikle bakmasının getirdiği sonuçlar doğal olarak dünyada Suriye’de yaşananlarla ilgili algıyı da politikalara göre yönetiyor. Esed’in yaptıkları IŞİD’inkiler kadar gündem olsaydı Batıda vicdanlar harekete geçecekti, Kobani’de yaşananlar yaşanmayacaktı, birçok insan yaşayacaktı. Ne yazık ki riyakâr bakış, insanı reel politiğe kurban ediyor.
5 binden fazla tecavüz vakası var
O riyakarlık IŞİD’e müdahalede de görünür oldu. IŞİD’i Suriyeli sivillere saldırırken görmezden gelen Batı, Amerikalı Avrupalı rehinelerin başı kesilince harekete geçti?
Bizim de eksiğimiz var. Suriye’den oraya daha fazla veri ulaştırabilseydik daha erken harekete geçilebilirdi. Women Under Siege (Kuşatma Altındaki Kadınlar) adıyla kadın gazeteciler Suriye’deki tecavüzlerle ilgili veri haritası sunuyorlar sahadan. Onun dışında tecavüzlerle ilgili hiçbir şey yok. Ama biliyoruz ki beş bin üzerinde tecavüz var Suriye’de. Peki yaşanan travmayı azaltmak için bir çalışma var mı, hayır. Biz iki kız kardeş biliyoruz 13-14 yaşlarında, ailelerinin gözü önünde tecavüze uğramışlar. Türkiye’ye geldiklerinde uyanık oldukları her an çığlık attıkları için mecburen ilaçla uyutuluyorlardı. IŞİD’in köle yaptığı kadınlar, çocuk gelinler sorundur elbette ama Suriye zindanlarında Esed askerlerinin işkence ve tecavüzüne uğrayan kadınlar sorun değil midir?
BM ne yapıyor bu konuda?
Hiçbir şey. Suriyeli sığınmacılara cüzi miktarda yardım yapıyor ama bir yandan da sanki Türkiye’nin burnu bir sürtülse de görsek diyorlar. Böyle bir fotoğraf görüyoruz biz sahada BM’ye dair. İçlerinde gayretli birimler kişiler var ama ne maddi manada, ne yaşananları ortaya koyma konusunda samimi bir tutumu olmadı BM’nin.
55 bin işkence fotoğrafını ne yaptı BM?
Kesin bir hüküm bu. Dayanağınız nedir?
Suriye’den çıkarılan 55 bin işkence fotoğrafını değerlendirebilirdi BM, değerlendirmedi. Birileri sonuçta gerçeğin dünya tarafından görülmesi için çok büyük risk aldı hem kendi hayatı hem aileleri adına. İşkence belgelendi, hukuki geçerlilik haline getirildi de ne oldu? Sistematik işkencenin hesabını sormak BM’e düşerdi, Lahey Adalet Divanı’na götürmek için herhangi bir devletin cesaretine düşerdi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne düşerdi. Hepsinin yetkisi var. BM İşkenceyi Önleme Sözleşmesi var, bu sözleşmeye taraf onlarca ülke var. Ama hepsi kurban edildi reel politikaya.
İslam Konferansı Örgütü de gık demedi.
İslam dünyası İran’a kızmakla meşgul. Şunda haklılar, bir kadının canı namusu üzerinden kazanılacak hiçbir şey, Şii-Sünni fark etmez Müslüman için asla meşru değildir, Kur’an’a terstir. S.Arabistan, Birleşik Arap Emirliklerinin Mısır’da darbeye karşı aldığı tavır, selefi gruplarla yürütülen politikalar, İran’ın Esed’in bütün savaş suçlarına ortak olması izah edilebilir şeyler değil. Tüm bunlar insanlık tarihine de Müslümanların tarihine de büyük kara lekeler olarak kaydedilecektir.
BM’NİN YAPAMADIĞINI TÜRKİYE AFAD’LA YAPIYOR
AFAD’ın yaptığı çalışmalar size nasıl görünüyor?
Sahadaki iş gerçekten çok zordur, psikolojik açından da zordur. Türkiye’nin bu konuda edindiği tecrübeyi çok önemsiyorum. Bunun kamp kurmak, işletmek, görevlileri eğitmek, sivil toplumla koordinasyonun eksiği fazlasıyla bütün insanlığa ait olduğunu düşünüyorum. Bu tecrübenin mutlaka kayda geçmesi gerekir. Akademisyenlerin gelip sahada çalışması ve bu çalışmaları insani yardım alanının, mülteci hukukunun literatürüne kazandırması gerekir. Bu, insanlığın ortak tecrübesidir. Bir yanda yer yarılsa da içine girsem diyeceğiniz kadar kötü yönetilen BM’nin Arakan’daki kampları var, bir yanda Türkiye’nin AFAD kampları. İkisi arasındaki fark çok büyük. Bir akademisyen iki kampı karşılaştırsa ve insanlığın yararına sunsa, orada olmayan burada nasıl oluyor bir baksa, çok iyi olurdu.
SAVAŞ BÖLGELERİNDE İNSAN TİCARETİ KORKUNÇ BOYUTTA
Mülteci kamplarında çoklukla kadınlar ve çocuklar konaklıyor. Tecavüz, ikinci eş, çocuk gelinler gibi konular zaman zaman medyaya yansıyor ama bunun gerçeklik oranı nedir?
Somut veri yok ne yazık ki elimizde. Öte yandan organ mafyası, insan ticareti, fuhuş, çocuk işçi, çocuk satıcılığı gibi sorunlar her kriz bölgesinde olur. İnsan ticareti yapan çetelerin gücünü ve hızını azımsamamak lazım. Biz bazı yetimlerimizi yumruk yumruğa kavga ederek kurtardık çetelerin elinden. Suriye’de de vardır mutlaka. Bu çeteler bizden bile erken giderler kriz bölgelerine.
Çocuk gelinler vakasının aslı nedir peki Suriyelilerde?
Anneler kızlarını evlendirmek istiyorlar ama korumak için. Ne olacak belli değil, bari güvende olduğıunu, namusuyla yaşadığını, karnının doyduğunu bileyim, gönül rahatlığıyla öleyim” diyorlar.
GEÇEN YIL KOBANİ’YE DE ÇOK YARDIM GÖTÜRDÜK
Yardım amaçlı bir kuruluşun devletler ve uluslararası yapıların politikaları karşısında gücü nedir, nereye kadardır?
Biz gücümüzü 20 yıldır halktan alıyoruz. Türkiye hükümetini eleştiriyorsak da açık eleştiriyoruz, ABD’yi eleştiriyorsak da. İnsanlar bunu görüyor, doğru yaptığımıza inanınca da destekliyor. Sadece geçen yıl ki bağışçı sayımız 9 yüz bindir. İHH bir halk kuruluşudur. İradesi de kendisine aittir. Saldıranımız çok o yüzden. Yardım götürürken ayrım yapmayız. Muhtaçlık ve mazlumiyet konusunda adaletli davranmaya gayret ederiz. İnsanlar nereyi neyi dert ederek bağış yapıyorsa biz o yardımı oraya götürüyoruz. Aksi mümkün değil zaten. Daha gündemde bile yokken Rojava’ya Afrin’e, Kobani’ye, Cezire’ye tırlarla yardımlar gönderdik biz. Bilenler çok iyi biliyorlar. Risk altındayız, tehdit de alıyoruz ama biz bu işin sevabına talibiz.
(Söyleşi: Fadime Özkan / Star)