Şükrü HÜSEYİNOĞLU

19 Nisan 2010

TERÖRİZMİ KINAMAK

Mesut Karaşahan “Terörün Efendileri” kitabında William Blum’un şu çarpıcı sözünü aktarır: “Terörist, bombası olup da hava kuvvetleri olmayan kişidir.”

 

Bugün terör, terörizm ve terörist kavramları üzerinden yürütülen emperyal kampanyalar ve küresel toplum mühendisliği projelerinin özündeki saptırmayı çok iyi teşhis eden bir tanım. Türlü türlü bombalara, kimyasal ve nükleer kitle imha silahlarına sahip olup, bu bomba ve silahları kitlesel katliamlarda kullansanız da hava kuvvetleriniz varsa adınız devlet oluyor.

 

Makedonya Kralı İskender’le, Akdeniz’de gemilere saldıran deniz korsanın hikâyesini akla getiren büyük bir illüzyonla karşı karşıyayız kısacası. Onlarca ülkeyi savaş yoluyla işgal edip kaynaklarına el koyan İskender, adının önüne bir de “büyük” sıfatı eklenip “imparator” olarak nitelendirilirken, Akdeniz’de birkaç gemiye el koyanlar, “korsan” olarak tarihin lânetliler sayfasına yazılmıştır.

 

Haksız yere başkalarının gemilerine el koyanların korsan olarak nitelendirilmesine itirazımız yok tabi ki, fakat aynı işi kıyas kabul etmeyecek bir çapta yapan iktidar sahiplerine korsanlığın yakıştırılmamasına itirazımız var, hem de çok güçlü bir itiraz…

 

Korsan, korsanlık, terör, terörizm ve terörist kavramlarını güç sahiplerinin belirlemesine ve bu kavramlar üzerinden emperyal projelerine hayatiyet kazandırmak istemelerine, korsanlık ve terörizm kavramlarını, kurmaya çalıştıkları küresel korsanlık ve terör düzenine temel kılmalarına itiraz ediyoruz.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği “Kutlu Doğum Kutlamaları”nın açılış töreninde konuşan TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in terör ve terörist kavramları üzerine dillendirdiği sözler, bana bu konuları yeniden hatırlattı. Şahin, İslam’ın terörle birlikte anılmasına karşı çıkıyor ve şöyle diyordu:

 

“Bir insanı suçsuz yere öldürmeyi, bütün insanlığı öldürmüş gibi ağır bir suç kabul eden, yaşama hakkını en kutsal hak olarak gören bir dinin temsilcileri olarak bu yakıştırmaları şiddetle reddediyoruz. Yüce dinimizi şahsi ve siyasi çıkarları için kullanan bir grup teröristin suçunu tüm Müslüman dünyasına yüklemek ve İslamofobi gibi bir korku terimi üretmek inanlığın barışına zarar vermektedir.”

 

Şahin “bir grup terörist” ifadesiyle, cihad adı altında çarşı-pazarda bomba patlatanları kastediyor ise bu açıdan bir doğruya işaret ettiğini söylemek mümkün. Fakat halen Afganistan’da kitlesel cinayet işlemeyi sürdüren NATO’nun ortağı, işgal gücü ISAF’ın bileşeni ve hava sahası ve Konya hava üssünü NATO’nun katil Awacs uçaklarına açmış olan bir devletin üst düzey temsilcisi olarak, çuvaldızı geçtik en azından iğneyi kendisine batırmaya yanaşmaması, TBMM Başkanı’nın bu sözlerini emperyalist illüzyonun bir parçası kılmaya yetmektedir.

 

Evet, Rabbimiz haksız yere bir insanı öldürenin, bütün bir insanlığı öldürmüş sayılacağını beyan etmektedir. (Bkz. Maide 5/32) Dolayısıyla bu ayete iman eden Müslümanların, ellerine masum kanı bulaştırmamak gibi bir yükümlülüğü vardır. Fakat bu ayetin hükmünden, hava kuvvetleri sahiplerini azade kılmak ve günümüzün küresel korsanı tarafından Afganistan’da akıtılan masum kanlarında ortaklığı bulunan bir sistemin temsilcisi olarak kendi açısından bir problem hissetmemek kabul edilebilir bir yaklaşım değildir.