Srebrenitsa: Adım adım gelen insanlık dramı
“1992’de, 21. yüzyıla girerken uygar Avrupa’nın ortasında Müslümanları yok etmek için ilkel ve barbarca, korkunç bir imha hareketi başlatılmış oldu. Kural tanımayan Sırp ve Hırvat caniler, sahipsiz Müslüman Boşnakların topraklarını bölüşme adına bir katliam başlattılar. Ordular girdikleri her yerleşim yerini yakıp yıkmadan önce yağmalıyordu. Tecavüz ve işkencelerle bu talihsiz coğrafyayı baştan başa eziyorlardı. Sonunda geriye yakılıp yıkılmış köylerde, kasabalarda, çamurlu tarlalarda uzanmış, nehir kıyılarına vurmuş, çukurlara atılmış erkek, kadın, çocuk ayrımı yapılmadan katledilmiş insanların cesetleri kalmıştı.”
BAŞLARKEN
Büyük bir titizlikle, yüzlerce bilgi ve belge değerlendirilerek tarafsız ve önyargısız bir üslup içinde hazırlanan bu yazı dizisinde uluslararası hukukun nasıl çiğnendiğini, BM Güvenli Bölgeleri’nin oluşumunu ve savunmasız insanlara yapılan ihaneti bulacaksınız. Kendilerini savunmak amacıyla ellerinde bulunan derme çatma küçük çaplı silahların toplanarak, savunmasız bırakılan insanların Sırp canilere nasıl teslim edildiğini, dünya tarihinde eşi görülmemiş katliamın, BM Güvenlik Konseyi gözetiminde nasıl gerçekleştirildiğinin ayrıntılarını derinlemesine araştırdım. Uluslararası kuruluşların siyasi manevralarını, kendi çıkar ve menfaatleri uğruna verdikleri kararlarla sebep oldukları katliam ve sonrasında gerçekleştirilen soykırımın belgeleri bu dizide yer almaktadır. Özellikle de Srebrenica’da Sırp zulmünden kaçan insanları korumakla görevli olan BM’ye bağlı Barış Gücü Hollanda Askeri Birliği’nin bu katliama sadece seyirci kalmayıp Sırplara her türlü yardım ve desteği verdikleri, kendilerine sığınan Boşnakları nasıl zorla Sırplara teslim ettikleri ‘büyük ihanet’e geniş yer verilmiştir. Ve yine Amerika ve Avrupalı bazı bilim adamları, siyasiler ve din adamlarının ne kadar ırkçı ve Müslümanlara karşı önyargılı olduklarını ve bu asırda bile bu tutumlarını devam ettirerek insanlık değerlerine uzak kaldıklarını göreceksiniz. Tarihin derinliklerinden gelen ve yakın tarihte yeniden kendini gösteren kimi Hıristiyan Batı mensuplarının, Müslümanları ve mazlum halkları insan olarak görmeme çelişkisinin bilgi ve belgeleri takdim edilmiştir. Bu dizi; Batı emperyalizminin bütün vahşetine karşı kendini bir uygarlık taşıyıcısı gibi ilan ederek kafaları işgal etme oyununa açıklık getirmektedir. Uygulanan vahşetin tüyler ürperten ve insanın kanını donduran boyutlarını, Sırpların böyle bir suçu işlemelerine fırsat tanıyan Amerika ve Batılı diplomatların ikiyüzlülüğünü belgeler ışığında ispatlamaktadır. Savaş öncesi ve sonrasında Srebrenica’da yaşananlar, yapılan ihanetler, bilgi ve belgeleriyle naklediliyor. İtiraf etmek isterim ki; bunca vahşet ve ihanete rağmen Bosna-Hersek’te hiç kimsenin beklemediği, düşünemediği bir mucize gerçekleşmiştir. Saldırı ve savaşlardan sonra silik kalmış, yok olmuş ve kalanları sinmiş zannedilen bir Müslüman topluluk, varlığını duyurmayı başarmış, “Bu topraklar bizimdir ve bu topraklarda tarihimizle, kültürümüzle ve inançlarımızla biz de varız” diyerek yok edilmek istenen egemenlik ve bağımsızlıklarının yanında kimliklerini de korumayı başarmışlardır. Bu yaşananlar ve yapılanlardan sonra ruhumun derinliklerinden gelen his ve duygularımla sesleniyorum: Tarih sayfalarındaki kara leke ‘Srebrenica’ seni ve senin sakinlerine yapılanları asla unutmadık, unutmayacağız.
Sırpların Bosna-Hersek Üzerindeki Stratejisi ve Hedefleri
Sırpların, Müslüman Boşnaklara karşı düşmanlığı Osmanlı’ya yenildikleri 1389 Kosova Meydan Muharebesi’ne dayanır. Tarihsel süreç içinde etnik çeşitlilikle şekillenen Balkanlar ve Balkan ülkeleri içinde Yugoslavya, aynı etnik çeşitliliği taşıyan Bosna-Hersek’te, Yugoslavya’nın dağılması sürecinde çok ciddi çatışmalar; hatta soykırım olarak kabul edilen olaylar yaşanmıştır. Ayrılan cumhuriyetlere saldıran Sırplar, dış güçlerin ve uluslararası toplumun tepkileri karşısında önce Slovenya, sonra Hırvatistan’dan geri çekilmek zorunda kalmıştı. Makedonya’ya saldırmayan Sırplar, Bosna-Hersek’te 4 yıl süren iç savaşta ağır işkenceler ve toplu katliamlar yaparak yakın tarihin en büyük etnik temizlik operasyonunu gerçekleştirdi. BM Güvenlik Konseyi tarafından oluşturulan Eski Yugoslavya için Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi (ICTY) tarafından ‘Soykırım’ olarak kabul edilen Srebrenica vahşeti ve tüm Bosna-Hersek’te yaşananların izleri halen silinememiştir. Sırpların yanında Hırvatların da savaşa katılıp Müslüman Boşnakları toptan yok etmeye yönelik saldırılarına rağmen, onlar her iki tarafa karşı direnerek ayakta kalmayı başardı. Etnik mücadelenin yanı sıra, Bosna’nın, dış güçlerin rekabet ve hakimiyet mücadelesi alanına dönüştüğü de bir gerçektir. Tarih boyu Balkanlar ve onun bir küçük parçası olan Bosna-Hersek büyük güçlerin ve yerel etnik toplulukların siyasi ve askeri arenası olmuştur. Bosna-Hersek, iki büyük din; İslâmiyet ile Katolik ve Ortodoks mezheplerinden oluşan Hıristiyanlığı barındıran bir devlettir. Yahudilik ise küçük bir azınlık olması nedeniyle dikkat çekmemektedir. Bosna-Hersek’te yaşananlar, günün meseleleri olmayıp tarihin derinliklerinden gelen dinsel ve etnik farklılıkların kırılma ve ayrışmalarıdır aslında. Bu ayrışmalardan hareketle tarafların her birinin diğeri üzerinde farklı hak arayışları ve toprak talepleri vardır.
Neden Bosna-Hersek?
Sırpların, sadece Bosna-Hersek üzerinde değil, tüm Balkanlar’da lider olma, güçlü olma ve hakimiyeti elde tutma mücadelesi ve stratejik planları vardır. Bu plana göre Balkanlar uzun vadede ve ikinci aşama olarak düşünülmüştür. Öncelik, Yugoslavya’dan ayrılan cumhuriyetlere verilmiştir. İçinde Sırp azınlıkların bulunduğu bu devletçikleri kendine bağlama yoluna başvurulmuş, büyük saldırı ve katliamlara rağmen bu planın gerçekleşemeyeceği anlaşılınca, bu devletçikler içinde Sırplara ait bir cumhuriyet ilan ettirilmiştir. Bugün Bosna-Hersek’te, ülkenin yüzde 49’unu elinde bulunduran Sırplar, Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. Dayton Antlaşması gereğince varlığı kabul edilen bu cumhuriyet, aynı zamanda Bosna-Hersek merkezi hükümetine bağlı olma şartını hiçbir zaman yerine getirmeyerek Sırbistan ile işbirliğini sürdürmektedir. Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin hedefi, Bosna-Hersek’ten ayrılarak, Sırbistan’a ilhak etmek suretiyle ‘Büyük Sırbistan’ın bir parçası olmaktır. Böylece bir yandan Bosna-Hersek Devleti’ni bölerek küçültmek, diğer yandan Sırbistan’a toprak kazandırmak suretiyle Sırbistan’ın büyümesine katkı sağlamaktır. Sırplar ‘Büyük Sırbistan’ projesine karşı ve engel gördükleri Müslüman Boşnakları ilk düşman hedef olarak belirlemiştir. Onlar için, Kosova Müslüman Arnavutları ile Katolik Hırvatlar iki ve üçüncü derecede düşmandır. Slav ırkından olan Boşnakların, Osmanlılar döneminde İslâm dinini toplu olarak kabul edip Osmanlılarla işbirliğine gitmeleri Sırplar tarafından ihanet olarak kabul edilmektedir. Müslümanlaştırılmış Sırplar olarak kabul edilen Boşnaklar, Osmanlı kültür hayatını benimsedikleri için de ‘işbirlikçi’ olarak suçlanmaktadır. Sırplar, kendilerini, tarihi düşmanları olan Türklerin varisleri olarak gören Müslüman Boşnakları, ‘Büyük Sırbistan’ projesini engelleyen en büyük unsur olarak görürler. Bu nedenle Sırpların en büyük hedefi, bu engeli ortadan kaldırmaktır. Osmanlı sonrası Müslüman Boşnaklara yönelik baskı ve saldırılar ile yakın tarihte uygulanan toptan yok etme operasyonlarının sebebi de bu tarihi kindir. Diğer bir önemli ayrıntı, Bosna toprakları Sırbistan’a katılmadan ‘Büyük Sırbistan’ın önü açılamaz. Hırvatistan’da Hırvat Sırpların yaşadığı Krajina (Krayina) bölgesi ile Sırbistan’ın birleşebilmesi için Bosna topraklarından bir koridorun açılması zorunludur. Sırplar, bu nedenle en ağır saldırılarını Kuzey Bosna tarafında yoğunlaştırmışlardı. Srebrenica’daki soykırım yine bu plan gereğince gerçekleştirilmiştir.
Sırp Güçlerin Hedefleri
Krajina (Krayina) ve Doğu-Hersek bölgelerini Sırbistan ile birleştirecek bir koridorun da içinde yer aldığı Bosna-Hersek’in tamamına yakınını ele geçirmekle Sırplar Bosna-Hersek üzerindeki planlarını gerçekleştirebilseydi Hırvatistan’ın Krajina (Krayina) ve Bosna-Hersek’in kuzeyi ve Doğu Hersek bölgelerinin Sırbistan’la birleşmesi sağlanmış olacaktı. Sırplara karşı birleşerek ortak cephe oluşturan Boşnak-Hırvat işbirliğini bozmak ve uzun vadede Dalmaçya Kıyıları’na sahip olmak, Büyük Sırbistan’ın deniz yoluna sahip olmasını sağlayacak. İşte Bosna-Hersek, Sırplar için bu sebeplerle çok önemli idi. Bu plana ulaşma konusunda müslüman Boşnaklar en büyük engel görüldüğünden onları bölgeden uzaklaştırmak, topraklarını işgal etmek, hatta onları yok etmek gerektiğine inanılmış ve iç savaş bu düşünce içinde sürdürülmüştür. Savaşta, 150 binden fazla müslümanın katliam yoluyla öldürülmesi ve İslâmi değerlerin yok edilmesinin sebebi de budur. Müslüman Boşnakların kültür değerleriyle yok edilmesi hedeflenmişti. Kitaba konu edilen Srebrenica katliamı, bu amaç ve hedeflere ulaşmak için gerçekleştirilmiştir. Bilindiği gibi 1992’de, 21. yüzyıla girerken uygar Avrupa’nın ortasında Müslümanları yok etmek için ilkel ve barbarca, korkunç bir imha hareketi başlatılmış oldu. Kural tanımayan Sırp ve Hırvat caniler, sahipsiz Müslüman Boşnakların topraklarını bölüşme adına bir katliam başlattılar. Ordular girdikleri her yerleşim yerini yakıp yıkmadan önce yağmalıyordu. Tecavüz ve işkencelerle bu talihsiz coğrafyayı baştan başa eziyorlardı. Sonunda geriye yakılıp yıkılmış köylerde, kasabalarda, çamurlu tarlalarda uzanmış, nehir kıyılarına vurmuş, çukurlara atılmış erkek, kadın, çocuk ayrımı yapılmadan katledilmiş insanların cesetleri kalmıştı. BM Barış Gücü askerleri bu cesetlerin kokusundan korunmak için burunlarını tutarak dolaşan birer kukla konumundaydı. Srebrenica başta olmak üzere Bosna-Hersek’te, güçsüzün güçlü tarafından topluca yok edilmesi yoluna başvurulmuştur. İnsani değerlerini kaybeden ve kutsallarından uzaklaşan Sırp Çetnikler ve Hırvat Ustaşalar; sahiplerini öldürerek boşalttıkları köy ve kasabalara Sırp ve Hırvat bölgelerinden getirilen aileleri yerleştirerek işgal ve imha operasyonlarını insafsızca ve ahlaksızca sürdürdüler.
Bosna’nın en doğusunda Sırplara karşı direnişini sürdüren, Srebrenica’ya sığınan Müslüman Boşnaklar bu şehrin nüfusunu da arttırmışlardı. Buraya gelenler sokaklarda aç ve korumasızdı. Elektrik yoktu, sular kesikti. 1993 başlarından itibaren burada açlık ve hastalık ölüm sebebi olmaya başlamıştı. Tam bir tecrit politikası sürdürülmekteydi. Gelen yardımların büyük bir kısmı Srebrenica’ya ulaşmıyordu. Sırpların kontrolünde ulaşan yiyecek ve içeceklere zehir katılıyordu. Zehirlenme olayı defalarca yaşandığı için gelen yardımlara güven duyulmuyordu. Kasabaya yardım ulaştırabilen bir diğer grup ise menfaat çeteleriydi. Yani mafya organizasyonları... Onlar da çaldıkları yardım paketlerini karaborsada yüksek fiyatlara satıyorlardı. İşin en trajik tarafı ise burayı korumakla görevli olan BM Barış Gücü askerleri, kadınlara verecekleri sigara ve yemek karşılığında cinsel ilişkiye girmek istiyorlardı. 1993’te BM tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenica’nın korunması için de bölgeye Hollandalı birlik konuşlandırılmıştı. Bu Hollandalı birlik Müslüman Boşnakların elinden tüm silahları aldıkları halde bölgede Müslümanlar aleyhine tavır sergiliyorlardı.
Burada yaşayan Müslüman Boşnakların tek kurtuluşu vardı: Kuşatma çemberini yarıp Tuzla’ya kaçabilmek. Bunun için her yolu denediler; ancak başaramadılar. Teslim olma yerine direnişi sürdürmek ve şehit düşmeyi seçtiler.
(Kaynak: Vakit / YARIN: Soykırımın Finali Srebrenica’da Yapıldı)