Sait Ali EKİNCİ

16 Şubat 2012

SÜNNETİ DOĞRU ANLA(T)MAK

İslam'ın ikinci kaynağı olarak Sünneti doğru anlamak, Hz.Peygamberi doğru anlamaktır, Hz.Peygamberi doğru anlamak ise dini doğru anlamaktır. Dolayısıyla sünneti ve hadisleri yanlış anlamak ve anlatmak İslam'ı yanlış anlamak ve anlatmaktır. Bu da Hz.Peygamber ve onu elçi olarak gönderen Yüce Allah’ı yanlış anlamaktır. Yanlış anladığımız Allah’a ve onun elçisine ne kadar tabi olabileceğimiz konusu da dikkat çekicidir. Sünneti ve Hadisleri yanlış anladığımız ve anlattığımız oranda “Dini olan ile Dini zannedileni” birbirinden ayırmamız mümkün gözükmemektedir.

Hadislerin doğru anlaşılması konusunda günümüzde yaşanan problemlerden birisi de, zayıf ve mevzû hadislerin sahih hadislerle karıştırılarak sahîh hadis gibi sunulmasıdır. Özellikle günümüzde yapılan vaazlarda, dinî sohbet ve konuşmalarda zayıf ve uydurma hadislerin yoğun bir şekilde kullanıldığını müşâhede etmekteyiz. Bazı İlâhiyat mezunlarının, vâizlik, müftülük, din görevliliği ve öğretmenlik gibi mesleklere atıldıklarında cemaate ve öğrencilere bol miktarda zayıf ve mevzû hadis nakletmeleri, İlâhiyat tahsilinde gerekli hadis formasyonunu yeterince alamadıklarını göstermektedir. Pek çok zayıf ve mevzû hadis din görevlileri ve din dersi öğretmenleri tarafından sahih hadis gibi halka ve öğrencilere nakledilmektedir.(i) Son zamanlarda yapılan araştırmalarda, Diyânet İşleri Başkanlığı’na bağlı din görevlilerinin, vaaz ve irşât faaliyetleri esnasında hala küçümsenmeyecek oranda uydurma hadis kullandıkları görülmüştür

Ankara merkez vaizleri üzerinde yapılan bir anket çalışmasında mezkur vaizlerin vaazlarında kullandıkları hadislerin %16’sının mevzu olduğu tesbit edilmiştir.(ii)  Vaizlerin sıkça istifade ettiği va’z edebiyatı içinde yer alan eserlerden dokuz tanesi tetkik edilmiş, bu dokuz kitapta geçen 4035 hadisin yarıya yakınının (%41) merdûd hadislerden oluştuğu tespit edilmiştir.(iii) İmamlar üzerinde yapılan bir alan araştırmasında ise, imamların çoğunun mevzu hadisleri sahih hadis olarak telakki ettikleri müşahede edilmiştir. Bazı atasözlerine %23.5 oranında sahih hadis denmesi de ilginçtir. Hatta bir kısmı, uydurma haberleri âyet zannetmektedir.(iv)

Vaiz ve imamların durumu böyle olunca tabii olarak halkın durumu daha da vahim olacaktır.(v) Takdir elilmelidir ki örnek konumunda olan vaiz ve imamların, halkı doğru bilgilendirme konusunda çok daha titiz ve hassas olmaları gerekir. Çünkü Hz.Peygamberin “Bana izafe edilen yalan, başka birine izafe edilen yalan gibi değildir. Kim benim adıma bilerek yalan uydurursa Cehennem’deki yerine hazırlansın.”(vi) Hadisi konunun ehemmiyeti açısından üzerinde düşünmeyi gerektirmektedir.

Bu açıdan bakıldığında, Bir din görevlisinin, İmam Ebu Hanife'nin “Fıkıh; Kişinin lehinde ve aleyhinde olanı bilmesidir. ” tanımında da yer aldığı kadar Tefsir, Fıkıh ve Hadis Usulü ilmini bilmesi elzemdir. Bu şekilde asgari bir Usül Bilgisi sayesinde Kaynaklardan daha verimli ve bilinçli bir şekilde istifade edilecektir. Ayrıca bu şekilde çaba gösteren bir kişi, kendi inancını sahih bir şekilde yaşayacak, hizmet verdiği insanlara da doğru bilgiyi anlatma noktasında önemli bir meseleyi çözmüş olacaktır.

Dipnotlar:

i- Sünneti Doğru Anlamak, Saffet Sancaklı, İ. Ü. İlahiyat Fak.

ii- REcep Yılmaz, Din Görevlilerinin Hadis Birikim Seviyeleri Üzerine Tecrübi Bir  Araştırma (yayınlanmamış Yüksek Lisans), A.Ü.İ.F, Ank. 1994, Sh. 66.

iii- Mahmut Yeşil, Va'z Edebiyatında Hadisler,  D.V.Y. Ankara, 2001, Sh. 251-252

iv- Mehmet Bilen, “Cami İmamlarının Hadis Bilgilerinin Mahiyeti Üzerine Tecrübi Bir Araştırma”, İslamiyat, IV, sayı: 1, Ank., 2001, sh., 80, 85-88

v-  Halkın hadis bilgisini ölçmeye yönelik yapılan sınırlı bir alan çalışması için bk., Selçuk Coşkun, “Halkın Hadis Bilgisi Üzerine Mahalli Bir Araştırma” (tebliğ), Hadisin Dünü-Bugünü ve Geleceği Sempozyumu, Samsun, 1993, sh., 215-225.

vi- Buhârî, Cenâiz, 34; Müslim, Mukaddime, 2