Şükrü HÜSEYİNOĞLU

09 Ocak 2010

ÜÇ TARZ-I SİYASET

Dönüştürme bilinci sahibi Müslümanlar arasında son dönemde üç farklı siyaset tarzının belirgin hale geldiğini söyleyebiliriz. Söz konusu yaklaşımları maddeler halinde şöyle tasnif etmek mümkün:

 

1-     İslami ilkeler ve İslam’ın dünya görüşüne sımsıkı sarılmakla birlikte, hayatın içinde görünülürlüğe sahip olmayan, güncel sorunlara ve yaşanan yerel ve küresel mazlumiyetlere müdahil olmayan, çözümleri hep İslam’ın hakim olması idealine bağlayıp erteleyen siyaset tarzı.

 

2-     İslami ilkelerle hayatın akışı arasında bağ kurmayı önemseyen, yaşanan güncel sorunlar ve mazlumiyetlere müdahil olmayı İslami bir yükümlülük bilen ve fakat bu bilinç ile cahiliyeden ayrışan bağımsız ve devrimci İslami duruşu telif etme konusunda zaafiyetler gösteren, ayrışma ve entegrasyonun, asla uzlaştırılması mümkün olmayan iki ayrı proje olarak var olması gerçeğine rağmen, güncel sorunlara çözüm arayışları adına entegrasyon projesiyle paralelleşen söylem ve taleplere yönelme hatasına düşen, böylece de kendi söylemleriyle çelişki yaşayan siyaset tarzı.

 

3-     Yukarıda belirttiğimiz iki siyaset tarzından farklı olarak, yaşanan güncel sorunlar ve mazlumiyetlere müdahil olma bilinciyle, cahiliyeden ayrışan devrimci İslami duruşu telif etmeyi önemseyen siyaset tarzı.

 

İlk maddede zikrettiğimiz ve hayatın akışında yer almayıp, güncel sorunlar ve mazlumiyetler karşısında “İslam gelecek, sorun bitecek” sloganından başka sözü olmayan yaklaşımı çok fazla konu etmeye gerek yok. Kur’an’ın daha ilk inzal olan sûrelerine bakıldığında, bu tutumun, Kur’an’ın yetimin itilip kakılmasını kınayan, yoksulun doyurulmasına öncülük etmeyenleri eleştiren, ölçü ve tartıda hile yapılmasını gündemleştiren, yetimi gözetmeye, yoksulu doyurmaya çağıran ve ilk nesli sadece içinde yaşadıkları toplumun sorunlarıyla değil dünya siyasetiyle ilgili olmaya sevk eden mesajlarıyla telif edilir bir yanı olmadığı kolaylıkla görülür.

 

Dönüştürme bilinci sahibi Müslümanlar olarak asıl üzerinde durmamız ve tartışmamız gereken, son iki maddede dile getirdiğimiz yaklaşımlardır. Güncel sorunlara eğilirken ve sistem içi çözüm arayışlarına müdahil olurken, sistem içi işleyiş ve sistemin aktörleri konusundaki tutumumuzun ne olması gerektiği konusunda birbirimizle müzakere etmeli ve bu konuda ikircikli yaklaşımlara meydan bırakmayan net tutumlar belirleyebilmeliyiz.

 

Kürt açılımı, başarısızlıkla sonuçlanan darbe teşebbüsleri sonrası başlatılan Ergenekon operasyonu, anayasa tartışmaları… Bu konularda sistem içi aktörler arasında, sistemin laik-Kemalist kanadıyla muhafazakâr kanadı arasında ciddi bir kamplaşmanın söz konusu olduğu ortadadır.

 

Bu kamplaşmada sistem içi aktörler açısından bir mesele yoktur. Olan biten, sistemin teşkilinden bu yana var olan kanat mücadelesinin yeni bir tezahüründen ibarettir. Burada üzerinde durulması ve tartılması gereken husus, cahiliyeden ayrışma ve dönüştürme bilinci sahibi Müslümanlar olarak bizlerin bu kamplaşma ve sistem içi çözüm süreçlerinde nasıl bir tutum takınmamız gerektiği ve nasıl konumlanacağımız meselesidir.

 

Darbelere karşı çıkarken mevcut işleyişi arkalama yanlışına düşmemeyi, açılım süreçlerine müdahil olurken İslami duruş ve İslami çözüm perspektifinden uzaklaşarak resmî çözüm arayışlarına eklemlenmemeyi başarabilmeliyiz.

 

Güncel sorunlar ve mazlumiyetlere müdahil olmayıp “İslam gelecek, tüm sorunlar bitecek” demekle yetinmek veya sorunlara müdahil olmak adına sistemin aktörlerinin yanında yer almak ve sistem içi çözüm arayışlarına angaje olmak kolay olanı seçmektir. Zor olan, güncel sorunlar ve mazlumiyetlere müdahil olma bilinciyle, cahiliyeyle ayrışma bilincini telif etmek, Kur’an’ın vaz ettiği ve Allah Rasulü’nün pratize ettiği bu iki İslami tutumu günümüze taşıyan bir siyasi duruş üretebilmektir.

 

Cahiliyeden ayrışma adına hayattan kopmayan, hayat alanlarından uzaklaşmayan, bununla birlikte güncel sorunlara ve mazlumiyetlere müdahil olma adına da sistem içi kamplaşmada taraf olarak, herhangi bir kanadı üzerinden sisteme entegre olmayan bir duruşa ihtiyacımız bulunmaktadır.

 

İnşaallah bir sonraki yazıda “Nasıl bir siyasi duruş?” sorusu çerçevesinde konuyu biraz daha somutlaştırmaya çalışacağım.