Trabzon`da tarih böyle katledilmiş
Trabzon`da, çağdaşlaşma adına, çoğu Osmanlı eserinin hatta mezarlıkların bile yıkıldığı, keşfedilen bir mektupla ortaya çıktı.
Türk modernleşmesinin manevi değerlerle girdiği savaşa en uç örneklerden biri, yeniden keşfedilen bir mektuplaşma ile ortaya çıktı. Bu mektuplaşma, bugün bile Trabzonluların tamamına yakınının bilmediği, Atapark isimli şehrin merkezindeki mekanın, bir mezarlık ve külliye üzerinde yükseltildiğini ortaya çıkardı.
Trabzonlu yazar Yahya Düzenli, bulduğu bu mektuplaşma ile Trabzon'un merkezindeki İmaret mezarlığı ve beraberindeki Kadri Paşa Türbesi, Hatuniye Medresesi, Yusuf ve Asım Paşalara ait iki türbe, imaret ve sıbyan mektebi, Trabzon eşrafına ait mezarlarla birlikte 1937 yılında yıktırılıp yerine Atapark yaptırıldığını keşfetti.
Bu eserlerin yıktırılmasına nezaret eden Üçüncü Genel Müfettiş Tahsin Uzer. Atatürk'ün Selanik'ten çocukluk arkadaşı olan Tahsin Uzer, bizzat Fransa'da hastanedeyken bile Trabzon'daki bu yıkımı takip etmiş ve hemen bitirilmesini sağlamış.
1946 yılında neşredilen 'İş-Aylık Felsefe, Ahlak ve İçtimaiyat Mecmuası'nda, İmaret-i Hatuniye'nin 'yıkım'cısı Üçüncü Genel Müfettiş Tahsin Uzer'e Söylemezoğlu Galip Kemalî'nin mektubu ve Tahsin Uzer'in inanılmaz cevabı, Türk modernleşmesinin yıkıcı etkilerinin göstermesi bakımından hem ibretlik hem de dehşetengiz…
Önce Söylemezoğlu Galip Kemali Bey'in mektubu:
"Trabzon'da Üçüncü Müfettiş Tahsin Bey'e !
Pek muhterem ve aziz kardeşim;
Bu mektubu size büyük bir teessür ile yazıyorum. İşittiğime nazaran Trabzon'da Zağanos köprüsü civarındaki kabristan oradan kaldırılmış veya kaldırılması mukarrer imiş. Orada büyük pederim Söylemezoğlu Mehmet Timur Fenni Efendinin kabri vardır.
Ailemiz aslen Kiğı kazasının Hınıs köyündendir. Dördüncü Murat devrinde Erzurum'a muhaceret etmiş, bilâhara Trabzon'a yerleşmiştir. Büyük babam ise Mahmud-ü Adlî ricalinden olup Gümüşhane Eminliğinde bulunmuş âlim, edib, şair imiş. Konya valiliğinde vefat eden babam Ali Kemalî Paşa, amcam Kastamonu valiliğinde ölen Ethem Pertev Paşa gibi iki büyük adam da yetiştirmiştir.
Ölüsüne hürmet etmesini bilmeyen bir milletten dirisine de hayır gelmez. Mezarlık kaldırıldı ise acaba merhumun bakiye-i izamı ne oldu? Kabristanın nakli mukarrer ise merhumun kabrinin olduğu gibi başka münasip bir mahalle benim hesabıma nakline delâletlerini hassaten rica ederim.
Bu baptaki lutuf ve delâletinize şimdiden teşekkür eder, tebşiratınıza intizar eylerim efendim.
15 Eylül 1937. Sabık Moskova Sefiri Söylemezoğlu Galip Kemalî "
Galip Kemalî'nin bu mektubuna Tek Parti müfettişi Tahsin UZER'in döşendiği ve adeta bir küfürnameyi andıran mektubu ise şöyle:
"Cevap. T.C. Umumi Müfettiş. Hususi Kalem
Sayın Bayım;
Diriler arasında yatan bir ölünün başka yere kaldırıldığından endişe ederek yazdığınız mektubu aldım. Bu yazılarınızı bizzat Trabzonluların düşüncesine aykırı bulduğumdan onların telâkki ve inkişaf emellerine bu yüzden hail olmamak için büyük vatana hayat veren Büyükler Büyüğüne de takdim ettim.
Mezarlık henüz kaldırılmamıştır. Fakat, o mezarlığın dibinde beşyüz mektep evlâdının gül gibi çehrelerini gam ve kasvet veren insan enkazı ile sarartmak ve bu yavrucakları daha bu bahar yaşlarında ölü düşüncelerine karıştırmak istemiyoruz. Onun için icmai ümmetle, yani memleket kararı ile bu İmaret Mezarlığını kaldıracağız. Aynı zamanda bu İmaret Mezarlığı güzel Trabzon'un tam göbeğinde, Soğuksu'yu ve diğer sayfiyeleri şehre bağlayan büyük yolun iki tarafındadır. En sathî bir nazar bile bu şekilde yeis ve keder yuvasına tahammül edemez.
Buralarda yatanlara mensup olanların İmaret Mezarlığında bulunan kemikleri diledikleri gibi hürmetle ve merasimle kaldırabileceklerini bir aydan beri gazeteyle ilân etmekteyiz.
Her sabah gözlerini bir hayata, Türk milletinin nurlu istikbalini hazırlamak için canlılığa açmasını istediğimiz vatan evlâtlarının ölülerle başbaşa yaşamasına tahammülümüz olmayacak bir devirdeyiz. İleri milletler arasında olduğumuz için onlar gibi biz de ölülere hürmet etmesini pekâlâ biliriz. Şehrin kenarında, yaşayanlardan, yaşamak isteyenlerden uzakta, etrafı sarılı güzel bir mezarlık yaptık. İçerisini de çiçekle, ağaçla bezeyeceğiz. Evinin bahçesine mezar taşı dikmenin ve ona her gün bakarak ağlamanın ölüye hürmet eseri olduğunu iddia edecek kadar kara ve dar düşünmeyiz. Atatürk dünyası gülen ve ağlamasını sevmeyen bir hayat dünyasıdır.
Şahsî, hasis menfaati uğrunda birçok aile yuvası yıkan, haksız yere asil Türk kardeş ve evlât kanı akıtan bir adamın mezarı üzerinde senelerce duran taşları kaldırdık. Belki de bunun akisleri kulaklarınıza çarptığı için o uzun mektubu yazmağa lüzum gördünüz. İnkılâp güneşi doğduğundan beri bu memleket, âbideleri, kendisine iyilik edenler ve refahı halleri uğrunda çalışanlar için dikilecek ve kendi fenalıklarını isteyenleri ayırt edecek kadar hayatiyet davasını anlamıştır. Böyle bir halkın, kendi beldelerinin imarı için vereceği kararlara hürmet etmekte isabet olacağını arzeder, saygılarımı sunarım.
23/9/1937. Tahsin Uzer "Ve her iki mektubu da yayınlayan söz konusu dergi, 'Mektuplar ve Karakterler' başlığıyla şöyle bir not düşer:
"Mektuplar insanların en mahrem taraflarını bildirir. Bunların, nihayet birkaç kişi arasında kalacağı düşüncesi, biz insanları daha samimi görünmeğe, cibilliyetimizi daha açık göstermeğe sevkeder. Bu nüshamızda elimize geçen iki mektubu neşrediyoruz. Birinci mektup pek âfâkî bir iş için yazılmıştır. İkinci mektup ise kafası sakat bir zavallının nasıl yoktan bir takım safsatalara düştüğünü göstermektedir.Mezarın sonradan ne olduğu, yaptırılıp yaptırılmadığı bizi alâkalandırmaz. Asıl mesele öyle bir mektuba böyle bir mektup ile cevap verilmesidir. Bunları neşretmekle karakteroloji mensuplarına emsalsiz bir vesika temin ettiğimizi, Nisan Yağmuru hikâyesini geride bırakan bir hikâye karşısında kaldığımızı, yüksek idare mekanizmalarının başında nasıl bir muhakeme cihazına sahip kimselerin bulunduğunu objektif bir şekilde gösterdiğimizi zannediyoruz. İşin gerisini ruh tahlilcilerine bırakalım. – A.H."
(Kaynak: Dünya Bülteni)