Suudi sarayının vesayeti ve Hacc`ın anlamı
Suudi Sarayı haccın Kurani ve peygamberi içeriğini boşaltmaya zorluyor. Ümmet Kuran`ın ve haccın mesajından bu büyük sapışa sessiz kalacak mı? Harameyn’in özgürleştirilmesi Mescid-i Aksa’nın özgürleştirilmesinin bile önüne alınmalıdır. O, özgürleşmiş bir Harameyn’i takip edecektir...
Haccın Amacı
Zafer Bangaş / crescent-online.net
Suudi Sarayı haccın Kurani ve peygamberi içeriğini boşaltmaya zorluyor. Ümmet Kuran'ın ve haccın mesajından bu büyük sapışa sessiz kalacak mı?
Hac için hazırlanmaya başlayan Müslümanlar bu yıl gayrı meşru Suudi rejimi tarafından getirilen garip bir talebi keşfedecekler. Hac vizesi başvuru formunun sonunda bir uyarı bulunuyor, “Alkol, uyuşturucu, pornografik materyaller ile dini ve politik her çeşit aktivitenin yasaklandığını tam olarak anladım. Eğer kanunları ve Suudi Arabistan Krallığı'nın düzenlemelerini ihlal edersem idam cezasına mahkûm edileceğimi kabul ediyorum.”
Hacca gitmeyi planlayan insanlar, bunlar haccın amacına tamamen aykırı olduğundan yanlarına kesinlikle alkol, uyuşturucu veya pornografik materyaller almayacaklardır. Ancak Suudiler eğer hacılar “dini ve politik faaliyetler”e katılırlarsa “idam cezası”na mahkûm olacaklardır diye ilan ederken ne demek istiyorlar? Burada ne dini ne de politik faaliyetler tanımlanmıştır. Onlara göre haccın kendisi dini bir faaliyet olarak kabul edilmiyor mu? Öyleyse hac süresince Müslümanlar ne yapacaklar?
Suudilerin niçin bu kadar sinirli oldukları ortadadır. Uzun süre Suudi içişleri bakanı olan Nayif al Abdülaziz geçen Haziran'da aniden öldü. O, yaklaşık 60 yıl boyunca 'Bay Güvenlik' idi. Onun ölümü, Müslüman Doğu bölgesindeki İslami Uyanış yansımaları ile boğuşuyorken gerçekleştiğinden, Krallık için çok zor bir zamana rastladı. Bölgede esen değişim rüzgârları krallığı etkilemeden geçmezdi. Bu durumla başa çıkacak tecrübeli birisi yok. Yeni veliaht prens Selman bu konularda yeni içişleri bakanı kadar tecrübesizdir. Bu sebeple Suudi sapması gerçek korkulara dayanıyor ama hacılar bu yeni kısıtlamalarla, onlar, Suudi Sarayı'nın misafirleri değil, Allah'ın Evi'nin misafirleri olarak en önemli dini vazifelerini yapmak için oradayken ne yapabilirler? Müslümanların çoğu için bu, ömürde bir kez yaşanacak bir tecrübedir ama acımasız Suudi baskısı ve propagandası haccı, inançlı milyonları sınırlı bir zaman diliminde oradan oraya sürülen koyunlara benzer bir rodeoya çevirdi.
Müslüman dünyadaki ulemanın çoğu Haccın gerçek amacını açıklama vazifesini ihmalden suçludur. Bunun tarihi olduğu kadar politik sebepleri de var. Bir kere hilafet yıkılıp yerine meliklik geçtiğinde hakiki ve saygın ulema büyük bir baskıya maruz kaldı. Birçoğuna acımasızca işkence edildi ve bazıları öldürüldü. Aynı zamanda yeni sınıf bir ulema –resmi veya saray uleması- yöneticilerin emirlerini yerine getirmek için oluşturuluyordu. Bu sınıfın ortaya çıkmasıyla, İslam'ın öğretileri yöneticilerin ihtiyacını karşılamak için bozuldu. Hac onların başlıca felaketlerinden bir tanesiydi. Haccın ritüellerden ibaret hale getirilmesine ulaştıysak, bu büyük ölçüde Kuran, Sünnet ve aziz peygamberin (as) siretinin öğretilerinden sapma sürecinin, önerilen insanlık ailesinin evrensel kutsallığına dahil olmanın üzerine kabile monarşisinin sınırsız hakimiyetini yerleştirmenin neticesidir.
Bu nedenle Allah'ın bizden Hac zamanı ne yapmamızı istediğini anlamamız için Kuran'a dönmek bir zorunluluktur. Kıble, tavaf, say ve Arafat'ta dua kesinlikle haccın ritüelleridir ama hacılar tüm bunları daha büyük bir programın sadakat anlaşmasına ait olmaları sebebiyle yaparlar ki, bunlar sürdürülmek yoluyla her sene doğrulanıyorlar. Haccın başlıca amacı açık bir ifadeyle motive edici Kuran'da tanımlanıyor, “Hacc-ı ekber gününde Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah'a ortak koşanlardan uzaktır.” (Tevbe, 3)
Hicaz'ın ve Arap Yarımadasının Suudi işgalcileri Müslümanların Hac boyunca bu gibi meseleleri gündeme getirmemelerinde ısrarcıdırlar. Gayrı meşru yöneticiler ve onların saray ulemasının bu gibi resmi açıklamaları altında hangi İslami görev yapılır? Müslümanlar görevlerini Kuran'da belirtildiği ve azim peygamberin örnek olduğu gibi tamamlamayı mı talep etmelidirler yoksa Suudi krallarının baskıcı politikalarına teslim mi olmalıdırlar?
Müslüman dünyanın yüzleştiği sayısız meydan okumanın en önemlileri emperyalizm ve siyonizmdir. Bunlara şimdi, aziz peygamberin şerefine yapılan aralıksız saldırılar da eklenmek zorundadır. Müslümanlar bu meseleleri hac zamanında yükseltmemeli midirler? Suudi işgalciler Müslümanları ABD ve Siyonist İsrail'in baskıcı politikalarını tartışmaktan men ediyorlar. Her nerede olursa olsun Müslümanlar ümmeti bu meseleler ve Suudi Sarayının kendine hizmet eden politikalarının Kuran'ın öğretilerine üstün tutulması hakkında aydınlatmalıdır.
Müslümanlar bu tür kısıtlamalara karşı seslerini yükseltmek, bu gibi ilkel adamları çöle geri göndermek ve Harameyn'i onların kontrolünden özgürleştirmek zorundadırlar. Müslümanlar Mekke ve Medine Suudi Sarayı'nın kontrolünde kaldığı sürece bu aşağılanmanın acısını çekmeye devam edecekler. Harameyn'in özgürleştirilmesi Mescid-i Aksa'nın özgürleştirilmesinin bile önüne alınmalıdır. O, özgürleşmiş bir Harameyn'i takip edecektir.