16-11-2007 17:39

Türkiye`nin Haremüşşerif raporu: İslam izleri siliniyor

Raporda, `arkeolojik kazının müdahale şekli ile sınırlarını belirleyen net bir çalışma planı bulunmadığı` belirtilerek, `Emevi, Eyyubi, Memlük ve Osmanlı dönemlerine ait muhtelif izler taşıyan, Mağribi Rampası`ndaki arkeolojik kazı derhal durdurulmalıdır.` denildi.

Türkiye`nin Haremüşşerif raporu: İslam izleri siliniyor

İşgalci siyonist rejimin 7 Şubat'ta Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu Haremüşşerif'teki Faslılar Kapısı'nda başlattığı tepki çeken kazılara ilişkin sır gibi saklanan Türk raporunu Today's Zaman ele geçirdi.  
 
Türkiye'den giden heyetin bölgede yaptığı incelemelerin ardından haziran ayında tamamlanan; ancak bir türlü açıklanmayan rapor, İsrail'e bölgedeki kazıları durdurması çağrısı yapıyor ve yapılan kazıların bölgedeki İslâm izlerini silmeye yönelik bilinçli ve sistemli bir gayretin parçası oldukları hissini uyardığını söylüyor. Türkiye'den giden heyetin 20-23 Mart tarihlerinde bölgede yaptığı incelemelerin sonuçlarını içeren raporda, 'arkeolojik kazının müdahale şekli ile sınırlarını belirleyen net bir çalışma planı bulunmadığı' belirtilerek, "Emevi, Eyyubi, Memlük ve Osmanlı dönemlerine ait muhtelif izler taşıyan, Mağribi Rampası'ndaki arkeolojik kazı derhal durdurulmalıdır." denildi. Rapor, salı günü Ankara'da bir araya gelen İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a sunuldu. Konuyu siyasileştirmek istemediklerini belirten Türk yetkililer, raporun açıklanmasının herhangi bir İsrailli veya Yahudi/Musevi tutumuna tepki olarak algılanmaması için 'uygun zamanı' beklediklerini ifade etti.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) heyetinin 27 Şubat-2 Mart tarihleri arasındaki incelemelerinin ardından yayınladıkları rapora paralellik arz eden çalışmada, "Belli bir karar, plan ve neticesindeki proje çerçevesinde, önce mevcut tarihi miras kabul edilebilecek kısımlara zarar vermeden son dönemin muhdesleri ayıklanıp, koruma, sağlamlaştırma ve onarım yoluna gidilmeli, mevcut durumda konsolidasyon ve konservasyon yapılarak rampa restore edilmeli, kullanıma açılmalıdır.'' ifadelerine yer verildi. İsrail otoritelerinin kazıdan sonra ne olacağı hususunda net bir beyanda bulunmadıklarını vurgulayan Türk raporu, Yeni ihdas edilecek Mağribi Yolu'nun ve bölgenin tanzimi için; İsrail, Ürdün ve Filistinli mimarların da dahil olabileceği uluslararası bir proje yarışması açılabileceğini'' tavsiye ediyor. Raporda, Harem-i Şerif üzerinde garantörlük hakkıyla denetleyici rolü bulunan Ürdün Devleti'yle işbirliğine gidilebileceği vurgulanıyor. Yine, uluslararası uzmanlardan oluşan bir gözlem heyetinin öncülüğünde, İsrail ve Filistinli uzmanlarla birlikte uygulama yapılabileceği ve bu hususta UNESCO, İCOMOS, İslam Konferansı Örgütü ve Kudüs Komitesi gibi kuruluşlardan yardım istenebileceği de dile getiriliyor. Kazı çalışmalarına uluslararası tepkilerin tırmandığı şubat ayında Ankara'yı ziyaret eden İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ortak kararıyla oluşturulan Türk heyetinde Kudüs Başkonsolosu Ercan Özer, Büyükelçi ve Mimar Dr. Muharrem Hilmi Şenalp, arkeolojist Prof. Sait Başaran, jeoloji ve jeofizik mühendisi Prof. O. Metin İlkışık yer almıştı. Başbakanlık kaynaklarına göre rapor ilk olarak Başbakan Erdoğan tarafında eylül ayı sonunda Londra'daki görüşmelerinde İsrail Başbakanı Olmert'e sunuldu. Rapor, salı günü de Ankara'da bir araya gelen İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a sunuldu. Başbakanlık'tan ismini açıklamayan yetkililer, raporu siyasileştirmek istemediklerni ve bu nedenle raporun açıklanmasının dünya siyasi sahnesindeki herhangi bir İsrailli veya Musevi tutumuna karşı bir tepki olarak algılanmaması için raporun açıklanmasını uygun zamana kadar beklediklerini söyledi. Kaynaklar, "Amerika'daki Yahudi kuruluşu, İftira ve İnkarla Mücadele Birliği (ADL) tarafından yapılan talihsiz sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili açıklamalar raporun açıklanmasını biraz daha geciktirdi. Filistinliler raporun neden yayımlanmadığı konusunda meraklıydılar; ancak biz böyle hararetli bir zamanda yayımlayarak raporun objektifliğine zarar gelmesini istemedik. Eğer raporu ADL iddiaları sırasında yayımlasaydık rapor bilimsel ve teknik olmasına rağmen misilleme olarak algılanabilirdi." ifadelerini kullandı.

Levy, 'saygıyla karşılarız' demişti

Kazıları temmuz ayında askıya alan İsrail'in geçtiğimiz ay çalışmaları yeniden başlatma kararı aldığına dair haberler çıkmıştı. Bunun üzerine İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy, Başbakanlık'a giderek ülkesinin bölgede tek taraflı inşaat çalışması yapmayacağını bildirmişti. Büyükelçi Levy, geçtiğimiz ay Zaman'a verdiği mülakatta, Türkiye'nin açıklayacağı raporu saygıyla karşılayacaklarını, içeriğinin olumsuz çıkmasının da iki ülke ilişkilerine zarar vermeyeceğini söylemişti.

Bilimsel kastı aşan müdahaleler yapılmış

Kudüs'ün İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik için önemi üzerine mülahazalarla başlanan Türk heyeti raporu, kentin ve özellikle Haremüşşerif bölgesinin tarihine, eserlerine ve günümüze intikal eden arkeolojik eserlerine dair tarihî bilgilerle devam ediyor. Hz. Muhammed'in (sas) Mirac'a yükseldiği Mescid-i Aksa Camii ve Kubbetü's-Sahra Camii'nin yer aldığı Haremüşşerif bölgesine ilişkin detaylı bilgiler içeren rapor, 16 maddeden oluşan tespit ve tavsiyelere yer veriyor. Bunlardan bazılar şöyle:

1. Tarihî Kudüs şehri, şehir dokusunun barındırdığı bütün kutsal mekânlar; üzerinde yaşayan üç dine mensup insan unsuruyla dinî, kültürel ve zihni alaka ve irtibat içindedir. Bu kutsal mekânların bulunduğu doku ve çevresi, dünyanın medeniyet birikimine dâhil, insanlığın ortak değeri ve ortak mirasıdır. Bu farklı kültürler ve insan unsuru şehri tasarruf ederken, herhangi bir din ve kültür namına, şehrin bütünlük arz eden asgari ve azami hadlerine halel getirmemelidirler.

Osmanlı dönemi barışı hatırlatması

2. Bugün sürdürülen kavga ve anlaşmazlığın temelinde, şehrin tarihinin ve yüzyıllar içinde oluşmuş karakterinin Yahudilik vurgulanarak çarpıtılması veya Araplık'la aynileştirilmesi inadı vardır. Halbuki tarihteki Eski Kudüs'te Müslüman, Yahudi, Hıristiyan ve Ermeni cemaatleri, daha çok ayrı mahalleler halinde, şehirde belli mevkilerde yaşamaktaydılar. Tarih içinde burada yaşayanlar, aralarında duvar ve barikatlar olmadan barış içinde yaşayan, farklılıkta müştereği yaşama sanatında buluşturan, farklı dinden, dilden ve ırktan mütecanis olmayan bir nüfustu.

3. BM'nin "Kudüs'ün Statüsü" ile ilgili 252 sayılı, 21 Mayıs 1968 tarihli kararında (madde 2) "İsrail'in Kudüs'ün yasal statüsünü değiştirmeye yönelik olarak, oradaki arazilerin ve malların istimlâk edilmesi de dâhil olmak üzere, aldığı tüm kanunî ve idarî tedbirler ile yaptığı tüm eylemlerin geçersiz olduğunu ve statüyü değiştiremeyeceğini" ifade ile teyit eder ve "İsrail'e Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye yönelik herhangi bir eylemde bulunmaktan derhal vazgeçmesi" için acil çağrıda bulunur." denilmektedir.

4. Ağlama Duvarı boyunca, heyetimize gösterilen tünel ve kazı çalışmaları ve büyük boşaltmalar; Haremüşşerif'e doğru yapılan bir kazı olmasa bile, müdahaledeki ölçek derinliği ile, bilimsel kastını aşan müdahaleler yapıldığı intibaını vermektedir.

5. Ağlama Duvarı boyunca yapılan tünel ve kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan mekanların bazılarına "Kutsalların en kutsalına en yakın nokta" levhaları konularak, yeraltı sinagogları tesis edilmiştir. Bu husus her an içeriye, Haremüşşerif'in altına doğru müdahale edilecekmiş izlenimi vermekte, Filistinliler başta olmak üzere İslam ülkeleri nezdinde büyük rahatsızlık uyandırmaktadır.

6. İsrail tarafı, Haremüşşerif'in altına girmediklerini, yapılan bütün arkeolojik kazıların bilimsel usullere uygun olduğunu, tarih ve kültürlerini araştırmak için yaptıklarını iddia ederken, Filistinliler bilimsel çalışma olarak yapılan kazıların siyasi maksatlı olup, tarihi Kudüs'ü İsraillileştirmek ve Yahudileştirmek amacı güttüğünü söylemektedirler.

Soykırıma uğrayanlar bunu yapmamalı

7. İnsanlık için kara bir leke olan soykırıma maruz kalmış Yahudi cemaatinin, tarih içinde defalarca mağdur ve ibadetten men edilmesine rağmen, Yahudi cemaatine, Ağlama Duvarı'nda özgürce ibadet etme imkanı sağlayan Müslümanların, kendilerine ait kültür tabakalarının, Mağribi Mahallesi'nin yok edilerek adını buradan alan Mağribi Kapısı'nı kullanmalarının yasaklanması, herşeyden önce insaf ölçüleriyle birlikte insan haklarıyla bağdaşmamaktadır.

8. Arkeolojik park ilan edilen alanda üst katmanlara kontrol kazısı yapılarak, İslami olsun veya olmasın, var olan bir dönem tamamen kaldırılmamalıdır. Tarih, bilim ve sanat; din ve siyasetin aleti haline getirilmemeli, insanlığın ortak değerleri gözetilerek hareket edilmelidir. Yıkılan Efdaliye Medresesi'nden kalabilen kısımlar konsolide edilerek korunmalıdır.

9. Mağribiler Yolu, Dünya Mirası listesinde belirtilen alanın ayrılmaz bir parçasıdır. Yolun kültürel miras değeri, arkeolojik faaliyetlerle sınırlandırılarak ortadan kaldırılmamalı, uluslararası kabullere göre usulüne uygun olarak yapılacak konsolidasyon ve restorasyonların her aşamasında, yolun ve bölgenin dinî, kültürel ve sembolik yönleri ile beraber karşılıklı hassasiyetler önemle gözetilmelidir.

Raporda İsrail'e 4 açık mesaj var

1-Arkeolojik kazının şekli ve sınırlarını belirleyen plan yok. Taraflarla müşterek bir eylem planı hazırlanmalı.

2-Mağribi Rampası'ndaki arkeolojik kazı derhal durdurulmalı. Mevcut durumda sağlamlaştırma yapılarak rampa restore edilmeli.

3-Mağribi Yolu'nun ve bölgenin tanzimi için İsrail, Ürdün ve Filistinli mimarların dahil olabileceği bir proje yarışması açılabilir.

4-Uluslararası bir gözlem heyetinin öncülüğünde İsrail ve Filistinli uzmanlarla birlikte uygulama yapılabilir. Uzlaşma ve barışın, müreffeh iki yurtlu topluma kapı açacağı açıktır.

Türk heyetinin hazırladığı 78 sayfalık raporun sonuç bölümünde İsrail'e şu mesajlar veriliyor:

UNESCO heyetine sunulan Mağribi Girişi ve rampanın iki mimari taslağı, bunlardan artık vazgeçildiği söylenerek heyete sunulmamıştır. İsrail otoriteleri kazıdan sonra ne olacağı hususunda net bir beyanda bulunamamışlar, buna belediyenin karar vereceğini ifade etmişlerdir. Arkeolojik kazının müdahale şekli ile sınırlarını belirleyen net bir çalışma planı bulunmadığından, tarafların müşterek bir eylem planı üzerinde mutabakata vararak, bu konuda belirlenecek yöntem ve uygulama şeklinde, bir an önce karar vermeleri gereklidir.

UNESCO Teknik Heyeti'nin raporunda açıkça ifade edildiği gibi, Emevi, Eyyubi, Memlük ve Osmanlı dönemlerine ait muhtelif izler taşıyan, Mağribi Rampası'ndaki arkeolojik kazı derhal durdurulmalıdır. Belli bir karar, plan ve neticesindeki proje çerçevesinde, önce mevcut tarihî miras kabul edilebilecek kısımlara zarar vermeden son dönemin muhdesleri ayıklanıp, koruma, sağlamlaştırma ve onarım yoluna gidilmeli, mevcut durumda konsolidasyon ve konservasyon yapılarak rampa restore edilmeli, kullanıma açılmalıdır. Buradaki kemer-tonoz sistemi ile tarihî ve arkeolojik yapılanmanın, üstü açık bir şekilde bir kış daha geçirmesi doğru olmayacaktır.

Yeni ihdas edilecek Mağribi Yolu'nun ve bölgenin tanzimi için İsrail, Ürdün ve Filistinli mimarların da dahil olabileceği uluslararası bir proje yarışması açılabilir. Haremüşşerif üzerinde garantörlük hakkıyla denetleyici rolü bulunan Ürdün Devleti'yle işbirliğine gidilebilir.

Uluslararası uzmanlardan oluşan bir gözlem heyetinin öncülüğünde, İsrail ve Filistinli uzmanlarla birlikte uygulama yapılabilir ve bu hususta UNESCO, ICOMOS, İslam Konferansı Örgütü ve Kudüs Komitesi gibi kuruluşlardan yardım istenebilir. Bu birliktelik, tarihî anlaşmazlığa son verecek, karşılıklı işbirliği ve uzlaşmaya giden yolda önemli bir köşe taşı olacaktır. Bu hususta gösterilecek uzlaşma ve barışın, müreffeh iki yurtlu topluma kapı açacağı açıktır.

 

Rapor 6 aydır bekliyordu

20-23 Mart tarihleri arasında Kudüs'te incelemelerde bulunan Türk heyetinin hazırladığı, 'Kudüs'te Haremüşşerif civarında yapılan kazı çalışmalarına dair teknik heyet raporu' başlıklı rapor 5 bölüm ve 78 sayfadan oluşuyor. Haziranda tamamlanan; ancak açıklanmayan raporda, bölgeye ilişkin detaylı fotoğraf, kroki ve tarihi vesikalara yer veriliyor.

UNESCO, kazının durmasını istemişti

İsrail'in Haremüşşerif'te yürüttüğü, Mescid-i Aksa'ya zarar verdiği gerekçesiyle Müslümanların tepkisine yol açan hafriyat çalışmalarını incelemek üzere geçtiğimiz şubat ayı sonunda Kudüs'e bir heyet gönderen Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), kazı çalışmalarını durdurulmasını istemişti. Yapılan çalışmalarının Haremüşşerif'e çıkan geçidi onarmak için "yeterli" olduğunu bildiren heyet, örgütün Genel Müdürü Koichiro Matsuura'ya sunduğu raporda İsrail'i "arkeolojik kazılara derhal son vermeye" çağırıyordu. İsrail'in müdahalesinin sınırlarını belirleyen bir hareket planı olmamasından endişe duyulduğu ifade edilen 12 Mart 2007 tarihli raporda, bu durumun "daha geniş ve gerek duyulmayan kazılara yol açtığı" belirtiliyor. İsrail'den Mağrib Kapısı'ndaki rampanın onarılmasını öngören açık bir plan belirlemesini isteyen örgüt, çalışmaların Müslümanlarla diyalog halinde yapılmasını talep ediyor. Fakat, İsrail'in kazılarla ilgili Müslümanların diyalog çağrılarına cevap vermediği not ediliyor. İsrail'den, hazırlayacağı planı en kısa zamanda UNESCO Dünya Kültür Mirası Komitesi'ne göndermesini talep eden heyet, geçidin onarımıyla ilgili sürecin UNESCO Başkanlığı tarafından koordine edilecek, arkeoloji ve inşaat mühendislerinin de katılacağı uluslararası bir ekip tarafından denetlenmesinin "en uygun çözüm olacağını" savunuyor. Dünya Kültür Mirası Listesi'nde olan Mağrib Kapısı'nın girişinin, öneminin sadece arkeolojik değeriyle sınırlandırılamayacağına işaret edilen raporda, bölgenin taraflar için dinî, kültürel ve sembolik bir önemi haiz olduğu, bu yüzden yapılan çalışmalarda bunların göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekiliyor. (Zaman)
 

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !